Masonluğun Sosyal Silahı Darwinist Aldatmacanın Sonu

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda artık Darwinizm’in bütün sahtekarlıkları ortaya çıkmıştır. Darwinistlerin 150 yıldır öne sürdükleri tüm ara form örneklerinin sahte olduğu anlaşılmıştır...




Darwinizm, kitleleri dinsizliğe sürükleyen, dünyaya katliamlar, savaşlar getiren, toplumları dejenerasyona, anarşiye, bozgunculuğa ve cinayetlere sevk eden deccalin büyük bir fitnesidir. Bu fitne, tarihin en sapkın ve en büyük kitle aldatmacasıdır. 150 yıl boyunca devam etmiş olan bu kitle aldatmacası, şu an Darwinistlerin şaşkın bakışları altında çöküşe uğramakta ve insanlar 150 yıldır aldatılmış olmanın şokunu yaşamaktadırlar. Deccalin oyunu bitmiştir. Deccal artık ölmüştür. Kitle aldatmacası son bulmuştur. Batıl olan din, Allah’ın hak dini karşısında yerle bir olmuştur. Bu ayki kapak yazımız deccalin en büyük oyununun kesin yıkılışının ve masonların uğradığı hüsranın delillerini sunmaktadır. 

* Masonların dünya çapındaki propagandası sonucunda Yaratılış gerçeğine karşı getirilen engellemeler neden sonuç vermemiştir? 

* Bazı Darwinistlerin evrim teorisinin uğradığı yıkıma rağmen takındıkları “bir şey olmadı ki” psikolojisi, aslında neye işaret etmektedir? 

* Sayın Adnan Oktar’ın bu deccali sisteme karşı 30 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğü ilmi mücadelenin dünya çapındaki muazzam etkileri nelerdir?

Bir bilim adamı, o zamana kadar hiç kimsenin keşfedemediği, hücrenin olağanüstü yapısının “yalnızca bir bölümünü” keşfettiği için Nobel ödülüne layık görülür. Ama aynı bilim adamı, ödülünü aldıktan sonra öğrencilerine o hücrenin bir çamur birikintisinden rastgele oluştuğu masalını anlatmakta hiçbir sakınca görmez. Aynı bilim adamı, sayısız bilimsel çalışmanın altında imzası olmasına rağmen, öğrencilerine büyük birer sahtekarlık örneği olan Piltdown adamını, Haeckel’in sahte embriyo çizimlerini, sanayi kelebekleri iddiasını evrimin en büyük delilleriymiş gibi anlatmaktan çekinmez. 

İşte deccal sistemi olan masonluğun oluşturduğu büyünün etkisi, Darwinistleri bu kadar acınacak hale getirir. Deccal, Darwinizm ile neredeyse bütün beyinlere ulaşmış, insanları uzun bir süre boyunca aldatmış, yalan söylemiş, sahtekarlık yapmıştır. İnsanların pek çoğu körü körüne, bilinçsizce, farkında olmadan bu yalana uymuş, yıllarca kendisini adeta hayvan soyunun bir parçası olarak görmüş, hatta bu sebeple vahşileşmiş, umursuzlaşmış, Allah’a karşı sorumluluklarından uzaklaşmıştır. Deccal, yani masonluk, Darwinizm’i kullanarak dünyanın en büyük aldatmacalarından birini yeryüzüne yaymıştır. Deccalin etkisi ile Darwinizm, tarihin en büyük kitle aldatmacası haline gelmiştir. Fakat deccal sistemini yayan masonların bu alandaki başarısı, sahte bir başarıdır. Çünkü Darwinizm aldatmacası artık sona ermiştir. 

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda artık Darwinizm’in bütün sahtekarlıkları ortaya çıkmıştır. Darwinistlerin 150 yıldır öne sürdükleri tüm ara form örneklerinin sahte olduğu anlaşılmıştır. Dünyanın hemen her yeri kazılmış, 250 milyondan fazla fosil çıkarılmış ama bunların tek bir tanesinin bile ara form olmadığı açıkça görülmüştür. Fosillerin tamamının mükemmel canlıları temsil ettiği, büyük bir çoğunluğunun da günümüz canlılarına ait olduğu anlaşılmıştır. İnsanlar, bu kanıt ile, canlıların bugünkü görünümleriyle ortaya çıktıklarını ve hiçbir değişim geçirmediklerini anlamışlardır. İşte insanlar, bu gerçek ile, Darwinistlerin neden fosilleri sakladıklarını, neden bilimsel delilleri insanlardan gizlemeye çalıştıklarını da anlamışlardır. Mikrobiyoloji, paleontoloji, moleküler biyoloji, genetik gibi bilimlerin ortaya koyduğu sonuçlar karşısında , evrim teorisinin gerçekleşmesi imkansız bir teori olduğu kesin olarak ispatlanmıştır. 

Bütün bunların yanı sıra, Darwinist-lerin (Allah’ı tenzih ederiz) Allah inancına ve yaratılış gerçeğine karşıt bir tutum içinde oldukları ve bunun nedeninin de Darwinizm’i, sapkın bir din gibi benimsemeleri olduğu görülmüştür. Böylelikle Darwinistlerin, insanları aldatabilmek için neden türlü türlü aldatmaca ve sahtekarlığa başvurdukları da anlaşılmıştır. 

Yaratılış Atlası’nın ve Fosil Sergilerinin Bu Uyanıştaki Muazzam Etkisi 

Evrimi reddeden çok fazla sayıda delil vardır. Artık insanlar, evrimin bir aldatmaca olduğunun açıkça farkına varmışlardır. Evrim teorisinin tek bir delille bile desteklenmediğinin bilincindedirler. Darwinist aldatmacanın etkisine girmeleri artık, Allah’ın dilemesiyle, imkansızdır. 

İnsanlar evrim teorisinin geçersizliğinin delillerini gösteren sergilere gitmiş, yaşayan fosilleri incelemişlerdir. Fosillerin her birine kendi elleriyle dokunmuşlar, onları kendi gözleriyle görmüşlerdir. Canlıların milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalmış olduklarını, hiçbir evrim geçirmediklerini hayranlık içinde öğrenmişlerdir. Yaratılış Atlası‘nın her bir sayfasını dikkatle incelemiş, günümüzde yaşayan canlı türlerinin milyonlarca yıl önce de aynı şekilde var olduklarına kendileri kanaat getirmişlerdir. Yeryüzünün; araştırılıp incelendiği her an, sürekli olarak yaratılış gerçeğini destekleyen kanıtlar sunduğunu anlamış durumdadırlar. Darwinistlere yapılan; dünyanın en ünlü meydanlarında “yalnızca tek bir ara fosil göstermeleri” çağrısının, derin bir sessizlikle karşılık bulduğunu da açıkça ve şaşkınlıkla görmüşlerdir. Darwinizm propagandasının tüm yöntemleri deşifre edilmiş ve insanlara bu aldatmacanın destekçisi olmamaları gerektiği, kitaplar, DVD’ler, internet yayınları, konferanslar ve televizyon röportajları yoluyla kapsamlı olarak anlatılmıştır. 

Bugün Darwinizm savunucusu olmak, adeta bir utanç vesilesidir. Darwinist yayınların yeni sahte haberleri sürekli gündeme taşıma çabaları, Darwinistlerin çaresizce konferans verebilecek kişi aramaları, ellerinde ara fosil olmadığı için üzerinde yalnızca hayali çizimlerin yer aldığı karton posterlerle evrim sergileri düzenlemeye çalışmaları, Darwinist bilim adamlarının yaşayan fosil sergilerine ve Yaratılış Atlası‘na verdikleri tepkiler boşunadır. Artık iş işten geçmiştir. Darwinizm bilim tarihinin en büyük yenilgisine uğramıştır. Allah’ın dilemesiyle bu tuzak bozulmuştur. Allah, hakkı hak olarak pekiştirip tüm yeryüzüne hakim kılacaktır. 

Aldatmacanın kanıtlarını gören insanlar, dünya çapında büyük bir fikri aydınlanma yaşamış ve bunca yıldır aldatılmış olduklarından dolayı haklı bir tepki göstermiş, okullarda çocuklarına Darwinizm safsatasının okutulmasını tepki ile karşılamış, yapılması planlanan evrim sergilerine, evrim konferanslarına yani Darwinist propagandaya itiraz etmiş, Darwinistlere açıkça meydan okumuşlardır. Öğrenciler, biyoloji derslerinde, Darwinizm yanlısı öğretmenleri ile evrim teorisinin bilimsel mantıksızlığına ve delilsizliğine dair tartışmalara girmişlerdir. Uzun yıllar boyunca evrim teorisinin gerçek yüzünü bilmedikleri için kandırılmakta olan insanlar, bilinçlenmelerinin ve Darwinizm’in iç yüzünü görmelerinin ardından, yıllar boyunca nasıl aldatıldıklarını şaşkınlıkla fark etmiş ve buna yüksek sesle itiraz etmişlerdir. Artık Darwinistler de bilmektedirler ki, Darwinizm dünya çapında ölmüştür ve tekrar ayağa kalkıp insanları aynı yöntemlerle kandırması Allah’ın izniyle imkansızdır. 

Yaratılış Gerçeğine Karşı Öne Sürülen Engeller Sonuç Vermemiştir 

Şu anda Darwinizm’in, bilim tarihinin en büyük aldatmacası olduğu gerçeği oldukça hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmaktadır. Yaratılış gerçeğine karşı, Avrupa Konseyi gibi resmi kurumlar tarafından gerçekleştirilen engellemeler, Darwinistlerin bu konudaki şiddetli paniğini gözler önüne sermektedir. Tarihte hiçbir zaman, devletleri temsil eden bir parlamentonun bir aldatmacaya arka çıktığı ve bir sahtekarlığı desteklemek için resmi bir karar aldığı görülmemiştir. İşte Darwinist paniğin Darwinizm yanlılarını 21. yüzyılda getirdiği durum budur. Darwinistler, baskıcı hükümet kararlarının, evrimi derslere mecburi olarak dahil etmenin, yargıyı taraflı bir şekilde kullanarak yaratılış gerçeğini öğrencilerden özenle gizlemeye çalışmanın, tek yanlı dayatma yapmanın bu aldatmacayı ayakta tutmaya devam edeceğini zannetmektedirler. Oysa dünyadaki milyarlarca insanın Darwinizm aldatmacasına karşı samimi kanaatleri, baskı ve zorla uygulanan tüm yöntemlerin ve bundan elde edilen neticenin çok üstündedir. 

Hiçbir Darwinist, getirdiği yasakçı bir yasa ile insanların zihnen inandığı kesin bir kanaati değiştiremez. Hiçbir Darwinist, sayısız delille yalanlanmış bir teoriyi zor kullanarak, sürekli dayatarak insanları buna inandıramaz. Bu, Allah’ın izniyle imkansızdır. Darwinist oyun artık sona ermiştir. İnsanlar bugün 21. yüzyılda gerçeklere diledikleri gibi, istedikleri kaynaklardan ulaşabilmektedirler. Dolayısıyla yasaklama, engelleme ve baskı, Darwinistlere hiçbir zaman istedikleri sonucu vermeyecek, Darwinist aldatmacaya karşı fikri tepki gitgide artarak devam edecektir. 

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah tüm varlıkların Hakimi’dir. Deccalin oyunları bu gerçeği insanlardan gizleyemeyecektir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır: 

“Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile.” (Saff Suresi, 8) 

Deccalin kurduğu Darwinizm tuzağı, Allah’ın vaadi gereğince bozulmuştur. Darwinistler, yaptıkları çirkin planın baştan bozulmuş olarak yaratıldığını bilmediklerinden, propagandalarının etkili olduğunu gördüklerinde boş bir sevince kapılmış ve başarıya ulaşabileceklerini zannetmişlerdir. Allah’ın kendilerini mutlaka bozguna uğratacağını, tüm dünyaya hükmederlerken bir anda alay konusu olacaklarını tahmin bile etmemişlerdir. Allah’ın yarattığı kanunun; hak olanın, mutlaka galip geleceğini anlamaktan da uzaktırlar. Tuzakları başarısız oldukça yeni tuzaklar peşinde koşmakta, fakat bunların da bozulmuş olarak yaratıldığını akledememektedirler. Oysa deccalin tüm sapkın sistemi, mutlaka yenilgiye uğrar ve uğramaktadır. 

Aldatmacanın Son Bulmasıyla Başvurulan Yeni Bir Psikolojik Yöntem: “Bir Şey Olmadı ki!” Felsefesi 

Darwinistler cephesinde artık derin bir sessizlik hakimdir. Bir takım koyu Darwinistler ise, evrimi çürüten çok sayıda bilimsel delilin sunulmasının ve insanların buna ilgi gösterip gerçeği görmelerinin üzerine, Darwinizm’in çöküşünü fark etmiş olmalarına rağmen, adeta oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi “bir şey olmadı ki” mantığını uygulamaya geçirmişlerdir. “Her ne olursa olsun ben yine de Darwinizm’e inanıyorum ve savunmaya devam edeceğim” diyerek, bu durumun etkisini kendilerince hissettirmemeye çalışmaktadırlar. Oysa bu da, hiçbir neticeye ulaşmayacak olan bir başka Darwinist oyundur. 

Allah’ın, “... Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” (Nisa Suresi, 76) ayetinde bildirdiği gibi deccalin düzeni olan Darwinizm çok çabuk çöken bir sistemdir. Öyle ki, proteinlerin tesadüfen oluşamayacağının ya da ara fosil olmadığının kanıtlanmasıyla biter. Bir Darwinist, bu bilgiden sonra artık bir daha Darwinist olamaz. Ancak mantıksız bir inatla, “ben inanıyorum ve inanmaya devam edeceğim” diyebilir. Ama bu da gerçek düşünceleri değildir. Darwinizm’e inanması artık imkansızdır. Adeta ağzına sürülen acı biberden dolayı ağzının hiç yanmadığını iddia eden inatçı bir çocuk gibi, şu anki Darwinizm savunucularının bazıları da aynı inadı sürdürmektedirler. Fakat kuşkusuz bir çocuğun ağzının yanmadığını iddia etmesi önemli değildir. Sonuçta ne kadar reddederse reddetsin, ağzına sürülen acı biber nedeniyle acıyı hissetmiştir. Dolayısıyla, Darwinizm’in geçersizliğini ispatlayan sayısız bilimsel delilin ardından, şu anda dünyada Darwinizm’in bir aldatmaca olduğunu bilmeyen muhtemelen tek bir Darwinist bulunmamaktadır. 

Darwinistler her ne kadar “bir şey olmadı ki” deyip dursalar da, gösterilen tepkilerden, alınan tedbirlerden, yaşanan yoğun panikten bu yenilginin büyük bir şok etkisi yapmış olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Elbette yıllarca Darwinizm yalanına inanmış ve ilerleyen yaşına kadar aldatılmış olmak bir bilim adamının ağırına gidebilir. Genelde insanlar aldatılmış ve o aldatmacayı körü körüne savunmuş olmayı kabul etmek istemezler. Bu nedenle tüm bunlardan ilk kaçış yolu Darwinizm aleyhindeki delillere karşı “inanmıyorum” iddiasıyla ortaya çıkmaktır. Ama aslında bu kişi, ortaya konulan delillerin doğru olduğuna %100 inanmıştır. Altı ay kadar sonra ona sorulduğunda, öfkesi daha dinginleşmiş olacak, cevapları başkalaşacaktır. Muhtemelen “Darwinizm olabilir de olmayabilir de” diyecektir. Kaçış yolları bulmaya çalışacak, “yeni deliller ileride ortaya çıkabilir” gibi ortalı bir mantık öne sürecektir. Oysa söz konusu kişi de bu sapkın ideolojinin delilsiz bir aldatmaca olduğunu çok iyi biliyordur. Ani kabul ona zor gelse de gerçekte Darwinizm bu kişi için tam anlamıyla bitmiştir. 

Ahir zamanın kutlu dönemi Altın Çağ, deccalin etkin silahı olan Darwinizm fitnesinin sona erdiği, savaşların ve çatışmaların son bulduğu, insanlığa büyük belalar getiren dinsiz ideolojilerin tarihin karanlıklarına gömüldüğü ve dünyanın bolluk, bereket ve adaletle dolup taştığı bir dönem olacaktır. Bu dönemde Islam ahlakı tüm dünyaya yayılacak, insanlar akın akın Allah inancına yöneleceklerdir. Işte bu kutlu dönem çok yaklaşmıştır. 

Peygamberimiz (sav)’in hadislerine göre, Hz. Mehdi (a.s.) zuhur etmiştir. Insanlar tarafından tanınacağı vakit pek yakındır. Yine hadislerden anlaşıldığı üzere Hz. İsa (a.s.)’ın nuzülü de çok yakın bir zamanda gerçekleşecektir. Dünya çapında deccal sisteminin en büyük fitnesi olan Darwinizm ise, tarihinin en büyük yenilgisini almıştır. Deccal artık ölmüştür. 

Sayın Adnan Oktar Masonluğun Oyun Olan Darwinizm Fitsenin Nasıl Çöktüğünü Anlatıyor. 

Darwinistler Köşeye Sıkıştı 

“Darwinistler köşeye sıkıştılar ama ben rezalet çıkaracaklarını tahmin etmiyordum. Yani halk tabiri ile şu an net çamura yatıyorlar. Bir kere “Biz tesadüf demedik.” diyor. “Tesadüfü nereden çıkardınız?” diyor. Kardeşim ben size ne söyleyeyim, ne diyeyim yani? Şimdi sen diyorsun ki çamurlu su vardı diyorsun. Ee tamam, orada diyorsun karbon atomları, işte azot atomları şu, bu falan vardı. Bunlar tesadüfler sonucu bir araya geldiler diyorsun, protein oldu diyorsun, değil mi? Protein tesadüfen meydana gelemiyor, bilimsel olarak bu mümkün değil. Bir şekilde oldu diyorsun, sonra onlar bir araya geldiler diyorsun, proteinler… Proteinleri tesadüflerle açıklıyorlar. Amino asitlerin oluşmasını, proteinleri, proteinlerin bir araya gelmesini. Üstelik proteinler sağ elli ve sol elli diye ayrılıyor. Oradaki ayrımın da bir plan üzerine olması gerekiyor. Sonra proteinler bir araya gelirse toz olur sadece, protein tozu olur. Bunun hücre olması gerekiyor. Yani hücreyi nasıl açıklayacaklar? Hücre zarı olacak, çekirdek olacak, kromozom var, koful var, mitokondri olacak… Bunların hepsi tesadüfler sonucu üst üste tesadüfler sonucu oluştu diyorlar. Sonra soruyoruz tesadüfen olur mu böyle bir şey diye. “Biz tesadüf demedik nereden çıkardın?” diyorlar. Yani çok sabırlı olmak lazım herhalde. Kardeşim bir şey ya tesadüftür ya da akıllı bir varlık yaratmıştır. Allah üçüncü ihtimali de söylemediğine göre, üçüncü ihtimalden de bahsetmiyor. “Yok, biz öyle bir şey demedik’’ diyor.” (Sayın Adnan Oktar’ın 8 Aralık 2009 tarihinde Kocaeli TV ve Mavi Karadeniz TV’de canlı olarak yayınlanan röportajından) 

Masonlar Çıkarttıkları Resmi Yayınlarda Darwinizm’i Savunduklarını Açıkça Belirtmişlerdir 

“Ekranda okunuyor mu Mimar Sinan diye? Okunuyor herhalde değil mi? Evet. Efendim bu dergi mason arkadaşlarımızın çıkarttığı bir dergi. Yani masonların resmi yayın organı gibi bir şey. “Yeryüzünde” diyor derginin 31. sayfasında, diyorlar ya “Darwinizm’le bizim alakamız yok, kâinatın ulu mimarına inanıyoruz” diyorlar. O ne demekse? Çünkü Allah vardır, “kâinatın ulu mimarı yani total enerjidir” diyorlar. Hâşâ biz öyle bir total enerji olarak görmüyoruz Cenab-ı Allah’ı. Her yere hâkim, mutlak tek hâkim güç olarak görüyoruz. Her şeyi yaratan olarak.“Yeryüzünde yaşamın doğuşu için yapılan bilimsel ya da dinsel varsayımlar içinde birçok soruya kesin ve kanıtlayıcı yanıt verememesine rağmen en geçerlisi Darwin’inkidir.” diyor. Hani Darwinizm’le alakaları yoktu? Bak diyor ki, “yeryüzünde yaşamın doğuşu için yapılan bilimsel ya da dinsel varsayımlar içinde”, varsayım, dinsel varsayım diyor, varsayım değil bir gerçektir Allah’ın yaratması. “Birçok sorulara kesin kanıtlayıcı yanıt verememesine rağmen en geçerlisi Darwin’inkidir” diyor, başka söze gerek var mı bilmiyorum. Ki bakın diğer dergilerde de aynı şekilde bu konular bu şekilde vurgulanıyor. Bol bol evrimden bahsetmiş burada da. “Yine canlılar dünyasında yaşamında madde alışverişi bakımından yeryüzünde ve içimizde yaşayan yararlı mikropların, bütün bitkilerin, hayvanların, insanların doğa ananın”, “doğa ana”, biz doğa ana, doğa baba diye bir şey bilmiyoruz. Allah yaratır kainatı. Doğa ana diye bir şey yok. “Düzenlediği esrarlı bir uyumla,” Esrarlı bir uyum diyor bak, “doğa ananın düzenlediği esrarlı uyumla sürekli olarak ortaklaşa organik bir dayanışma içinde olduklarını düşünerek masonluğun huzur, barış ve güven, mutluluk amacında kısacası hümanizma ve insanların evrensel birliği...”, başlamış devam ediyor. Darwinizm’in diğer bir adı da doğa anadır. (Allah’ı tenzih ederiz.) Biz doğa ana, doğa baba, doğa dede bilmiyoruz, sadece Allah vardır. Yani çok fazla örnek verebilirim. Mesela yine bu üstad masonlardan birisinin açıklaması: “Tanrı” diyor mesela “...salt evrimdir.“ Haşa. “Bunun bir öğesi doğanın gücüdür. Böylece salt ve gerçek evrenin kendisi onu kapsayan enerjidir”; Masonluktan Esinlenmeler isimli kitapta. Masonların yine kendi eserleri. Demek ki Darwinizm’e inanıyorlar, Allah inançları da bizim anladığımız anlamda yok, bir total enerji, şuursuz bir enerji olarak görüyorlar. Böyle Allah inancı olmaz. Allah inancı Kuran’da tarif edildiği gibidir. Allah doğmamıştır, doğurulmamıştır. Tek hakim ve mutlak güçtür, her şeyin sahibidir. Mülkün sahibidir, yeri göğü ve ikisi arasında olan her şeyi yaratandır. Dolayısıyla doğa ana, doğa dede bunları bırakacaklar. Yani bunlar modası geçmiş eski felsefi garip izahlar.” (Sayın Adnan Oktar’ın 22 Kasım 2009 tarihinde Kocaeli TV ve Kanal 35’de canlı olarak yayınlanan röportajından) 

Darwinistler Kibirden Dolayı Allah’a Teslim Olmuyorlar 

Adnan Oktar: 250 milyon adet fosille geçersizliği ispat edilmiş bir teori. Proteinlerin yapısıyla da, kromozomların yapısının incelenmesiyle de açıkça ortaya konmuş ve Dawkins gibi bir adam bile “Uzaylılar yaptı” demeye başladı. “İnsanları uzaylılar meydana getirdi” diyor. Yani bir yaratılış var diyor Dawkins; “bir yaratan var ama uzaylılar onlar” diyor haşa. Uzaylıları kim yarattı dediğinde Dawkins araziye geçiyor. 

Sunucu: Amerikan edebiyatında da şey derler mesela, hikayelerinde Adem ile Havva’nın uzaydan geldiği, uzay mekiklerinin bozulduğu ve dünyada kaldıkları... 

Adnan Oktar: Mesela bunlar çaresizlikten söyledikleri sözler. Yani inanca karşı ne yapacaklarını şaşırdılar. Bir çırpınış içindeler. 

Sunucu: Hatta hikayelerde “Adam and Eve” diye geçer. 

Adnan Oktar: Evet. Bu temelde iman ettiklerini gösteriyor. Fakat gurur, enaniyet ve kibirden dolayı, Allah’a teslim olmak istemedikleri için uzaylılara teslim olmayı daha uygun görüyorlar. Uzaylıları Allah gibi görmeyi daha üstün görüyorlar kendi kafalarına göre haşa. (Sayın Adnan Oktar’ın 30 Ekim 2009 tarihinde Dem TV’de canlı olarak yayınlanan röportajından) 

Deccalin Yenilgisi Sonsuza Kadar Devam Edecektir 

Akıl ve vicdan sahibi bir insanın sorumluluğu, aklın, mantığın, vicdanın ve bilimin gösterdiği doğrulara uymak ve her varlığı Allah’ın yarattığı gerçeğini kabul etmektir. Kuşkusuz Yüce Rabbimiz’in insanların övgüsüne, teslimiyetine, takdirine ve ibadetine ihtiyacı yoktur. İhtiyaç içinde olan yalnızca insanın kendisidir. Allah’a karşı büyüklenmek insana dünyada ve ahirette hüsrandan başka bir şey getirmeyecektir. Allah’a teslim olmak ise, dünyada hayırlı ve güzel bir yaşamın, ahirette ise bu dünya ile kıyaslanmayacak sonsuz ve büyük nimetlere kavuşmanın bir vesilesidir. Ama hepsinin üzerinde, insana en büyük mükafat Allah’ın rızası olacaktır. 

Deccalin yenilgisi ise sonsuza kadar devam edecektir. Darwinizm’in çöküşü bunun en önemli göstergesidir. Önemli olan bundan sonra vicdanın gösterdiği yola uymak, dünyada bir fırsat olarak verilen ömrü deccalin esiri olarak harcamamaktır. Eğer bir insanın aklı ve şuuru yerindeyse, yapılması gereken budur. 

Her varlığın sahibi ve hakimi olan Allah ayetlerde şöyle buyurur: 

“Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel.” (Zümer Suresi, 54-55) 

Reddin Ardındaki Kabul 

Darwinistlerin, red üsluplarının ardındaki gizleyemedikleri kabul, çeşitli bilim adamları ve bizzat Darwinistler tarafından şu şekilde ifade edilmektedir. 

Biyolog William Fix: 

“Araştırmanın ön planında olan bilim adamları klasik Darwinizm’e öldürücü bir darbe vurmuştur. Bu haberi doğrudan insanlara veremiyorlar, bunu yalnızca teknik yazılarına ve gizli tavsiyelerine saklıyorlar.” (William Fix, The Bone Peddlers, New York, Mcmillan, 1984, s. 179-180 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 219) 

Darwinist antropolog Robert A. Martin: 

“1972 yılında, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nden Niles Eldredge ve Harvard Üniversitesi’nden Stephen Jay Gould, “sıçramalı evrim” kavramını ortaya atan bir makale yayınladı. Evrim yavaş, düzenli ve aşamalı bir şekilde ilerliyor ise, bu durumda türler arasında bulunması gereken tüm ara geçiş formlarının nerede olduğunu sordular. Belki de bunları bulmanın bu kadar zor olmasının nedeni, aslında mevcut olmamalarıdır.” (Robert A. Martin, Missing Links, Jones and Barlett Publishers, UK, 2004, s. 55) 

Gazeteci Larry Witham: 

“Düzinelerce, düzinelerce bilim adamı ile röportaj yaptım. Kendi aralarında iken veya güvendikleri bir gazeteci ile konuştuklarında, “bu indirgenemez komplekslikte” veya “moleküler biyoloji kriz içinde” gibi ifadelerde bulunuyorlar, ama bunu toplum içinde açıkça dile getiremiyorlar.” (Ben Stein, Expelled “No Intelligence Allowed”, 2008) 

Bilim editörü Darwinist Gordon Rattray Taylor: 

“Toplanan deliller biyologların keşfettiği muhteşem biçimde koordine edilen yapıların ve mükemmel uyum gösteren davranışların açıklanması için tesadüflerin yeterli olmadığını gösteriyor. İki Amerikalı biyoloğun kısa süre önce açıkladıkları gibi: ‘Asıl bulmaca, daha doğrusu evrim mekanizmasının ne olduğu problemi hiçbir çözüme ulaşmamıştır. 

Kısaca, bir yüzyıldan daha uzun bir süredir biyoloji çevrelerinde hakim olan dogma çökmektedir.” (Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Sphere Books Ltd., 1984, s. 15) 

İşte Darwinizm’in geldiği son nokta budur. Darwinistler yıllarca canla başla savundukları kendi teorilerinden artık şüphe etmektedirler. Darwinizm’in dünya aldatmacası sona ermiştir. 

Artık deccali sistem olan masonluğun Darwinizm’i canlı tutabilmek için kullanabileceği hiçbir yöntem işe yaramayacaktır. Geçmiş yüzyıllarda insanların canla başla savundukları Dünya’nın dev bir kaplumbağanın sırtında durduğu hikayeleri şu anda bizlere ne kadar mantıksız geliyorsa, Darwinizm de gelecek nesiller için aynı şekilde komedi unsuru olacaktır. İnsanlar, Nobel ödüllü profesörlerin, üniversite öğretim üyelerinin, bilim adamlarının böyle bir komediye nasıl inandıklarına ve nasıl böyle bir safsatanın peşinden sürüklendiklerine anlam veremeyeceklerdir. 

20. yüzyıl, tüm Darwinist bilim çevreleri için bir utanç yüzyılı olarak anılacaktır. 

Sonuç: 

Deccali Sistem, İsa Mesih (a.s.)’ın ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zuhuru İçin Özel Olarak Yaratılmıştır 

Allah, adetullahı gereği zıt düşünceleri birlikte yaratır. Allah, Hz. Musa (a.s.)‘ı yarattığında onun zıttı olan firavunu da yaratmıştır. Hz. İbrahim (a.s.)‘ı yaratan Allah, ona karşı gelecek olan Nemrut’u da yaratmıştır. Allah, ahir zaman dediğimiz ve rivayetlere göre içinde bulunduğumuz bu dönemde ise masonların idaresindeki deccaliyeti ve deccaliyetin önemli oyunlarından biri olan Darwinizm’i yaratmıştır. Ahir zamanda Hz. İsa (a.s.)’ın ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın insanları güzel ahlaka, imana, huzura ve güvenliğe davet etmeleri karşısında; kargaşayı ve çatışmayı savunan, acımasızlığı ve bencilliği telkin eden, insanları yıkıma ve helake sürükleyen deccaliyet, yani masonluk, bu amaçla Darwinizm’i kullanmaktadır. 

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Emirdağ Lahikası’nda Hz. Mehdi (a.s.)’ın birinci görevinin, Darwinizm’in ve materyalizmin insanlar üzerindeki etkisini tam olarak kaldırıp, bu deccali akımları fikren yerle bir etmek olduğunu ifade etmiştir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Darwinizm ve materyalizme karşı kazanacağı kesin başarı ile insanların imanına vesile olacağını şöyle haber vermiştir: 

“Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi Al-i Resul’ün (Peygamberimiz (sav)’in soyundan gelen Hz. Mehdi (a.s.)‘nin) temsil ettiği kudsi (mukaddes, kutsal) cemaatinin şahsı manevisinin üç vazifesi var. ... Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle (etkisiyle) ve maddiyyun ve tabiyyun (materyalizm ve Darwinizm inancını) beşer (insanlık) içinde intisar etmesiyle (yayılmasıyla) her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini (maddeci düşünceyi) tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.“ (Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, sf. 259) 

Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın asli görevlerinden bir tanesi, materyalist ve Darwinist felsefeyi fikren tam anlamıyla ortadan kaldırmak ve Allah inancını dünyaya hakim etmektir. Masonların ahir zamanda kitlelere yaydığı bu sapkın din, Allah’ın izniyle Hz. Mehdi (a.s.) tarafından ilmen yok edilecektir. 

Aldatmacayla tüm dünyayı kandırmayı başarmış olmaları, Darwinist diktatörlüğün tüm dünya üzerinde sahte bir egemenlik kurmuş olması, Darwinistleri yanıltmaktadır. Darwinistler, bu sahte başarının Allah’ın yarattığı imtihanın bir sırrı olduğunu fark edemediklerinden, bunu gerçek bir başarı zannetmiş ve yıkılmayacaklarını sanmışlardır. Oysa böyle sahte başarılar, gerçek ve doğru olanın ortaya çıkıp üstün gelmesi için gerçekleşir. Sonucunda ise mutlaka, Allah’ın istediği, Allah’ı yücelten düşünce galip olup üstün gelir. 

Şu anda Darwinizm’in durumu da böyledir. Sahtekarlıkla elde edilen dünya hakimiyeti büyük bir hezimete doğru gitmektedir. Çünkü bu, Darwinizm’in kaderidir. Darwin, Allah dilediği için Darwinizm’i ortaya atmıştır. Darwinizm, Allah dilediği için dünyaya hakim olmuştur. Ve şimdi bu sapkın inanç, Allah dilediği ve Allah’ın kaderde takdir ettiği vakit geldiği için köklü ve büyük bir yenilgiye uğramaktadır. İnsanlar, Allah’ın belirlediği bir kader dahilinde Darwinizm fitnesine uymuşlardır. Şimdi de, yine Allah’ın belirlediği kader içinde, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’a uyacaklardır ve tüm dünya, Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Darwinizm’i, materyalizmi, kısacası tüm deccali sistemleri ortadan kaldırıp fikren yok etmesiyle bu sapkın fitneden kurtulmanın huzuruna kavuşacaktır. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: 

“Allah, yazmıştır: “Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de.” Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.” (Mücadele Suresi, 21) 

Darwinist Yenilgiyi Kabul Etmeyenlere Çağrı! 

Deccalin oyununa gelen Darwinistler de dahil tüm varlıklar, mutlaka bir gün Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Rabbimiz’in Katında hesaba çekilecek ve yaptıklarından, düşündüklerinden, uyguladıklarından dolayı sorgulanacaklardır. Hesap günü kesin bir gerçektir. İşte bu nedenle masonların etkisi altında kalmış olan tüm Darwinistlerin, gerçekleri açıkça gördükleri şu günlerde, inatçı ve gururlu ısrarlardan vazgeçip, vicdanlarına uymaları ve doğru yolu tercih etmeleri kurtuluşa giden en önemli yoldur. Allah’ın hükmü haktır, mutlaka gerçekleşecektir ve kurulmuş hiçbir düzen, Allah dilemedikçe, bunun önüne geçemeyecektir. Darwinizm aldatmacasına bağlı kalmada ısrar eden, bu yalanın peşinden koşmaya ve insanları aldatmaya devam etmekte kararlı olan her insanın bu gerçeği hiçbir zaman unutmaması gerekmektedir. 

“Artık sen, öğüt verip-hatırlat. 

Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. 

Onlara ‘zor ve baskı’ kullanacak değilsin. 

Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse, 

Allah, onu en büyük azap ile azaplandırır. 

Şüphesiz onların dönüşleri Bizedir. 

Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir.” (Gaşiye Suresi, 21-26)

Deccalin Kurduğu Tuzaklar da Allah’ın Kontrolündedir 

Şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır: Bir buçuk asırdır insanları aldatan Darwinizm fitnesinin kaynağı olan deccal, Allah’ın kontrolünde olan bir varlıktır. Deccaliyetin yani masonluğun fitnesi, samimi iman edenler hariç, neredeyse tüm insanları içine alabilecek büyüklükte bir fitnedir. Fakat masonların tuzağı ne kadar büyük olursa olsun, akılda tutulması gereken gerçek, kurulan tüm tuzaklara en güzel karşılığı verecek olanın Yüce Allah olduğudur. Allah, insanları denemek, salih Müslümanları ortaya çıkarmak, onları eğitmek ve daha pek çok hikmet gereğince, şeytanın yeryüzündeki faaliyetlerini ve dolayısıyla deccaliyeti de kader içinde var etmiştir ve deccaliyet mutlak mağlup olacak şekilde yaratılmıştır. Dolayısıyla inkar edenlerin tuzakları, Allah’ın izni ile, hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır. Allah, bir ayetinde bu sırrı şöyle haber vermektedir: 

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46) 

Deccaliyetin Ölümünü Dünya Çapındaki Anket Sonuçları da Müjdeliyor 

Dünya çapındaki bu büyük fikri aydınlanmanın en önemli göstergelerinden biri çeşitli medya kuruluşları ve internet siteleri tarafından yapılan anketlerdir. Örneğin; 

Associated Press Ajansı ve NBC’nin yaptığı ulusal anketin sonuçlarına göre, Amerikalıların %86’sı artık yaratılış gerçeğinin de okullarda okutulmasını istemektedir.(Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 252) 

Almanya’nın Süddeutsche Zeitung gazetesi internet sitesinde 8 Temmuz 2007 tarihinde yapılan anketin sonucuna göre, evrimi reddedenlerin oranı %87’dir. 

Almanya Die Welt gazetesi internet sitesinin 17 Nisan 2008 tarihli anketine göre, bu oran %86’dır. 

İsviçre’nin Blick gazetesi internet sitesinin yaptığı 4 Mayıs 2007 tarihinde yaptığı ankete göre, yaratılış gerçeğine inananların oranı %85’dir. 

Fransa Science Actualités gazetesi internet sitesinin 16 Şubat 2007 tarihli anketine göre evrime inanmayanlar %92’dir. 

2 Şubat 2009 tarihli Guardian gazetesinin haberine göre, İngiltere’de yapılan bir anket, İngilizlerin yalnızca %25’inin Darwin’in evrim teorisine inandıklarını göstermektedir. 

Yine, Fransız Nouvel Observateur ve Science et Avenir ortak internet sitesinde 06.07.2009 tarihinde yayınlanan bir habere göre, Fransız okullarında, evrim teorisine inanan öğrencilerin sayısında bir hayli düşüş olduğu saptanmış ve söz konusu yayın bu durumu Yaratılış Atlası‘nın Fransa’daki muhteşem etkisine bağlamıştır. 

Darwinist profesörler, Darwinizm’in aldığı bu büyük yarayı oldukça “ciddi”, “üzücü”, Darwinizm adına “utanç verici” olarak nitelendirmişlerdir. (http://tempsreel.nouvelobs.com/actualites/sciences/vivant/ 20090703.OBS2955)

İsveçli embriyolog Soren Lovtrup, Darwinizm aldatmacasının bugün geldiği durum ile ilgili olarak şu yorumu yapmaktadır: 

“Sanırım hiç kimse bilimin tüm alanlarının sahte bir teoriye bağımlı olmasının büyük bir yanlış olduğunu inkar etmeyecektir. Ama biyolojide gerçekleşmiş olan durum budur: Uzun zamandır insanlar evrim problemlerini “Darwin” sözlüğüne özgü bir şekilde tartışmaktadırlar - ‘adaptasyon’, ‘seleksiyon baskısı’, ‘doğal seleksiyon’ vs - bunu yaparak doğal olayların açıklamasına katkıda bulunacaklarına inanmaktadırlar. Ama bunu başaramamaktadırlar... 

İnanıyorum ki bir gün Darwin miti bilim tarihinin en büyük aldatmacası olarak yerini alacaktır.” (S. Lovtrup, Darwinism: The Refutation of a Myth, Londra, Croom Helmm, 1987, s. 422 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 253)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder