İçinde yaşadığımız yüzyılda, özellikle bilim ve teknoloji alanında kaydedilen gelişmeler insanlığın önüne yepyeni ufuklar açmaya, hayatlarını kolaylaştırmaya devam etmektedir. Ancak tüm bu teknolojik ve bilimsel gelişmeler beraberlerinde yüzyılın en önemli sorunlarından biri olan manevi boşluğu da beraberinde getirmiştir. İlerleyen teknoloji, bilim ve tıp alanında yaşanan gelişmeler, insanların hayatını zenginleştiren, kolaylaştıran ve güzelleştiren yeni buluşlar insanlara aradıkları manevi huzur ve rahatlığı bir türlü sağlayamamakta, pek çok insan mutsuzluk, stres ve huzursuzluktan şikayet etmektedir. Bunun en önemli nedeni ise insanların mutluluğu yanlış yerde aramalarıdır.
İnsanların Manevi Boşluğa Düşmelerinin Nedenleri
İnsanların büyük bir bölümünün hayattaki en büyük amaçları güzel bir okulda okumak, iyi bir aile kurabilmek, iyi bir iş sahibi olabilmek ve geleceklerini garanti altına alabilecek bir yaşam standardına sahip olmaktır. Her insan hayattaki idealini belirlerken bunların kendisine huzur ve mutluluk getireceği kanaatiyle çeşitli yollara yönelir. Diğer bir deyişle aslında her insanın hayattan beklediği en önemli değer, arayışı içinde bulunduğu en önemli unsur, gerçek huzurun ve mutluluğun sırrını yakalayabilmektir. Nitekim insan yeni bir okula başlarken, yeni bir işe girerken, sosyal statüsünü değiştirmek için çaba gösterirken, her seferinde bunun kendisine mutluluk vereceğini düşünür.
Bu durum dünya üzerinde yaşayan her insan için geçerlidir. Dünyanın her neresinde olursa olsun, herhangi bir insana sorulduğunda, yaşamının tek amacının huzurlu ve mutlu bir hayat elde etmek olduğunu söyleyecektir. Ancak buna rağmen çok az insan bu hedefini gerçekleştirebilir. Çoğu kişinin hayatına dair pek çok şikayeti, acısı, sıkıntısı, üzüntüsü ve pişmanlığı vardır. Nitekim insanlara hayata dair sorular sorulduğunda ortak kanaat, hayattaki zorlukların, iyi ve olumlu yönlere kıyasla çok daha ağır bastığıdır. Günümüzde; hayatın büyük bir nimet olduğunu, çok mutlu yaşadığını, hiçbir sıkıntısı olmadığını söyleyen ve yüzünde parıltılı bir sevinç ifadesi olan insanlara rastlamak ise neredeyse imkansızdır.
Tarih boyunca pek çok insan iyiyi ve güzeli bulma adına yola çıkmış, ancak doğru yolda ilerlemediği için hep hüsranla karşılaşmıştır. Mutluluğu insanlar arasındaki maddi üstünlükte, güçlü bir iktidarda, yüksek bir kariyerde ya da ünde arayan milyonlarca insan, maddi hedeflerine kısa sürede ulaşsalar bile, gerçek huzuru yakalayamazlar. Nitekim okuduğunuz gazete yazılarını, izlediğiniz televizyon programlarını şöyle bir gözünüzün önüne getirdiğinizde, her türlü maddi imkana sahip olmasına rağmen bir türlü gerçek huzuru yakalayamadığını itiraf eden çok sayıda insan olduğunu görürsünüz. Aynı şekilde belki de yıllarca arayışı içinde oldukları şana ve şöhrete kavuştukları halde, içlerindeki manevi ihtiyaçları tatmin edememenin huzursuzluğunu yaşayan pek çok sanatçının haberini hatırlarsınız.
Nitekim son yıllarda gittikçe artan uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, kumar düşkünlüğü gibi ahlaki bozuklukların yayılması ve çoğu toplumda bu durumun olağan karşılanması bu tatminsizliğin bir göstergesidir. Dünyada geniş ekonomik imkanlara sahip olan çok sayıda insanın, sürekli bir arayış içinde olup, sonra da bu tatminsizlik içinde binbir türlü kötülüğün içine düşmeleri pek çoğumuzun yabancı olmadığı bir durumdur. Şöhretinin en şaşalı döneminde uyuşturucu tedavisi görmeye başlayan, sahip olduğu tüm servetini kumar masalarında harcayıp kaybeden, başvurduğu pekçok yönteme rağmen mutluluğu yakalayamadığı için ruhsal tedavi gören insan sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu gibi insanlar idealleri olan makamı mevkiyi, parayı, evi, arabayı, eşi belki elde etmekte, ancak bunların kendisine getireceğini umduğu mutluluğu hiçbirinde bulamamaktadırlar. Yüce Allah bir ayetinde dünya hayatına ait herşeyin tek başına bir metadan ya da bir süsten ileri gitmeyeceğini esas güzelliklerin cennete ait olduğunu bunu kavramak için ise akıl kullanılması gerektiğini şu şekilde bildirmiştir:
“Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Kasas Suresi, 60)
İnsanların Yaşamın Gerçek Amacını Unutmaları ve Manevi Değerlerini Yitirmeleri Mutsuzluğun Temelidir
“Dünya hayatı yalnız bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?” (Enam Suresi, 32) ayetinde haber verildiği gibi manevi değerleri bir kenara bırakıp, ruhunu maddi değerlerle tatmin edebileceğini zanneden her insan büyük bir yanılgıya kapılmış demektir. Çünkü her türlü arzusunu sadece dünyada tatmin edebileceğini düşünen ve bunun hırsına kapılan bir insana dünya hayatındaki metalar asla aradığı mutluluğu vermez.
Allah dünyayı son derece eksik ve kusurlu yaratmıştır. Bu nedenle dünyada elde edilen her türlü nimet pek çok güzel yönünün yanısıra, içinde pek çok eksiklik de barındırır. Oysa insan ruhu sahip olduğu herşeye en güzel ve en mükemmel hali ile sahip olmak ister. Bu da ahireti bilmeyen ve dünya hayatını asıl ve tek hayat zanneden kişilerde büyük bir hayal kırıklığına sebep olur. İşte milyonlarca insanın dar ve sıkıntılı bir hayat sürmesine neden olan da, bilgisizlikten ve imansızlıktan kaynaklanan bu hayal kırıklığıdır. Çünkü insan belirli bir fıtrat üzerine yaratılmıştır. Ve bu fıtrata uygun olan yaşam şeklini insana sunan tek ahlaki sistem, Kuran’da bildirilen ahlak sistemidir.
Manevi Boşluğu Gidermenin ve Gerçek Mutluluğa Kavuşmanın Tek Yolu Allah Rızası İçin Yaşamaktır
İnsan ancak Allah’a teslim olduğu, O’nun razı olacağı gibi bir hayat yaşadığında mutlu olur. Ayette şöyle buyrulur:
“Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir.” (Maide Suresi, 16)
Kişi ancak Allah'tan çok korkup O'nu dost edinirse, Kuran ahlakına uyarsa, fedakar, hoşgörülü, merhametli, yardımsever, vicdanlı, teslimiyetli, tevazulu olursa kendini manevi olarak huzurlu hissedebilir. Kibirli, hırslı, tatminsiz, isyankar, azgın, dejenere bireylerden oluşan bir toplumun mutlu ve rahat yaşayabilmesi imkansızdır. Bu yüzyılın getirdiği felaketler, toplumda yaşanan büyük manevi çöküş bunun en önemli delilidir. Özellikle de din ahlakından uzak yaşayan ülkelerde bu çöküş çok daha hızlı olmuş, her türlü ahlaksızlık, sapkınlık insanlar arasında büyük bir hızla yayılmıştır. Uyuşturucu, alkol, kumar, rüşvet, fuhuş, hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık ve mafya örgütlenmeleri bu gibi ülkelerde normal hayatın bir parçası halini almıştır. Ancak tüm bu manevi çöküşün yanında 21. yüzyıl çok büyük müjdeleri de beraberinde getirmiştir. Çünkü bu yüzyıl, aynı zamanda maneviyata doğru yönelişin de hızla arttığı bir vakittir. Dünyanın birçok ülkesinde insanlar Allah'a iman etmeye, din ahlakını yaşamaya, manevi değerlere sarılmaya başlamışlardır. Mutluluk adına batıl olan tüm yollara başvuran ve bunların hiçbirinde gerçek mutluluğu bulamayan toplumlar, gerçek fıtratlarına dönüş yapmanın son ve tek çare olduğunu acı tecrübelerle anlamaya başlamışlardır. Dünyanın içinde bulunduğu bu çaresizliğin çözümünün sadece Allah’a yönelmek ve Kuran ahlakını yaşamakla mümkün olacağı tam anlamıyla anlaşıldığında- ki bu dönem Allah’ın izniyle çok yakındır- o zaman bütün dünya barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk içinde yaşayamaya başlayacaktır.
“Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (Yunus Suresi, 64)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 85. sayı (Temmuz 2011) 36. sayfada yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder