Hücrenin Mükemmel Kontrol Kapısı: Hücre Zarı


Hücre zarının seçici-geçirgen özelliği, hücreye giren ve hücreden çıkan tüm maddelerin en mükkemmel şekilde ayrışmasını sağlar...

Hücre zarı, hücreyi saran ince ve elastik bir yapıda, 1.7-10 nanometre (metrenin milyarda biri) kalınlığında bir kılıftır. Bir başka deyişle, bir kağıt kalınlığını elde etmek için, 10 binden fazla hücre zarını üst üste yığmak gerekir. Bu olağanüstü incelikteki yapı, bir hücrenin, korunması, beslenmesi, atıklarından kurtulması, zararlı maddelerden arınması ve daha pek çok fonksiyonu yerine getirmek için yaratılmış mükemmel bir sanat eseridir.

Hücre zarının seçici-geçirgen özelliği, hücreye giren ve hücreden çıkan tüm maddelerin en mükkemmel şekilde ayrışmasını sağlar. Bu, çok özel bir seçimdir. Hücre içine ancak uygun maddeler girebilir. Bu özelliğiyle hücre zarı, aşırı duyarlı bir kontrol mekanizmasıdır. Bunun yanında hücre zarı, sinirler için kimyasal ve elektriksel mesajlar ve hücrenin protein üretmesi ya da bölünmesi için de sinyaller gönderir. Hücre zarındaki eleme, sabit ve mekanik bir seçim değildir. Tam tersine, şartlara göre değişen son derece kompleks bir seçimdir.

Hücre zarının bu önemli görevi gerçekleştirmesini mümkün kılan, kendine has yapısıdır. Hücre zarı, yağ, protein ve karbonhidratlardan meydana gelmiştir. Bu yapı, suyun içinde yaşamak zorunda olan hücrenin içine su alarak ölmesini engellerken, aynı zamanda belli bir miktarın içeri girip hücrenin yaşamını devam ettirmesini sağlamaktır. İşte bunun için devreye giren molekül, bir ucu suyu seven (hidrofilik), diğer ucu ise suyu iten (hidrofobik) iki kuyruğa sahip olan "fosfolipid molekül"dür.

Hücre zarının yapısının büyük bir bölümünü oluşturan yağ tabakası işte bu özel moleküllerden oluşur. Bu moleküller kuyruk kuyruğa bağlanırlar ve çift katlı bir zar oluştururlar. Su sever başları, hücre içindeki su esanslı sitoplazmaya ve dışarıdaki su esaslı hücreler arası sıvıya dönüktür. Hücre zarının su sever iç ve dış yüzeyleri arasında sıkışanlar ise su sevmez kuyruklardır.

Bu diziliş son derece önemlidir. Çünkü hücrenin temel ihtiyaçlarından biri olan suyun geçişini mümkün kılan, fosfolipidlerin fosfat bölümlerinin dışta olmalarıdır. Eğer dizilişte bir hata olsa, su itici olan lipid kısımlar suyu iter, bu durumda hücrenin %70’ini oluşturan ve en önemli ihtiyacı olan su hücreden atılırdı. Hücrede kimyasal tepkimeler gerçekleşemez ve bütün canlılık tehlikeye girerdi.

Fosfolipidler, su sevmez yapıları nedeniyle şeker, amino asit ve su içinde çözünür olan diğer organik asitler gibi hücre içeriklerine karşı da geçirgen değildirler. Dolayısıyla hücre içine, hücre dışındaki maddelerin tümü gelişigüzel giremez. Bunların girişleri, söz konusu moleküllerin izinleri ve hücrenin ihtiyaçlarıyla mümkün olabilir.

İnsan, 100 trilyon hücreden oluşur. Bu hücrelerin her biri, söz konusu özel proteinlerin en mükemmel şekilde düzenlenmeleriyle korunmakta, beslenmekte, ihtiyaçlarını karşılamakta ve yenilenmektedir. Bunların her birinin besin geçişi, atık maddelerinden kurtulması, su geçirgenliği sürekli olarak kontrol altındadır. Bu üstün yaratılış ve muazzam kontrol, bu hücrelerin her birini yaratan, onları görev yapacakları yerlere en mükemmel halleri ile yerleştiren ve onların her birini her an gözeten Yüce Allah (cc)’a aittir. Hangi hücreye hangi besinin ulaşacağı, hangi hücrenin nasıl yaşayacağı Allah (cc)’ın Katında bellidir.

Hücre zarındaki mükemmel özellikler, bu özel yapının tesadüflerle oluşamayacağını da açıkça gözler önüne serer. Bir hücre zarını meydana getirmek üzere biyolojik görevler üstlenmiş olan proteinlerin hepsinin doğru yerde, gerekli ve düzgün bir sıra içinde, doğru anda ve doğru elektriksel ve mekanik özelliklere sahip olarak tesadüflerle oluşmuş ve tesadüflerle birbirlerine rastlamış olmaları imkansızdır. Dolayısıyla, hücrenin tüm kompleks organellerini bir kenara bıraktığımızda bile, sadece kılıfının varlığının evrim teorisini tümüyle ortadan kaldırdığı açıktır. Allah (cc), bir canlıda yarattığı her detayı, en benzersiz güzelliklerle ve en üstün kompleksliklerle var etmiştir. Bu, yaratılış gerçeğinin bir delili, Allah (cc)’ın üstün kudretinin bir tecellisidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder