Zaman Algısı, Zamansızlık ve Kader Gerçeği






ADNAN OKTAR’IN KANAL 35 TV (İZMİR) RÖPORTAJI (25 Ocak 2009)

MUHABİR: Zaman ve mekân dersem ne diyeceksiniz?

ADNAN OKTAR: Bakın benim bir klasik anlatımım vardır, yine anlatayım. Şimdi fincanı sehpaya vurduğumda bir ses duydunuz.

MUHABİR: Evet

ADNAN OKTAR: Bir daha vuruyorum; iki zamanı, yani iki olay iki anı kafanızda kıyasladınız. Bu aradaki farka siz zaman dediniz. Yani, bu bir inanç; aslında tek bir an var, tek bir anın içerisinde bunlar oldu. Yani, tamamen bir inançtır. Serbest uzayda, boş uzayda Einstein’da söylüyor bunu; zaman diye bir şey yok. Zaman ve mekân tamamen görecelidir yani, algıya bağlı olan bir şey. Zaman olmadığı için, tek bir an olduğu için, tek bir anın içinde her şey yaratılıp bitti. Yani, bütün sonsuz hayat tek bir anın içinde olup bitmiştir. Ama Allah onu algı olarak, bir inanç olarak bize veriyor. Beynin bir inancı bu, bir kıyasla meydana gelen beyindeki mantığın oluşturduğu bir sistem. Yoksa zaman yok, yani, teknik olarak da mümkün değil zaman diye bir şeyin olması. Tek bir an var.

MUHABİR: O zaman, zamanın her anı zamansızlıkla belirlenmiş diyebilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Efendim?

MUHABİR: Zamanın her anı zamansızlıkla belirlenmiş.

ADNAN OKTAR: İşte tek bir tane an var, her şey onun içinde oluyor. Yani, bizim geçmişimiz, kâinatın ilk patlaması, o Big Bang denen olay, 15 milyar yıl geçmesi. 15 milyar Allah katında 15 saniye bile değil, 15 salise bile değil; hemen olup bitmiştir.

MUHABİR: Sabit ve değişmez değil o zaman, zaman, sabit ve değişiyor mu?

ADNAN OKTAR: Tabi, algıya bağlı, mesela şu an daha Hitler’i yeni gören varlıklar olabilir. Hitler’in doğumunu daha yeni gören insanlar olabilir. Mesela, Napolyon’u daha yeni gören, daha yeni onun ordularını gören insanlar olabilir. Yani, tamamen algıya ve o andaki varlıklara, onun sunumuna bağlı olan bir şeydir bu.

MUHABİR: O zaman, zaman kavramı tamamen bir ansa bizim için yaşadığımız gün, yaşadığımız yıl, yaşadığımız yüzyıl da tamamen bir anın içinde yaşanıyor.

ADNAN OKTAR: Tabi

MUHABİR: Şöyle düşünebilir miyiz, bir odaya kapatalım bir kişiyi; güneşi sahte olarak doğurup batırtalım ve saat sürecini, saat kavramını ortadan kaldıralım. Bu sizin belgesellerinizde çok güzel anlatılmış. Biraz açalım mı?

ADNAN OKTAR: Evet, kesin kavrayamaz. Yani, her şeyi söyleyebiliriz. Mesela, bir insanı uyutsak, yani, suni olarak narkozla uyutsak 4 sene geçti desek o kişiye. Yani 4 yıl sonrasının gazetelerini göstertsek, kupürlerini göstertsek, ‘sen baygındın’ desek, buna kesinlikle inanır. Çok makul görür.

MUHABİR: Evet oldukça enteresan bir konu; peki insanlar bu konuyu nasıl değerlendiriyorlar, yani zaman her şeyin ilacıdır gibi bir kavram var, bir cümle var.

ADNAN OKTAR: Evet

MUHABİR: Zaman her şeyin ilacıdır, cümlesini kurarken yine o kafalarında yarattığı sadece o inanca göre mi hareket ediyorlar?

ADNAN OKTAR: Yani, bazen tabi bazı üzüntüler oluyor, bazı korkular oluyor, zaman onları unutturuyor. Zamanın içinde onlar geçip gidiyor; ama o bir algı olarak beynine veriliyor. Onu unutturan da Allah onlara; zaman yoksa bir şeye ilaçlık yapmaz.

MUHABİR: Evet

ADNAN OKTAR: Yani o bir sebep, ilaç olarak etki ediyor orada. Zamanı, o şahıs bir sebep, bir nevi ilaç olarak kullanmış oluyor. Ve o ilacın etkisiyle o meydana gelmiş oluyor.

MUHABİR: Evet, çok enteresan konular ben de sizin sayenizde öğreniyorum hocam. Şimdi o kadar çok gelen sorular ve bunların değerlendirmeleri var ki; zaman-mekân maddeyle birlikte yaratıldı.

ADNAN OKTAR: Evet doğru

MUHABİR: Bunu biraz açalım mı?

ADNAN OKTAR: İlk önce, 15 milyar yıl önce; bilim adamları diyorlar ki: ‘Ne zaman vardı ne mekân vardı’ diyorlar. Fakat açıklayabilmek için ilk madde şöyle diyorlar: Sıfır hacim, sıfır hacim, yani yokluk. Sonsuz yoğunlukta bir şey vardı diyorlar. Bunun patlamasıyla kâinat meydana geldi diyorlar. Yani, Kuran’ın açıklamasını kabul etmiş oluyorlar. Kuran’da kâinatı yokluktan var ettiğini anlatıyor Cenab-ı Allah. Kuran’ın dediğine geldiler sonunda. Ve bir anda oluşmuştur bu. Bu patlamayla beraber anında zaman ve mekân da oluşmuştur. Yani, saniyeler hesabıyla hatta saliseler hesabıyla daha kısa bir zaman içerisinde kâinat hemen biçimlenmiştir. Bu olaydan sonra zaman başlamıştır. Daha önce bir zaman yok, daha önce mekân da yok.

MUHABİR: Hiçbir şey yok.

ADNAN OKTAR: Yok, sadece Allah var.

MUHABİR: Sonrasında da zaman-mekân içerisinde yaşıyoruz, hayatımız bizim için hazırlanmış bir tiyatro sahnesi olarak nitelendirelim. Biz, hep kaderimizi yaşıyoruz.


ADNAN OKTAR’IN KANAL 35 (İZMİR) CANLI RÖPORTAJI (14 Şubat 2009)

ADNAN OKTAR: Zaman tabii algı biçimi. Beynin inancıdır. Beyinde meydana gelen bir inançtır. Dışarda zaman diye bir şey yoktur. Ve tamamen görecelidir. Bunu Einstein çok kapsamlı açıklamıştır ve “bilim adamları maddenin gerçeğini büyük bir korku içinde farkettiler” diyor. Fizikçiler aslında bu gerçeği biliyorlar. Zamanın ve mekanın algı biçimi olduğunu biliyorlar. İnsan nasıl algılarsa o şekilde olmuş oluyor. Dışarda madde var ama insanlar onun görüntüsüyle muhatap oluyorlar ve ne görürse onun için o olmuş oluyor. O yüzden izafidir. Siz bu soruyu sordunuz zamanla ilgili soruyu sordunuz. Ben şu an bunu söyledim. Zamanla ilgiyi soruyu sorduğunuzu söyledim. İkisinin arasında bir kıyas yaptık kafamızda. Oldu bize bir zaman.

ADNAN OKTAR'IN KANAL 67 Z (ZONGULDAK)'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (22 Mart 2009)

 ADNAN OKTAR: Kuran’da Hz. Adem’in nasıl yaratıldığı anlatılmıştır.

MUHABİR: Evet

ADNAN OKTAR: Allah porselene benzeyen bir maddeden bir heykel şeklinde bir varlık yaratıyor ve ben buna ruhumdan üfürdüm diyor ve bu canlandı diyor Cenabı Allah,

MUHABİR: Evet

Can verdim diyor. Şimdi yalnız bunu yaparken Cenabı Allah, Hz. Adem aynı anda zaten cennette, aynı anda dünyada, yani tek bir an vardır Allah’ın katında. Onlar zannediyor ki Allah yalnız başınaydı, durdu, durdu, durdu bir gün mesela bir aklına fikir geldi zannediyorlar haşa, ben bir insan yaratayım dedi zannediyorlar. Halbuki Cenabı Allah’ın sonsuz evvel ve sonsuz sonradır Allah, tek bir an içersinde hepsini yaratıp bitirmiştir. Mesela Hz. Adem’in çamuru hazırlanırken, hazırlarken Cenabı Allah onu, çamurdan şekil verirken, zaten Hz. Adem dünyadaydı, zaten yaşıyordu o an. Ve zaten cennetteydi aynı anda, yani tek bir an vardır ve hepsini Allah bizim beynimizde, insanların beyninde onu görüntü olarak yaratır.

ADNAN OKTAR’IN KON TV KONYA RÖPORTAJI (31 Ağustos 2008)

Adnan Oktar:
Dünyanın yaratılışını soruyoruz, nasıl oldu diyoruz bilim adamlarına diyorlar ki, 0 hacim, bak dikkat edin 0 hacim, sonsuz yoğunlukta bir şey vardı, patladı ve kainat meydana geldi diyorlar. Doğru. Daha önce ne vardı diyoruz, hiçbir şey yoktu diyorlar. Yani hiçbir şey yoktu. Ne zaman vardı, ne mekan vardı diyorlar. Aniden zaman ve mekanı 0 hacim demek hiçbir şey demek. Onlar anlatırken de toplu iğne başı kadar bir atom diyorlar ama şimdi toplu iğne başı kadar atomunda bir hacmi vardır.

Muhabir: Elbette.

Adnan Oktar: Bunlar diyorlar ki, 0 hacim diyorlar. Daha başka bir şey söylüyorlar ve sonsuz yoğunlukta diyorlar. Birden patladı diyor ve patlamadan sonra birden mekan ve zaman meydana geldi diyorlar. Bu ne demektir? Allah bir demektir.

Adnan Oktar : Ben size şöyle diyeyim de oradan daha iyi anlayın. An içerisinde bakın saniye içerisinde demiyorum an içerisinde bütün sonsuz hayatımızı biz Allah katında yaşadık. Hepsi bitti. Bu durumda ve hepsi hayırla bitti, hayırla ve hikmetle ve hayırla bitti. Bu durumda hangi aklı başında Müslüman herhangi bir olaydan tedirgin olur veyahut kalbinde bir korku duyar veya rahatsızlık duyar. Allah’ın dışında hiçbir şeyden korkamaz Müslüman.

ADNAN OKTAR’IN KRAL KRADENİZ TV’DEKİ CANLI RÖPORTAJI (16 OCAK 2009)

ADNAN OKTAR: Evet, zamanı da Allah bizim beynimizin içinde yaratıyor, yani hatta bilim adamları söylüyor, “serbest uzayda dış âlemde” diyorlar, “zaman yok”, diyorlar. Zaman tamamen izafi ve tamamen algıdır diyor. Bunu Einstein söylüyor ki son yüzyılın en mühim âlimlerden birisi, biliyorsunuz “dinsiz bilim adamı olmaz, bilimsiz de din olmaz” diyor yani din ile bilimin iç içe olması gerektiğini söyleyen birisi, dinsiz bilim adamı düşünemiyorum diyor, bilimsizde din olmaz diyor, tabii ikisi iç içedir diyor. Güzel bir söz, çünkü Kuran’ın üslubu da zaten öyledir, yani o tarzdadır. Ve Kuran’da aynı şeyi anlatır. Bunu Einstein’da söylüyor ve diğer bütün modern fizikçiler söylüyor, zaman diye bir şey yok, zaman algı biçimi, zamanı Allah bizim içimizde yaratıyor, tek bir an var, o tek bir anın içinde her şey olup bitmiştir, biz tamamını yaşadık yani sonsuz hayatımız tek bir an içerisinde bitmiştir. İşte buna biz kader diyoruz ve bilerekte ve isteyerek de yaptık ama hepsini de Allah yaratır. Ama tam kavramaya kalkarsak yani beynimizin içindeki şu kadar etten bizim bunu yapacağımız bir şey değil, ayrıca o ete hâkim olan yine Allah. O eti yaratan da Allah, o etin içindeki elektriği yaratanda Allah, bu bilgiyi veren de Allah. Allah’ın verdiği bilginin dışında bizim bir bilgimiz olmuyor, ama tek bir an olduğunu biliyoruz. Bilimsel bir gerçek bu, tek bir an olunca zaten kader mecburen olmuş oluyor. Yani tek bir an var diye bilim adamları ortaya koymuş bunu bir gerçek, herkes bunu biliyor. Tek bir an olunca ne oluyor dersiniz, birisine sorsanız,  kader olur der, başka bir şey olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder