Müslümanların Sakınması Gereken Bir Davranış Bozukluğu: Şımarıklık


  • Birçok kişinin şımarık bir ahlak göstermekte sakınca görmemesinin sebepleri nelerdir?
  • Şımarıklık niçin kişiyi kayba sürükler?
  • Şımarık davranış ve tavırlardan kurtulmanın yolu nedir?

    Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda insanlar, kurallarını kimin koyduğu belli olmayan, fakat herkesin sorgulamasız kabul ettiği bir yaşam şekline tabidir. Bu yaşam şekli, insanların her duruma göre farklı birtakım suni roller ve savunma mekanizmaları geliştirmesini gerektirir. Kimi zaman kibir, kimi zaman eziklik, kimi zaman da şımarıklık olarak karşımıza çıkan bu kötü ahlak özellikleri, din ahlakına göre yaşamayan toplumlar tarafından zaman içerisinde normal karşılanmaya başlanan karakter bozukluklarıdır.

    İnsanın Şımarık Davranmasının Nedenleri:

    İnsan şımarık olarak doğmaz. Bu belli bir eğitim ve toplumun teşvikinin sonucudur. Bu teşvik sonucunda insanların büyük bir bölümü, bu karakteri bilinçli olarak seçerler. Şımarıklık, kişinin ilgi ve beğeni kazanmak amacıyla yaşadığı abartılı bir ruh halidir ve pek çok tavır bozukluğuyla kendini gösterir. Bu karakter bozukluğunun oluşmasının çeşitli nedenleri vardır.
  • Bazı insanlar, ilgi, beğeni ve sevgi kazanmak için yanlış bir yöntem olarak şımarıklığa sığınırlar

    Şımarıklık gibi doğal ve samimi olmayan tavır bozukluğunun ortaya çıkmasında kişinin doğal haliyle ilgi, sevgi ve beğeni kazanamayacağı düşüncesi hakim olur. Bu kişiler, suni davranışlarla insanlar üzerinde olumlu bir etki bırakacaklarını düşünürler. Abartılı gülüşler, samimi olmayan konuşma üslubu, konuşurken kelimelere özel vurgular eklenmesi, ses tonunun tiz ve çocuksu hale getirilmesi, yüzde oluşturulan mimikler, oturuş ve yürüyüşte geliştirilen tarz, ilgi çekmek amacıyla öyle olmadığı halde, şaşırmış, kızmış, sevinmiş, beğenmiş gibi davranmak, bunları belli eden mimik ve hareketler yapmak, kaşlarını kaldırmak, kaşlarını çatmak, sert bakmak, imalı bakmak, dudaklarını büzmek, gözlerini kısmak, protesto hareketleri yapmak, kendi de aynı fikirde olduğu halde bir konuda kasten muhalefet etmek gibi suni tavırlar kişilerin ilgisini beğenisini ve sevgisini kazanmak amacıyla kullanılır. Fakat bu yapmacık tavırlar sadece karşı tarafta iticilik oluşturur.
  • Kişinin kompleksleri şımarık tavırlar sergilemesine neden olur 

    Kompleksleri olan insanlar kendilerini diğer insanlardan daha aşağı konumda görür ve bunun ezikliğini yaşarlar. Kendilerindeki eksikleri ve kusurları kapatmak amacıyla arkadaşlarının ya da başka insanların eksiklikleriyle, fiziksel kusurlarıyla ya da hatalarıyla alay ederler. İnsanların kıyafetleriyle, saç şekilleriyle, konuşma tarzlarıyla, şiveleriyle, üsluplarıyla, meslekleriyle ve hatta yaşam şekilleri ile kendilerince alay etmeyi bir eğlence türü olarak değerlendirirler. Bunu da yalnızca kendi gururlarını tatmin etmek, başkalarının takdir edilmesini önlemek ve diğer insanları kendilerince küçük düşürmek kastıyla yaparlar. Oysa hiçbir kusur ve eksiklik, bir kişinin kendisini diğer insanlardan aşağı görmesini gerektirmez. Bunlar hayır gözüyle bakıldığında, insanın dua edip Allah’a daha çok yakınlaşmasına, ahiret hayatı için daha çok gayret etmesine ve güzel ahlakı yaşamak için çaba göstermesine vesile olacak nimetlerdir.

    Bu tür şımarık bir uslüp geliştiren kişiler, gerçekte bu alaycı üslupla, şımarık bir tavır sergilerken tüm bunları kendilerine verenin Yüce Allah olduğunu unuturlar. Müminler ise Allah’ın verdiğine her zaman razı olurlar ve fiziki özelliklerini ne eziklik ne de enaniyet konusu yaparlar. Bedenlerinin, mallarının gerçek sahibinin Allah olduğunu, bunlarla denendiklerini, önemli olanın insanın ruhu ve Yüce Allah’a olan samimi yakınlığı olduğunu bilirler.
  • Enaniyet, şımarık tavırların oluşmasında etkendir 

    Kuran ahlakına göre yaşamayan kişilerde görülen şımarıklığın sebeplerinden biri de genellikle, bu kişilerin kibirli olmalarıdır. Çünkü bu tür kişiler, diğer kişilerden üstün olduklarını düşünür ve bundan cesaret alarak şımarık tavırlar içine girerler. Bu tip insanların içlerindeki kibir, birçok şekilde kendini belli eder. Örneğin, bulundukları ortamda en üstün kişi olmak istedikleri için, başkalarının güzel özelliklerini gördüklerinde onlarla alay ederler. Başkalarının, diğer insanların beğenisini ve takdirini kazanmasını istemezler. Daha güzel, daha zeki, daha girişken ya da daha konuşkan olmaları nedeniyle şımarıklığı kendilerine hak görürler. Oysa insan bilmelidir ki, sahip olduğu her türlü özelliği kendisine bir lütuf, aynı zamanda da bir deneme olarak veren Allah’tır. İnsanın yapması gereken tek şey, güzel özelliklerinden dolayı Rabbimize şükretmesi, tevazu ile ahlakını daha da güzelleştirmek için gayret etmesidir. Allah’ın kendisine verdiği nimetlerle şımarıp, kötü bir ahlak göstermenin kişiyi ahirette çok mahcup edeceği açıktır.

    Müminler Şımarıklıktan Titizlikle Kaçınırlar

    Allah’ın üzerimizdeki nimetlerini gereği gibi takdir edebilen bir mümin, kendisinin yoktan yaratıldığını, olaylar üzerinde hiçbir etkisi olmadığını, kadere teslim olduğunu, zenginliğin ve malın tümünün Allah’ın olduğunu çok iyi bilir. Dolayısıyla kendisine verilen herhangi bir nimetten dolayı şımarmanın ne kadar büyük bir akılsızlık olacağını anlar.

    İnsanın güzelliği, zekası, kültürü, sosyal statüsü, başarısı, gücü, sahip olduğu imkanlar veya zenginliği Allah tarafından kendisine verilmiş birer nimettir ve bu nimetlerle insan denenmektedir. Ancak bazı insanlar, tüm bu özelliklerin kendilerine ait olduğunu düşünür ve şımarıklık gibi kötü ahlak özellikleri göstermeyi kendilerine hak görürler. Kuran’da kendilerine verilen nimetlerden dolayı şımaran kişilerin durumu pek çok ayette bildirilmiştir. Bu ayetlerden biri şöyledir:

    “Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Öyleki kendilerine verilen şeylerle ‘sevince kapılıp şımarınca’, onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar umutları suya düşenler oldular.” (Enam Suresi, 44)

    Ayette de bildirildiği gibi bu çirkin ahlaktan muhakkak sakınmak bir mümin için son derece önemlidir. Müslüman her tavrı ile Allah’ı hatırlatan, güzel ahlakı ile insanlara örnek olan, itidalli, şükür sahibi bir insandır. Şımarıklığa vesile olan dünya hayatına ait tüm özelliklerin ölümle birlikte yok olacağını bilir. Kimilerine göre hiç bitmeyecekmiş gibi gelen dünya hayatı, gerçekte “bir günün birkaç saati” ya da “bir kuşluk vakti” kadar çabuk geçer. İnsanın tüm hayatı boyunca yaşadığı her olaydan daha gerçek olan kıyamet gününde, görüş gücü keskinleşir. İnsanların üzerindeki gaflet perdesi kalkar. Hırsını yaptığı, tutkuyla bağlandığı, sahip olduğu için kibirlendiği şeylerin o gün hiçbir değerinin olmadığını görür. Kıyamet gününde, sadece dünya hayatı için çalışıp çaba gösterenler, ya da dünya hayatında sahip olduklarıyla övünenler, yeryüzündeki herşeyle beraber bunların da “bir göz çarpması” gibi kısa bir sürede yerle bir olduğunu görürler.

    Eğer insan dünya hayatına aldanıp kanacak olursa, ahirette büyük bir hayal kırıklığı ve utanç ile karşı karşıya kalır. Şımarıklık yapılan konular ortadan kalkmış, şımarıklıklarına şahit olup, teşvik eden insanlar ise onlardan uzaklaşmışlardır. O gün herkes yapayalnız bir şekilde Yüce Allah’ın karşısına çıkar. Dünyada kendilerine verilen nimetleri Allah rızası için kullanmamışlar, bunları sahiplenerek, bir övünç konusu yapmışlardır. Kıyamet günü ise bu nimetlerden sorguya çekilecekler, yaptıklarından dolayı şiddetli bir pişmanlık duyacaklardır. Takva sahiplerine ise Allah cenneti vaat etmiştir. Sabretmelerine, ahiret yurdunu umut edip istemelerine, büyüklenmekten, bozgunculuk yapmaktan sakınmalarına karşılık güzel bir sonuçla sonuçlandırılmıştır. Yüce Allah Kuran ayetlerinde nefsini şımarıklık gibi daha pek çok kötü ahlak özelliklerinden arındıranları şöyle müjdelemektedir:

    “Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.” (Fecr Suresi, 27-30)

    Doğallık ve Samimiyet İnsanı Şımarık Tavırlardan Uzaklaştırır ve Gerçek Sevginin Kazanılmasına Vesile Olur

    Kuran ahlakını yaşayan müminlerin en belirgin özelliklerinden biri tevazuları ve şımarıklıktan uzak asil karakterleridir. Müminlerin tevazusu, Allah’a karşı olan teslimiyetlerinin ve samimi imanlarının bir sonucudur. Pek çok nimetin kapısını açan, Allah’ın dünya hayatında insanlar için yarattığı güzelliklerden gereği gibi zevk almalarına vesile olan da işte müminlerin, bu şımarıklıktan uzak tevazulu ahlaklarıdır. Müminler mütevazı, doğal, samimi ve asil kişilikleri nedeniyle, cennetteki en güzel nimetlerden biri olan sevgiyi dünyada da en derin şekilde yaşayabilen insanlardır.

    İman edenler bir insanın sevilecek özelliklerini tüm detaylarıyla görebilirler; kalplerindeki sevgilerini karşı tarafa tüm içtenlikleriyle gösterebilirler. Tavır ve davranışlarını Kuran ahlakına göre düzenlemeleri ve her hareketlerinde yalnızca Allah rızasını gözetmeleri, kısacası güzel ahlakları kendilerini de en çok sevilen ve ilgi gören kimseler yapar. Üstelik bu güzel ahlakları yalnızca insanlar arasında sevilmeleri ile sınırlı kalmaz, en önemlisi tüm kainatın Yaratıcısı Yüce Rabbimiz’in sevgisini kazanmayı umarlar. Kuşkusuz bir insan için en çok övünülecek sevgi ölçüsü, Allah’ın sevgisini ve dostluğunu kazanmaktır.

    Bir ayette Allah’ın müminlere olan sevgisi şöyle haber verilir:

    “Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever.” (Al-i İmran Suresi, 148)

    Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 85. sayı (Temmuz 2011) 54. sayfada yayınlanmıştır.
  • Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder