Kuzey Kore Ve Vietnam'da Vahşet


Asyalıların tarihi geleneğinde sertlik vardır. Özellikle Uzakdoğu Asya, tarih boyunca şiddetli çatışmaların, kan davalarının, vahşi intikamların yurdu olmuştur...

Asya'daki kızıl vahşet sadece Çin ve Kamboçya ile de sınırlı kalmamış, Kuzey Kore ve Vietnam'daki komünist rejimler de kendi halklarına karşı acımasız bir terör uygulamışlardır. On yıllarca Kim Il Sung'un diktası altında yönetilen Kuzey Kore rejiminin katlettiği insan sayısının 1.5 milyon olduğu hesaplanmaktadır. Yüz binlerce insan ise Kuzey Kore'nin feci hapishanelerinde işkence görmüştür.

Komünizmin Kara Kitabı'nda, insanların hayvan muamelesi gördüğü Kuzey Kore hapishanelerinden şöyle söz edilir:

... Terim resmen kullanılmasa da söz konusu olan gerçek cezaeviydi. 2000'i kadın 6000 insan bu ceza kompleksinde, sabahın 05.30'undan gece yarısına kadar terlik, tabanca kılıfı, çanta, kemer, patlayıcı ateşleyicileri, yapay çiçekler üretmek üzere hayvanlar gibi çalışıyordu. Hamile mahkumlar korkunç bir biçimde çocuk düşürmeye zorlanıyordu. Cezaevinde doğan her çocuk kaçınılmaz olarak boğuluyor ya da boğazlanıyordu.100 Komünizmin Kara Kitabı, s.727

Kuzey Kore hapishanelerinde yaşamış bir mahkum, bu kamplarda yaşanan infazları ve işkenceleri şöyle anlatmaktadır:

İnfazları kim yürütür? Seçim, ellerini kirletmek istemedikleri zaman kurşuna dizen ya da can çekişmeyi izlemek istediklerinde ağır ağır öldüren güvenlik görevlilerinin insafına bırakılır. Ben böyle sopa darbeleriyle, taşa tutmayla ya da kürekle adam öldürülebildiğini de öğrendim. Mahkumların oyun oynayarak, silahla nişan alma yarışması yaparak, göze nişan alarak öldürüldüğü oldu. İşkenceye uğrayanların, aralarında dövüşmeye ve karşılıklı olarak kendilerini parçalamaya zorlandıkları da oldu. Gaddarca katledilmiş kişilerin cesetlerini birçok kez kendi gözlerimle gördüm: Kadınlar çok ender rahat ölürdü. Bıçak darbeleriyle doğranmış göğüsler, kürek sapıyla deşilmiş cinsel organlar, çekiçle kırılmış boyunlar gördüm. Kampta ölüm çok sıradan bir şeydir. 'Siyasi suçlular', hayatta kalmak için elden geldiğince çırpınır. Bunlar, biraz daha mısır ve domuz yağı elde etmek için ne olursa yapar. Yine de bu mücadeleye rağmen, her gün ortalama dört ya da beş kişi açlıktan, kazadan ya da. idam infazından dolayı ölür... Komünizmin Kara Kitabı, s.731

Kuzey Kore'deki komünist rejimin bir diğer zalimane özelliği, Darwinizm'in bir ürünü olan "öjeni" teorisini benimsemesi ve uygulamasıdır. Öjeni, -daha önce de belirttiğimiz gibi- Darwin'in kuzeni Francis Galton tarafından ortaya atılmış ve 20. yüzyılın başlarında bilimsel bir yaklaşım olarak görülmüş bir kuramdır. Öjeninin amacı, bir insan ırkındaki hasta ve sakat insanların "sterilize edilmesi" (yani toplumdan dışlanmaları), bunun yerine sağlıklı insanların ilişkiye girerek üremesinin teşvik edilmesidir. Bu sürecin sonunda, daha üstün sağlıklı toplumlar ortaya çıkacağı hayal edilmiştir. Bir teori olan öjeniyi resmi politika olarak uygulayan ilk ülke ise Nazi Almanyası'dır. Hitler, Alman toplumundaki kalıtsal hasta ve sakatları özel "sterilizasyon merkezlerinde" toplamış ve sonra da öldürmeye başlamıştır.

"Evrimi hızlandırmak" adına yapılan bu zulmün bir örneği de Kuzey Kore'nin Darwinist-komünist rejimi tarafından uygulanmaktadır. Komünizmin Kara Kitabı'nda Kuzey Kore tarzı öjeni şöyle anlatılır:

"Kuzey Koreli sakatlar ciddi bir sürgünün kurbanlarıdır. Yani bunların başkent Pyongyang'da oturmaları söz konusu olamaz. Son yıllara kadar sakatlar ailelerinin onları ziyaret edebilmeleri için varoşlardaki yerleşim yerlerine sürülürdü. Bugün ise bunlar dağlık, ücra bölgelere ya da Sarı Deniz'deki adalara gönderiliyor. İki sürgün yeri kesinlikle belirlenmiş durumda: ülkenin kuzeyinde, Çin sınırlarından fazla uzak olmayan Boucun ve Euicio. Sakatlar konusundaki bir ayrım, bu dışlama siyasetinin Pyongyang'dan başka, Nampo, Kaesong, Çongcin gibi kentlere de uygulanmasıyla yakın zamanlarda daha da şiddet kazandı. Özürlülere koşut olarak, cüceler de sistemli olarak takip edilir, tutuklanır, yalnızca toplumdan uzaklaştırmak için değil çocuk sahibi olmaktan yoksun bırakıldıkları kamplara gönderilir. Kim Cong Il "Cüce soyu ortadan kaldırılmalı" diye bizzat emir vermiştir." ( Komünizmin Kara Kitabı, s.736)

Vietnam ise, Asya'nın bir diğer kanlı komünist diktası olmuştur. Önce Fransızlarla sonra da Amerikalılarla uzun bir savaş yapan Kuzey Vietnam, 1975 yılında Güney Vietnam'ı ele geçirmiş ve tek bir birleşik komünist Vietnam ortaya çıkmıştır. Kuzey Vietnam'ın kurucusu Ho Chi Minh ve onu izleyen Vietnam yöneticileri, kendi halklarına karşı ağır baskı ve işkenceler uygulamaktan çekinmemiştir. 1975-77 yılları arasında bir dönemde rejim muhalifi bir Vietnamlının yazdığı bir mektupta ülke şöyle tarif edilir:

"Sadece Saygon'un resmi cezaevi olan Chi Hoa Cezaevi'nde, eski rejim zamanında 8 bin kişi bulunduruluyordu; bugün ise aynı cezaevine 40 bin kişi tıka basa doldurulmuş bulunuyor. Mahkumlar sıkça açlıktan, havasızlıktan, işkence altında veya intihar ederek ölüyor... Vietnam'da iki tür cezaevi vardır; resmi cezaevleri ve toplama kampları. Bu sonuncular sık ormanların arasında kaybolmuştur; mahkumlar müebbet zorunlu çalışmaya hükümlüdür, hiçbir zaman yargılanmaz ve hiçbir avukat onların savunmasını üstlenmez." Komünizmin Kara Kitabı, s.753

Benzer zulümler, 1975'te Vietnam tarafından işgal edilen ve ardından komünist bir rejimle yönetilmeye başlayan Laos'ta da yaşanmıştır. Hindiçini'nin ortasında yer alan bu fakir ülkede gelişen "Pathet Lao" komünistleri, iktidara geldikten sonra pek çok "rejim muhalifi"ni baskı altına almışlar, on binlerce Laoslu ise rejimin baskısı nedeniyle mülteci durumuna düşmüştür.

Maoculuk Tehlikesi Sürüyor


Asyalıların tarihi geleneğinde sertlik vardır. Özellikle Uzakdoğu Asya, tarih boyunca şiddetli çatışmaların, kan davalarının, vahşi intikamların yurdu olmuştur. Bu geleneğin üzerine komünizm gibi şiddeti ve vahşeti meşru gören, hatta gerekli sayan bir ideoloji eklenince, sonuç tam bir felaket olmuştur. Darwinizm'i temel alan, dolayısıyla insanı çatışarak kan dökmeye mahkum bir hayvan türü olarak gören komünizm, Uzakdoğu Asya'nın pirinç tarlalarını birer ölüm tarlası haline getirmiştir. Dahası, Uzakdoğu Asya'da komünizmin medeniyet ve kültür düşmanlığı daha ileri boyutlara varmış, cehaleti, çirkinliği, tekdüzeliği ve düşünmemeyi makbul gören, medeniyet yerine hayvanca yaşamayı tercih eden korkunç bir ideoloji ortaya çıkmıştır.

İşin ilginç yanı, böylesine zalim ve ilkel bir ideolojiyi körü körüne benimseyen ve bunu dünyanın diğer ülkelerine yaymaya çalışan pek çok örgütün ve akımın var olmasıdır. Bugün dünyanın farklı ülkelerinde pek çok Maocu terör örgütü veya ideolojik grup faaliyet halindedir. Maocular, Sovyetler Birliği'nin çökmesini, "komünizmin yanlış bir yorumunun iflas etmesi" gibi göstermekte ve bu çöküşle birlikte Maoizm'in haklı çıktığını iddia etmektedirler. Mao'nun korkunç vahşetlerini, cinayetlerini, kıtlıklarını, zalimliklerini tamamen göz ardı ederek, bu karanlık ideolojiyi sözde dünyanın geleceği için tek alternatif gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Özellikle az gelişmiş ülkelerde örgütlenen Maocular, "Üçüncü Dünyacılık" olarak bilinen köhne teoriyi yeniden uyandırarak, bu ülkeleri komünizmin karanlığına çekmeye çalışmaktadırlar.

Anlaşılan odur ki, Mao'nun işkence ederek öldürdüğü on milyonlarca insan, bu komünistleri tatmin edememiştir. Daha fazla kan istemektedirler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder