Evrimcilerin teorilerinin geçersizliğini örtbas etmek için başvurduğu yöntemler nelerdir?
1 . Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim.
2 . Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.
Görüldüğü gibi bilim deneysel yöntemlere ve ‘gerçekliğe dayanarak’ yasalar çıkarmaya çalışır. Ancak günümüzde evrim teorisi, bilimin bu tanımından tamamen sapmış olarak adeta sihirbazlık gösterileriyle ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Diğer bir deyişle, olmayan bir görünüşü çeşitli hilelerle insanlara güya gerçek gibi algılatmaya çalışan bir illüzyon çalışmasıyla sürdürülmektedir. Doğa ve canlılar konusunda sadece amatör bir bilgiye sahip olan ve hiçbir zaman gerçek bir biyoloji eğitimi almamış olan Darwin, bu alanda ilk sihirbazdı. Darwin 1859 yılında hiçbir bilimsel bulgu ya da deneye dayanmayan varsayımlarından oluşan Türlerin Kökeni kitabını yayınladı. Bu kitaba göre, evrim teorisi canlıların yaratılmış oldukları gerçeğini reddediyor ve doğal süreçlerin ve rastlantısal etkilerin ürünü olduklarını savunuyordu. Bu teoriye göre bütün canlılar birbirlerinden türemişlerdi. Darwin, teorisini ortaya atarken kendisini destekleyen bilimsel bulguların ileriki yıllarda bulunacağını umuyordu. Ne var ki ilerleyen yıllar evrim teorisinin hiçbir iddiasını doğrulamadı. Aksine evrimin bir açmaz olduğunu ve 21. yüzyıl bilimi ile, canlılığın başlangıcının tek açıklamasının Yaratılış olduğunu ortaya koydu.
Evrimciler Bilimsel Bir Yazı İçine Yanlış Görüşlerini Serpiştirirler
Teorilerini bilimsel deliller ve deneysel bulgularla destekleyemeyen evrimciler çareyi, evrim teorisi ile ilgili izahları, canlılar hakkındaki bilimsel açıklamaların arasına karıştırmakta buldular.
Bilimsel herhangi bir yazıya baktığınızda ilk birkaç parag-rafta canlılar hakkında doğru bilgilere ulaşmanız mümkündür. Ancak ilerleyen satırlarda, birden makalenin bütünlüğü ile hiçbir bağlantısı olmayan mantıkdışı açıklamalara rastlarsınız. İşte aralara serpiştirilmiş bu hayal ürünü açıklamalar Darwinistlerin evrim teorisini bir şekilde kabul ettirebilme çırpınışlarıdır.
Darwinistler bilimsel bazı kavramları anlamlarından saptırarak sanki evrim teorisi ile ilişkili gibi gösterirler. Ve bunu insanlara o kadar yoğun olarak işlerler ki örneğin adaptasyon, varyasyon, doğal seleksiyon, mutasyon gibi kavramları duyan kişiler doğrudan doğruya evrimden bahsediliyor zannederler ve evrimi bilimin vazgeçilmez bir parçası gibi görme yanılgısına düşerler. Oysa bu kavramlar canlıların hayatında yer almakla birlikte, bunların evrim teorisi ile hiçbir ilgileri yoktur. Tek tek ele alacak olursak:
Evrim teorisi komünist ideolojinin dayandığı materyalizmin sözde bilimsel tabanını oluşturur. Öyle ki komünizmin kurucusu olan Karl Marx, Charles Darwin’in yazdığı ve evrim teorisinin temelini oluşturan Türlerin Kökeni adlı kitap için, “bizim görüşlerimizin doğal tarihsel temelini içeren kitap budur işte” demiştir. (David Jorafsky, Soviet Marxism, Natural Science, s. 12) Bilindiği gibi komünizm; din, devlet, aile gibi kutsal kavramları kökünden yok etmeyi hedefleyen, devletimizin üniter yapısına karşı yöneltilen her türlü bölücü eylemin ve düşüncenin de temel ideolojisidir.
Adaptasyonu Evrimciler Nasıl Değiştirir?
Adaptasyon; bir canlının, bulunduğu çevrenin değişen koşullarında daha iyi yaşamasını ve üremesini sağlayan özelliğidir.
Aynı türe ait iki canlı, büyüklük, renk, karakter gibi farklı özellikleri doğrultusunda ya bulundukları çevreye daha iyi adapte olurlar ve daha uzun yaşama ve daha çok üreme imkanına sahip olurlar ya da değişen şartlara dayanamaz ve yaşamlarını kaybederler. Bu, doğal seleksiyon olarak bilinir.
Ancak evrim teorisi, adaptasyon kavramına sözde yeni bir anlam getirerek içinde bulunduğu koşullara adaptasyon sağlayan canlıların zaman içinde tür değiştirdiklerini iddia eder.
Ancak evrimcilerin, “Çevre koşullarındaki değişiklik, canlıların evrimleşerek tür değiştirmesine neden olur” şeklinde özetledikleri bu iddiası geçerli değildir. Bir tür, “genetik potansiyeli” kendisine imkan sağladığı ölçüde bulunduğu ortamdaki değişikliklere uyum sağlar yani adapte olur. Eğer “genetik potansiyeli” bu değişikliklere uyum sağlamasına imkan vermiyorsa, o zaman bu tür, değişen koşullara adapte olamaz ve yok olur. Ancak hiçbir zaman koşullara adapte olarak başka bir türe dönüşmez. Her zaman aynı türün bir bireyi olarak kalır. Yani bir ceylan hızlı koşabildiği sürece varlığını sürdürür ancak hiçbir zaman daha hızlı koşabilen bir çitaya dönüşmez.
Varyasyon Kavramını Evrimciler Nasıl Değiştirir?
Varyasyon da evrim teorisi ile bağlantılı bir kavram gibi gösterilmesine rağmen hiçbir şekilde bir türün başka bir türe dönüşmesine yol açmaz.
Varyasyon, “çeşitlenme” anlamına gelen genetik bir olaydır. Bu olay, bir canlı türünün içindeki bireylerin ya da grupların birbirlerinden farklı özelliklere sahip olmasına neden olur. Örneğin yeryüzündeki insanların hepsi temelde aynı genetik bilgiye sahiptirler. Ancak bu genetik bilgi her insanda varyasyon potansiyeli sayesinde farklı şekilde kullanılabilir. Örneğin insanların kimisi çekik gözlüdür, kimisi kızıl saçlıdır, kimi zencidir, kimisinin burnu uzun, kimisinin boyu kısadır.
Ancak varyasyon asla evrime delil oluşturmaz, çünkü varyasyon, zaten var olan genetik bilginin farklı şekillerde ortaya çıkmasıdır. Ve genetik bilgiye asla yeni bir özellik kazandırmaz. Varyasyon her zaman genetik bilginin sınırları içinde olur.
Orkidelerin 20 bin çeşidi vardır. Varyasyon potansiyeli sayesinde hepsi aynı genetik bilgiye sahip olmasına rağmen 20 bin farklı orkide ile karşılaşırız. Ancak hiçbir zaman orkideler bir meşe ağacına dönüşmez. Yani varyasyonlar genetik bilgi izin verdiği sürece gerçekleşir.
Genetik Değişmezlik İlkesi Evrimcilerin Açmazlarından Biridir
“Genetik değişmezlik” (genetik homoestatis) ilkesi, bir canlı türünü değiştirmek için yapılan tüm eşleştirme (farklı varyasyon oluşturma) çabalarının sonuçsuz kaldığını, canlı türleri arasında aşılmaz duvarlar olduğunu ortaya koyar.
Yani farklı inek varyasyonlarını çiftleştiren hayvan yetiştiricilerinin, sonunda inekleri Darwin’in iddia ettiği gibi başka bir türe dönüştürmeleri kesinlikle mümkün değildir.
Darwin Retried: An Appeal to Reason (Darwin Yeniden Sorgulandı: Akla Başvuru) adlı kitabıyla Darwinizmin geçersizliğini ortaya koyan Norman Macbeth bu konuda şunları yazar:
“Sorun, canlıların gerçekten de sınırsız bir biçimde varyasyon gösterip göstermedikleridir... Türler her zaman için sabittirler. Yetiştiricilerin yetiştirdikleri değişik bitki ve hayvan cinslerinin belirli bir noktadan ileri gitmediğini, hatta hep orijinal formlarına geri döndüğünü biliriz...” (Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason, Harvard Common Press, New York, 1971, s. 33)
Sonuç olarak, varyasyonlar bir türün genetik sınırları içinde bazı sınırlı değişikliklere yol açarlar. Yeryüzünde değişik ırkta insanların olması veya anne-baba ve çocuklar arasındaki farklılıklar varyasyonlarla açıklanabilir. Ancak hiçbir şekilde genetik bilgiye yeni bir parçanın eklenmesi söz konusu değildir.
Doğal Seleksiyon Karşısında Evrimcilerin Çaresizlikleri
Doğal seleksiyon doğada var olan yaşam mücadelesi neticesinde güçlü olanların hayatta kalması anlamına gelir. Örneğin yırtıcı hayvanların saldırdığı bir geyik sürüsü içinde, doğal olarak hızlı kaçabilen geyikler hayatta kalacaktır. Bir süre sonra bu geyik sürüsü sadece hızlı koşabilen geyiklerden oluşacaktır.
Ancak geyikler hiçbir zaman bir başka canlı türüne dönüşmez. Geyiklerin genetik bilgisine herhangi bir bilgi eklenmez ve bir tür değişimi gerçekleşmez. Geyikler ne kadar elemeye (seleksiyona) uğrarlarsa uğrasınlar geyik olarak yaşamaya devam ederler.
Bu örnek tüm türler için geçerlidir. Doğal seleksiyon sadece çevre şartlarına uymayan zayıf, güçsüz canlıların ayıklanmasına vesile olur; asla yeni bir genetik bilgi veya yeni organlar, yani yeni canlı türleri ortaya çıkarmaz. Yani doğal seleksiyon vasıtasıyla canlılar evrimleşmez. Darwin “Türlerin Kökeni” kitabının 127. sayfasında bu gerçeği, “Faydalı değişiklikler oluşmadığı sürece doğal seleksiyon hiçbir şey yapamaz” diyerek kabul etmiştir.
Evrimci C. Loring Brace, American Scientist dergisinde yayınlanan bir makalesinde, doğal seleksiyonu, türleri oluşturan bir mekanizma olarak göremeyeceğimizi ve Darwinizm’in bilimsel bulgular tarafından reddedildiğini şöyle açıklar:
“American Scientist okuyucuları, biyolojinin büyük bir kısmının ve paleontolojinin tamamının Darwin’in organik evrim hakkındaki görüşlerini reddettiğini fark etmiyor olabilirler. Adaptasyon ise pratikte kesinlikle geçerli görülmüyor.” (C. Loring Brace, Review of Species, Species Concepts, and Primate Evolution, edited by William H. Kimbel and Lawrence B. Martin, Plenum Press, 1993, s.560, American Scientist, vol 82, September/October 1994, s.484-486)
Mutasyonlar Evrimcilerin Hatalı Görüşlerini Çürütür
Mutasyonlar; canlıların genetik bilgisini taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. Mutasyonlar DNA’nın alfabesini oluşturan nükleotidleri tahrip eder ya da yerlerini değiştirirler. Mutasyonların %99’u zararlıdır. Hücrenin tamir edemeyeceği boyutlarda hasar ve değişikliklere neden olurlar. %1’i de etkisizdir.
Dolayısıyla evrimcilerin iddia ettikleri gibi, mutasyonlar, bir türün başka bir türe dönüşmesine sebep olacak olumlu değişiklikleri asla meydana getiremezler. Mutasyonların sebep olacağı değişiklikler ancak Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil’deki insanların maruz kaldıkları sakatlıklar ve ölümlerdir. Çünkü DNA çok kompleks bir düzene sahip olağanüstü bir moleküldür. DNA üzerinde meydana gelecek herhangi rastgele bir etkinin ancak zarar verdiğini Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan şöyle açıklar:
“Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu dört özellik, mutasyonların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rastgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir.” (B. G. Ranganathan, Origins?, The Banner Of Truth Trust)
Nitekim bugüne kadar gözlemlenmiş hiçbir yararlı mutasyon örneği yoktur. İnsanlar üzerinde gözlemlenen tüm mutasyonlar da zararlıdır.
Mutasyonların neden evrimci iddiayı destekleyemeyeceklerini üç ana maddede özetlemek mümkündür:
1) Mutasyonlar her zaman zararlıdır.
2) Mutasyon sonucunda DNA’ya yeni bilgi eklenmez.
3) Mutasyonun bir sonraki nesle aktarılabilmesi için mutlaka üreme hücrelerinde meydana gelmesi gerekir. Vücudun herhangi bir hücresinde veya organında meydana gelen değişim bir sonraki nesle aktarılmaz. Örneğin bir insanın gözü, radyasyon ve benzeri etkilerle mutasyona uğrayıp orijinal formundan farklılaşabilir ama bu, kendisinden sonraki nesillere geçmeyecektir.
İnsanlık Tarihinin En Kapsamlı Aldatmacası Evrim Teorisidir
Yukarıda anlatılan tüm bilgiler bilimin gösterdiği gerçeklerdir. İşte evrim sihirbazları bu gerçekleri anlatırken, satır aralarına, “Tüm bu etkenler canlıların evrimleşmesine sebep olmuştur” gibi bilimsel hiçbir değeri olmayan eklemeler yaparak insanları bu illüzyona ikna etmeye çalışırlar. Ancak herkes de bilir ki illüzyon, gerçeğin çarpıtılarak beynin aldatılması esasına dayanır. İşte Darwinizm’in 150 yıldan fazla bir süredir yaptığı tam da budur. İnsanları, hiçbir bilimsel delile dayanmayan evrim teorisinin bilimin kendisi olduğuna inandırmaya çalışmak...
Ancak içinde bulunduğumuz yüzyıl, bu illüzyonun sona erip insanların gerçekleri görmeye başladığı, zihinlerdeki pusun kalktığı yüzyıldır. Darwinist hipnoz sona ermiştir. Allah’ın izniyle önümüzdeki yıllarda bu teori, sadece tarih kitaplarında “İnsanlık tarihinin en büyük aldatmacası” nitelendirmesi ile yerini alacaktır.
“Evrim teorisi” ya da “Darwinizm” kavramlarını duyan insanların bir bölümü, bu kavramların sadece biyolojinin ilgi alanına girdiğini ve kendi yaşamları açısından bir önem taşımadığını sanabilirler. Oysa, evrim teorisi, biyolojik bir kavram olmanın ötesinde, dünya üzerinde yaygın bir kitleyi etkisi altına almış çarpık bir felsefenin altyapısını oluşturur. Bu felsefe, neden ve nasıl var olduğumuz konusuyla ilgili birtakım gerçek dışı görüşler öne süren “materyalizm”dir. Materyalizm, ya da bir başka deyişle “maddecilik”, maddeden başka hiçbir şeyin olmadığını varsayar. Buradan yola çıkarak da madde üstü bir Yaratıcı’nın, yani (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ın varlığını reddeder.
2013-09-09