Kadim Şehir İstanbul'da Tarihi Buluşma

Doğu ile Batı'nın köprüsü İstanbul, Boğaz'ın en güzel yerinde bir zamanlar Osmanlı padişahlarına ev sahipliği yapan Çırağan Sarayı'nda bu kez üç kutsal dinin önde gelen temsilcilerini ağırladı. İlkbahar havasının Ramazan ayının hoş ruhaniyetiyle birleştiği o güzel akşamda deniz kenarındaki tarihi sarayda barışa gönül verenlerle gelecek nesillerin savaşsız, çatışmasız, huzur dolu bir dünyada yaşaması için iftar yemeğinde toplandık.

İki büyük Dünya savaşı ve ardından Ortadoğu'da yaşanan çatışmalar gösteriyor ki bölgedeki anlaşmazlıklara çözüm siyasetle olmuyor. Karşılıklı suçlamalar, nefret söylemleri, ön yargılı yaklaşımlar... bunların tümü siyasilerin büyük çoğunluğunun uyguladıkları ama bu güne kadar kimsenin faydasını görmediği, çatışmalara çözüm getirmek bir yana mevcut durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiren yaklaşımlar. Karşılıklı suçlama, karşılıklı şiddeti getiriyor, karşılıklı öfke karşılıklı öfkeyi meydana getiriyor. Nefret politikacıları dünyayı felakete, ölüme götürüyor. Katı ve önyargılı politikalar devam ettiği taktirde bir Müslümana, bir Musevi'yi sevdirmek, bir Musevi'ye de bir Müslümanı sevdirmek mümkün olmaz. Birarada sevgi, dostluk ve huzur içinde yaşamak için sevgisiz reel politikaların bir yana bırakılıp kutsal dinlerin ana hedefi olan kardeşliğin esas alınması gerekir. Dileğim siyasilerin de bu konuda aktif rol alması ancak buna öncülük yapacak olanlar kanaatimce din adamları olacaktır. Çünkü din adamları şiddetin çözümünün şiddette olmadığını imanlarının gereği olarak bilirler. Dindar bir Musevi, dindar bir Müslüman, dindar bir Hristiyan çatışmaların çözümünü menfaati gözeten siyasi politikalarda değil sevgiyi hedefleyen kutsal kitabında arar. Bir Musevi Yeşaya 2:4.[1] bölümü okur ve der ki; "Allah'ın emri olarak sorunlarımızı savaşarak değil akılla, ilimle, sevgiyle halledeceğiz. Mezmurlar 133:1´i açar, okur; “ne iyi ne güzeldir birlik içinde kardeşce yaşamak.” der ve hayatını buna göre yönlendirir. Tevrat'ın öğretilerine sıkı sıkıya bağlı dindar bir Musevinin bu öğütlerin aksine hareket etmesi mümkün değildir. Aynı şekilde dindar Müslümanlar da çözümü, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in vefatından sonra İslam'a eklenmiş radikalliği teşvik eden mevzu hadislerde değil sevgiyi, barışı, kardeşliği öğütleyen Kuran ayetlerinde arar. Örneğin Kuran'ın 2. suresinin 148. ayetini[2] okur ve der ki: "Allah her topluluğu farklı yaratmıştır, bizim hedefimiz Allah'ın emrettiği gibi iyilikte, güzel işlerde yarışmak olmalıdır. Bir Hristiyan ise Matta, Bap 5, 7-9'a bakar, Allah'ın merhameti sevdiğini bilir, ve ona göre hareket eder.    

Ne mutlu merhametli olanlara! Onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Onlar Allah'ı görecekler. Ne mutlu barışı sağlayanlara... (Matta, Bap 5, 7-9)

Ortadoğu politikalarını yönlendiren siyasiler, 100 yıldan bu yana bölgeye barış getirmedi. Muhafazakar, liberal, sol görüş, bunların tamamı denendi, hiçbir netice alınamadı. Çünkü herkesin birbirinden korktuğu, birbirini saldırganlıkla, terörist olmakla itham ettiği bir dünyada yaşanamaz. Hatalı politikalar, karşılıklı suçlamalar dünyayı her geçen gün intihara biraz daha yaklaştırıyor. Bu çok tehlikeli bir durum ve tüm bunların tek sebebi, barışın temel nedeni olan sevgi eksikliği. Dillerde her ne kadar barış sözleri olsa da önemli olan kalplerdir. Kalp, sevginin ihtiyacını hissetmeli, onu aramalı ki inandığını yaşayabilsin. Karşılıklı sevgi, muhabbet, karşılıklı güven ile ancak sorunlara çözüm bulunabilir. Bu yüzden sevgiye inanan dindar insanlar bunu başaracak, 100 yıldır devam eden çatışma sona erecek ve Hz. İbrahim'in evlatları olan Museviler ve Müslümanlar kutsal topraklarda barış içinde yaşayacaklar. Bu son derece kolay. Sadece bütün dindarlar bir araya gelecekler ve asla sevgiden, birliktelikten taviz vermeden birbirlerine kilitlenecekler. Kimsenin birbirini suçlamasına izin verilmeyecek, herkes birbirine sevgi gösterecek, BM öncülüğünde devlet başkanları da biraraya gelecek ve güzel neticeyi alacağız Allah'ın izniyle. 

Mezmurlar 133:1´de ne güzel söylüyor Cenabı Allah; “ne iyi ne güzeldir birlik içinde kardeşce yaşamak.” Biz o gün İstanbul'da Musevi, Hristiyan, Müslüman tüm kardeşlerimizle birlikte orucumuzu açarken Allah'ın İncil'de anlattığı bu gerçeği yaşadık ve bu birlikteliğin dünya çapında yaşanması için hep birlikte şu duayı ettik:

"Biz Allah’ı çok seviyoruz, Allah da bizleri çok sevsin.

Allah dünyadan kötülüğü kaldırsın, bütün Müslüman, Musevi ve Hristiyan kardeşlerimiz ve sevgiyi ve barışı isteyen, aydın, modern, kültürlü iyi niyet sahibi herkese ferahlık versin.

Ya Rabbi, Bütün dünyaya barış nasip et, bize en derin sevgiyi nasip et."

Rabbimiz dualarımızı kabul etsin ve sevgiyi dünyaya hakim kılsın.


[1] Yesaya 2:4,  Mika 4:3 “ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitmi yapmayacaklar artık”

[2] Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder