16 Eylül 2015 tarihinde New Scientist dergisi internet sitesinde[1] ve daha birçok yayın organında, Washington Üniversitesi’nde biyolog olarak görev yapan Peter Ward tarafından yapılan bir araştırma ile ilgili bir makale yayınlandı. Bu makale, günümüzden 500 milyon yıl önce yaşamış ve hiç değişmemiş olan bu nedenle “Yaşayan Fosil” olarak isimlendirilen Nautilusun yeni bulunan bir örneği olan Allonautilus scrobiculatus’a ayrılmıştı.
Söz konusu makalede, yeni bulunan bu Nautilus türünün 30 yıl saklanmasının ardından tekrar ortaya çıktığı ifade edilmekteydi. Makaledeki dikkat çekici olan bölüm ise, “bu Nautilus türünün geçmişte yaşamış Nautiluslardan bir takım farklılıkları olduğu, bu farkların da son zamanlarda kazanılmış özellikler olması gerektiği” iddiasıydı.
Öncelikle bu cümle sadece bir iddiadan ibarettir ve bilimsel gerçeklerle hiçbir şekilde uyuşmamaktadır.
Bu makalede, söz konusu harika deniz canlısının bazı özellikleri tekrar hatırlatılacak ve Washington Üniversitesi’nin internet sayfasında detaylandırılan yazıda yer alan çelişkilere ve yanlışlara cevap verilecektir[2].
NAUTİLUS NEDEN “YAŞAYAN FOSİL”DİR?
Nautilus bu sıfatı en çok hak eden canlılardan biridir. Altın orana sahip çok özel dış kabuğu ile hemen ilgi çeker. Kambriyen dönemi fosil kayıtlarına kadar varlığına rastlanan bu canlı, günümüze kadar neslini aynen devam ettirmiştir. 500 milyon yıl yaşındaki Nautilus fosilleri günümüzdeki yaşayan örneklerinden farksızdır.
DERİNLERDE SÜREN GİZEMLİ YAŞAM
Nautilusu ilginç yapan bir diğer özelliği ise denizin derinliklerinde yaşıyor olmasıdır. 200 ila 900 metre arası derinlikler bu canlının yaşam alanıdır. Bilindiği gibi 200 metreden daha derin sularda yaşayabilen canlı sayısı oldukça azdır. Besin maddelerinin azlığı, güneş ışığının buralara erişememesi ve çok yüksek basınç gibi nedenler bu bölgeyi zorlu bir yaşam alanı yapar. İşte Nautilus bu zorluklara dayanabilecek özelliklere sahip olarak ortaya çıkar. Sıcak suları fazla sevmediği için bu canlılara sığ sularda rastlamak mümkün değildir. Bu nedenle araştırmacılar için nadiren gözlemlenebilen gizemli bir canlıdır.
Yüksek basınca dayanıklı vücut yapısı, derin sularda yaşadığı ilk anda var olmasaydı, Nautilus o anda ölecek ve nesli de yok olacaktı. Jet itim sistemi ile rahatça yüzebilen Nautilus, kendi ürettiği gazları pompaladığı özel gaz basınç odalarıyla da yüzdüğü derinliği değiştirip, sabitleyebilmektedir. Bu özellikleriyle canlı günümüzün denizaltılarından daha ileri sistemlere sahiptir.
NAUTİLUS GERÇEKTEN KAYIP MIYDI?
Söz konusu makalede Nautilus’un “30 yıldır kayıp” olduğu aktarılmaktadır. Aslında bu canlı kayıp değildi. Sadece bilim adamları canlıyı tekrar gözlemlemek için yeni bir çalışma yapmamışlardı. En son 1986 yılındaki gözlemin ardından bu yıl yapılan çalışmalarda Nautilus kameralara takıldı. Çünkü derin sularda yürütülen böyle bir çalışma yüksek maliyet, özel ekipman ve uzunca bir zaman gerektirmektedir. Ayrıca Nautilus’a dünyanın belli başlı bölgelerinde rastlandığı için her yerde gözlemlemek mümkün olmamaktadır. Şu ana kadarki gözlemler de maliyet sebebiyle sadece belirli bölgelerde gerçekleştirilebilmiştir.
ALLONAUTİLUS SCROBİCULATUS, DİĞER NAUTİLUSLARDAN FARKLI MI?
Nautilus’un tipik bir görünüme sahip kabuğunun içinde, sedef duvarlarla bölünmüş pek çok odacığın oluşturduğu içsel bir sarmal uzanır. Canlı büyüdükçe, sarmal kabuğun ağız kısmında, bir öncekinden daha büyük bir odacık inşa eder ve arkasındaki kapıyı bir sedef tabakasıyla örterek daha geniş olan bu yeni bölüme ilerler. Bu gaz odacıklarına, tıpkı bir denizaltıda olduğu gibi, odacıkları ulaşan özel bir boru sistemi ile, hesaplanmış miktarda sıvı pompalanarak derinlik ayarlaması yapılır. Yumurtadan yeni çıkmış bir Nautilus 7 gaz odasına zaten sahiptir.
Fosil kayıtları bize gaz odalarından oluşan sarmal yapıdaki dış kabuğun milyonlarca yıldır değişmeden günümüze kadar geldiğini göstermektedir. Nitekim söz konusu yazıda da bu gerçek kabul edilmekte ancak bir spekülasyon eklenmekte ve canlının yumuşak dokularının zaman içinde değişmiş olabileceği iddia edilmektedir. Bu iddiayı destekleyebilmek için, Allonautilus scrobiculatus’un kabuk açıklığının (umbilikus) diğer Nautiluslardan daha geniş ve kaba olduğu ifade edilerek, kabuk üstünde yer alan tabakadan (periostracum) sarkan ince saçaksı yapının diğerlerinden farklı olduğu iddia edilmektedir. “Bu özelliklerin son zamanlarda kazanılmış olabileceği” şeklinde bir yorum yapılarak bu farklılıklar Darwinizme bir delil gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak, elde yumuşak dokulara ait bir kanıt olmaksızın, sadece kabuk incelenerek yapılan yorumlar, spekülasyon olarak kalmaya mahkûmdur.
Şunu da hemen belirtmek gerekir ki, iki canlının farklı türler olduğu iddiasını kanıtlamanın tek yolu vardır, o da her iki canlının DNA dizilimine tam olarak sahip olup, karşılaştırma yaparak farkların gösterilmesidir. Ne bu çalışmada ne de başka bir çalışmada genetik bir inceleme yapılmamıştır.
Yapılan karşılaştırma ise tamamen Darwinist önyargılarla şekillenmiş tahminlere ve varsayımlara dayalıdır. Çünkü fenotip denen dış anatomik farklar genetik farklılığı göstermez. Bir örnek verecek olursak, 1m 50 cm boyundaki bir insanla 1m 90 cm boyundaki insanın aslında farklı türler olduğunu iddia etmek ne kadar saçma ise, buradaki iddia da o kadar temelsizdir. Aynı tür içinde, bireylerin dış görünümüne yansıyan farklılıklar olabilir, ancak bunlar hep genetik dizilimin izin verdiği sınırlar içerisinde kalır. Farklı görünümler şeklinde kendini gösteren bu çeşitlilik “varyasyon” olarak tanımlanır. Allonautilus scrobiculatus’te olduğu iddia edilen bu küçük farkların nedeni de varyasyondur.
Ayrıca, fosiller geçmişte yaşamış canlıların yumuşak dokularına ait çok sınırlı bilgi barındırırlar. Bir canlının organlarının ve yumuşak dokularının yıllar içinde değiştiğini iddia eden bir kişinin sırf fosillere bakarak herhangi bir bilimsel kanıt sunması ise mümkün değildir.
Nautilus fosillerinde de, belirtilen yumuşak dokulara ait izler yoktur, dolayısıyla bir çıkarımda bulunmak gerçekçi olmayacaktır. Bu durumda Darwinistlerin “Nautiluslardaki değişim” iddiaları spekülasyondan öteye gitmemektedir.
SONUÇ
Makaleye konu olan gözlem, Nautilusun evrimsel bir değişime uğradığını gösteren hiçbir bilimsel veri içermemektedir. Sadece harika bir deniz canlısının bize tekrar tanıtmaktadır. Fosil kayıtlarındaki binlerce Nautilus fosili, canlının milyonlarca yıldır herhangi bir evrimsel süreç geçirmediğini, tam aksine, ortaya çıktığı ilk andan beri, eksiksiz özellikleri ile bir anda Allah tarafından yaratıldığını kanıtlamaktadır. Nautilus, günümüz yüksek teknolojisinin örnek almaya çalıştığı fizyolojik özellikleriyle, Allah’ın yaratmasına güzel bir örnektir.
REFERANS
1. https://www.newscientist.com/article/mg22730390-100-living-fossil-nautilus-re-emerges-after-30-years-of-hiding/
2. Urton, James (25 August 2015). "Rare nautilus sighted for the first time in three decades". UW Today (University of Washington). Archived from the original on 26 August 2015. Retrieved 1 September 2015.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder