Naziler önce siyasi rakiplerini öldürmeye başladılar. Sonra kendi saçma ırk teorilerine göre "zararlı" buldukları masum insanları (akıl hastalarını ve sakatları) katletmeye giriştiler...
1933 yılında tüm Almanya'ya karanlık çöktü. Yıllardır sokak çatışmaları, kin ve nefret mitingleri, ırkçı saldırılar ve savaş çığırtkanlığı ile Almanya'yı sarsan Nazi Partisi, iktidara geldi. Nazi lideri Hitler, seçimlerde en yüksek oyu alarak Şansölye ilan edildi. Kısa sürede, Almanya'nın tartışılmaz diktatörü haline gelecekti.
1933'ten 1945'e kadar geçecek olan 13 zorlu yıl, dozu giderek artan bir vahşete sahne olacaktı. Naziler önce siyasi rakiplerini öldürmeye başladılar. Sonra kendi saçma ırk teorilerine göre "zararlı" buldukları masum insanları (akıl hastalarını ve sakatları) katletmeye giriştiler. Bir yandan da Yahudilere ve Almanya'da yaşayan diğer azınlıklara karşı baskı ve işkence yapmaya başladılar. Baskı ve işkence, 1939 yılından itibaren toplu katliamlara dönüştü. Naziler kurdukları korkunç "çalışma kampları"nda toplam 11 milyon insanı göz kırpmadan öldürdüler. Bu kamplar, teknolojinin sistemli olarak insan öldürebilmek için kullanıldığı, küçücük çocukların, kundaktaki bebeklerin, yaşlı, hasta, zavallı insanların sadistçe katledildiği birer soykırım makinesine dönüştü. Naziler, hastalıklı ideolojileri uğruna başlattıkları II. Dünya Savaşı boyunca da, işgal ettikleri her ülkede, özellikle de kendilerince "aşağı ırk" olarak gördükleri Doğu milletlerinin topraklarında sayısız toplu cinayet gerçekleştirdiler. Bu savaşta toplam 55 milyon insan öldü ve bunların en az 30 milyonu Naziler tarafından öldürülen sivil insanlardı.
Kısacası 1933 ve 1945 yılları arasında, dünya daha önce benzerini görmediği bir vahşete sahne oldu.
Nazi İdeolojisi ve Düşmanları
Nazi Partisi 1920'li yıllarda kuruldu ve gelişti. Hitler ve diğer Nazi kurmayları da bu yıllarda ortaya çıktılar. Ancak kuşkusuz bu partinin ideolojisinin önemli bazı öncüleri vardı.
Nazizm'in en temel öğretisi, ırkçılık yanılgısıydı. Bütün ideoloji, Alman ırkının üstün olduğu, bu üstünlüğün aşağı ırklar tarafından tehdit edildiği, bu tehdidin kaldırılması için de eyleme geçilmesi gerektiği şeklindeki ırkçı bir şablona dayanıyordu. Bu hastalıklı ideolojinin kaynağı ise, "sosyal-Darwinizm" olarak bilinen bir 19. yüzyıl icadıydı.
Sosyal-Darwinizm, Darwin'in evrim teorisinin sosyal bilimlere uyarlanmasından başka bir şey değildi. Darwin 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni ve ardından 1871 yılındaki İnsanın Türeyişi adlı kitaplarında, canlıların bir "ırk mücadelesi" sonucunda geliştiklerini ve doğanın güçlü ırkları diğerlerine üstün kıldığını ileri sürmüştü. Darwin doğada İlahi bir düzen ve uyum olduğu gerçeğini inkar etmiş, tüm canlıların ve canlı "ırklarının" daimi bir çatışma içinde oldukları yalanını öne sürmüştü. Dahası beyaz ırkın diğer ırklardan üstün olduğu ve onları yakın gelecekte yeryüzünden sileceği gibi akıl ve mantık dışı bir görüşü savunmuştu. Bu görüş, bilimsel bir kanıtı olmamasına rağmen, ideolojik nedenlerle birtakım çevreler tarafından benimsendi ve desteklendi.
Darwin'in teorisi, ırkçılığın bir anda Avrupalı bazı fikir çevrelerinden revaç bulmasına neden oldu. Bu çevreler genellikle din ahlakının yaşanmasına karşı olanlardı. Herbert Spencer adlı İngiliz düşünür, Darwin'in daha ziyade biyolojik terimlerle ifade edilmiş olan teorisini toplum bilimlerine adapte etti ve "sosyal-Darwinizm"i oluşturdu. Sosyal- Darwinizm yanılgısının en ateşli savunucuları, modern ırkçılığın babası sayılan Fransız yazar Arthur Gobineau ve onun ırkçı teorilerini daha da fanatik bir noktaya sürükleyen İngiliz yazar Houston Stewart Chamberlain'di. Chamberlain, İngiliz olmasına rağmen bir Alman hayranıydı. Ari ırkın (Hint-Avrupa kökenli beyaz ırkların) Semitik ırka (Yahudiler ve Araplar gibi Ortadoğulu ırklara) göre üstün oldukları aldatmacasını savunan Chamberlain, koyu bir Yahudi düşmanıydı. Chamberlain İsrail soyunu, Almanların putperest atalarına göre kendince geri görüyor ve onlardan nefret ediyordu.
Chamberlain 1927 yılında öldü. Ölüm döşeğinde ünlü bir ziyaretçisi vardı: Adolf Hitler. Hitler, Chamberlain ve benzeri sosyal-Darwinist ideologların yanılgılarından etkilenerek Nazi ideolojisini oluşturmuştu. Irkçı görüşlerini açıkladığı Kavgam isimli kitabının başlığını sosyal-Darwinizm'in "ırklar arası çatışma" tezinden almıştı. Hitler'in sapkın mantığına göre tüm dünya tarihi Alman ırkına göre şekilleniyordu:
1) Hitler, Alman ırkının hem fiziksel hem de zihinsel ve kültürel olarak diğer ırklardan üstün olduğu yalanına inanmıştı. Özellikle de Semitik ve Slav ırkların aşağı olduğu gibi hastalıklı bir düşünceye sahipti. Onun sapkın görüşlerine göre Alman ırkının daha fazla "yaşam alanı"na ihtiyacı vardı ve bunu, Almanya'nın doğusundaki Semitik ve Slav halkları (Yahudiler, Polonyalılar, Ruslar vs.) yok ederek kazanmalıydı.
2) Hitler, kendince Alman ırkının "saf" kalmasına büyük önem veriyordu. Hitler'in akıl dışı düşüncelerine göre ırkın sözde saf kalması için hem fiziksel önlemler alınmalı (yani Almanlar ile başka ırktan insanların evlenmeleri engellenmeli) hem de kültürel tedbirler uygulanmalıydı. ("Alman olmayan fikirler ve inançlar" yok edilmeliydi.)
3) Hitler'in sapkın ırk saflığı kavramı, aynı zamanda Alman ırkının adeta bir hayvan türü gibi "ıslah" edilmesi , bu amaçla kalıtsal hastalıklara sahip insanların toplumdan dışlanması ve son olarak yok edilmesi gibi insanlık dışı bir eylemi de öngörüyordu.
4) "Alman olmayan fikirlerin yok edilmesi", Nazi ideolojisine uygun düşmeyen fikir ve inançların da yok edilmesi anlamına geliyordu. Dindar Hıristiyanlar, liberaller veya farklı dini mezhepler, Nazilerin sapkın inanışlarına göre yok edilmeleri gereken unsurlardı
İşte bu sosyal-Darwinist, ırkçı ve acımasız ideoloji, dünyanın gördüğü en büyük soykırım ve katliamları doğurdu.
1933'ten 1945'e kadar geçecek olan 13 zorlu yıl, dozu giderek artan bir vahşete sahne olacaktı. Naziler önce siyasi rakiplerini öldürmeye başladılar. Sonra kendi saçma ırk teorilerine göre "zararlı" buldukları masum insanları (akıl hastalarını ve sakatları) katletmeye giriştiler. Bir yandan da Yahudilere ve Almanya'da yaşayan diğer azınlıklara karşı baskı ve işkence yapmaya başladılar. Baskı ve işkence, 1939 yılından itibaren toplu katliamlara dönüştü. Naziler kurdukları korkunç "çalışma kampları"nda toplam 11 milyon insanı göz kırpmadan öldürdüler. Bu kamplar, teknolojinin sistemli olarak insan öldürebilmek için kullanıldığı, küçücük çocukların, kundaktaki bebeklerin, yaşlı, hasta, zavallı insanların sadistçe katledildiği birer soykırım makinesine dönüştü. Naziler, hastalıklı ideolojileri uğruna başlattıkları II. Dünya Savaşı boyunca da, işgal ettikleri her ülkede, özellikle de kendilerince "aşağı ırk" olarak gördükleri Doğu milletlerinin topraklarında sayısız toplu cinayet gerçekleştirdiler. Bu savaşta toplam 55 milyon insan öldü ve bunların en az 30 milyonu Naziler tarafından öldürülen sivil insanlardı.
Kısacası 1933 ve 1945 yılları arasında, dünya daha önce benzerini görmediği bir vahşete sahne oldu.
Nazi İdeolojisi ve Düşmanları
Nazi Partisi 1920'li yıllarda kuruldu ve gelişti. Hitler ve diğer Nazi kurmayları da bu yıllarda ortaya çıktılar. Ancak kuşkusuz bu partinin ideolojisinin önemli bazı öncüleri vardı.
Nazizm'in en temel öğretisi, ırkçılık yanılgısıydı. Bütün ideoloji, Alman ırkının üstün olduğu, bu üstünlüğün aşağı ırklar tarafından tehdit edildiği, bu tehdidin kaldırılması için de eyleme geçilmesi gerektiği şeklindeki ırkçı bir şablona dayanıyordu. Bu hastalıklı ideolojinin kaynağı ise, "sosyal-Darwinizm" olarak bilinen bir 19. yüzyıl icadıydı.
Sosyal-Darwinizm, Darwin'in evrim teorisinin sosyal bilimlere uyarlanmasından başka bir şey değildi. Darwin 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni ve ardından 1871 yılındaki İnsanın Türeyişi adlı kitaplarında, canlıların bir "ırk mücadelesi" sonucunda geliştiklerini ve doğanın güçlü ırkları diğerlerine üstün kıldığını ileri sürmüştü. Darwin doğada İlahi bir düzen ve uyum olduğu gerçeğini inkar etmiş, tüm canlıların ve canlı "ırklarının" daimi bir çatışma içinde oldukları yalanını öne sürmüştü. Dahası beyaz ırkın diğer ırklardan üstün olduğu ve onları yakın gelecekte yeryüzünden sileceği gibi akıl ve mantık dışı bir görüşü savunmuştu. Bu görüş, bilimsel bir kanıtı olmamasına rağmen, ideolojik nedenlerle birtakım çevreler tarafından benimsendi ve desteklendi.
Darwin'in teorisi, ırkçılığın bir anda Avrupalı bazı fikir çevrelerinden revaç bulmasına neden oldu. Bu çevreler genellikle din ahlakının yaşanmasına karşı olanlardı. Herbert Spencer adlı İngiliz düşünür, Darwin'in daha ziyade biyolojik terimlerle ifade edilmiş olan teorisini toplum bilimlerine adapte etti ve "sosyal-Darwinizm"i oluşturdu. Sosyal- Darwinizm yanılgısının en ateşli savunucuları, modern ırkçılığın babası sayılan Fransız yazar Arthur Gobineau ve onun ırkçı teorilerini daha da fanatik bir noktaya sürükleyen İngiliz yazar Houston Stewart Chamberlain'di. Chamberlain, İngiliz olmasına rağmen bir Alman hayranıydı. Ari ırkın (Hint-Avrupa kökenli beyaz ırkların) Semitik ırka (Yahudiler ve Araplar gibi Ortadoğulu ırklara) göre üstün oldukları aldatmacasını savunan Chamberlain, koyu bir Yahudi düşmanıydı. Chamberlain İsrail soyunu, Almanların putperest atalarına göre kendince geri görüyor ve onlardan nefret ediyordu.
Chamberlain 1927 yılında öldü. Ölüm döşeğinde ünlü bir ziyaretçisi vardı: Adolf Hitler. Hitler, Chamberlain ve benzeri sosyal-Darwinist ideologların yanılgılarından etkilenerek Nazi ideolojisini oluşturmuştu. Irkçı görüşlerini açıkladığı Kavgam isimli kitabının başlığını sosyal-Darwinizm'in "ırklar arası çatışma" tezinden almıştı. Hitler'in sapkın mantığına göre tüm dünya tarihi Alman ırkına göre şekilleniyordu:
1) Hitler, Alman ırkının hem fiziksel hem de zihinsel ve kültürel olarak diğer ırklardan üstün olduğu yalanına inanmıştı. Özellikle de Semitik ve Slav ırkların aşağı olduğu gibi hastalıklı bir düşünceye sahipti. Onun sapkın görüşlerine göre Alman ırkının daha fazla "yaşam alanı"na ihtiyacı vardı ve bunu, Almanya'nın doğusundaki Semitik ve Slav halkları (Yahudiler, Polonyalılar, Ruslar vs.) yok ederek kazanmalıydı.
2) Hitler, kendince Alman ırkının "saf" kalmasına büyük önem veriyordu. Hitler'in akıl dışı düşüncelerine göre ırkın sözde saf kalması için hem fiziksel önlemler alınmalı (yani Almanlar ile başka ırktan insanların evlenmeleri engellenmeli) hem de kültürel tedbirler uygulanmalıydı. ("Alman olmayan fikirler ve inançlar" yok edilmeliydi.)
3) Hitler'in sapkın ırk saflığı kavramı, aynı zamanda Alman ırkının adeta bir hayvan türü gibi "ıslah" edilmesi , bu amaçla kalıtsal hastalıklara sahip insanların toplumdan dışlanması ve son olarak yok edilmesi gibi insanlık dışı bir eylemi de öngörüyordu.
4) "Alman olmayan fikirlerin yok edilmesi", Nazi ideolojisine uygun düşmeyen fikir ve inançların da yok edilmesi anlamına geliyordu. Dindar Hıristiyanlar, liberaller veya farklı dini mezhepler, Nazilerin sapkın inanışlarına göre yok edilmeleri gereken unsurlardı
İşte bu sosyal-Darwinist, ırkçı ve acımasız ideoloji, dünyanın gördüğü en büyük soykırım ve katliamları doğurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder