Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritimde çalışırlar...
* Vücudumuzdaki saat sistemi nasıl çalışır?
* Bu sistem gün ışığından nasıl faydalanır?
* Vucudumuzdaki saatlerin ayarı nasıl yapılır?
Her sabah kalkmaya o kadar alışmışızdır ki, uyanmamız esnasında bedenimizde olup bitenleri genellikle pek düşünmeyiz. Oysa bu sırada bedenimizde mucizevi bir alarm sistemi harekete geçmiş ve bizi uyandırmıştır. Çünkü Allah, bedenlerimizi adeta zamanı algılayan bir saatle birlikte yaratmıştır. Bu uyku, beslenme, kan basıncı ve vücut ısısının ayarlanması gibi bedensel faaliyetlerin gün içinde düzenlenmesini sağlayan bir beden saatidir. Bedenimizin derinliklerinde saklı bu saati bilim adamları “biyolojik saat” olarak isimlendirmektedirler. Biyolojik saatimiz mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır ve mükemmel bir şekilde işlemektedir. Biyolojik saatimizle kolumuzdaki saat arasındaki paralellik de hayranlık uyandırıcıdır. Çünkü her ikisi de günlük ritimlerini 24 saatte tamamlar.
Vücudumuzdaki Saat Sistemi 24 Saate Göre Ayarlanmıştır
Yüce Allah’ın üstün aklının ve detay sanatının delillerinden biri olan saat sistemi, hücre içinde yer alan moleküllerden yapılmış birçok saati bünyesinde barındırır. Bu saat sistemi gözümüze, beynimize kısacası vücudumuzun tamamına yayılmıştır. Bilim adamları beynimizde SCN (Suprachiasmatic nucleus) adı verilen bölümün bu saat sisteminin merkezi olduğunu düşünmektedirler. SCN sayısız saat hücresinden oluşur. Bu saat, bir günlük zaman dilimi olan 24 saat boyunca eş zamanlı olarak çalışmak için gün ışığındaki bilgiyi kullanır.
Ancak bu noktada Yüce Allah’ın üstün yaratışı mükemmel bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Çünkü beynimizin içindeki SCN bölgesi kapkaranlık bir bölgededir ve gün ışığı ile direkt hiçbir teması yoktur. Hatta buradaki hücreler güneşin ve ışığın ne olduğunu bile bilmezler. Ancak beynimizdeki hücreler arasındaki organizasyon sayesinde bu sistem kusursuz bir biçimde çalışır.
Biyolojik Saat Gün Işığından Nasıl Faydalanır?
Gözümüzün ağ tabakasında melanopsin-pozitif gangliyon hücreleri adında ışığa duyarlı olan hücreler vardır. Bu hücrelere gün ışığı düştüğünde elektrik üretilir ve bu elektrik sinyali RHT adında bir hat boyunca beynimizde bulunan SCN’ye iletilir. Böylece SCN için gerekli olan “kendini güneş ışığına göre ayarla” emri alınmış olur. Bu tıpkı, kronometrenin tuşuna bastığınızda saatini sıfırlaması gibidir. Elbette ki SCN’deki merkezi saati 24 saatlik güne ayarlayan gangliyon hücreleri ve RHT kanalı Yüce Allah’ın vücudumuza yerleştirdiği üstün yaratılış örneklerinden yalnızca birkaçıdır.
İnsan Vücudundaki Çevresel Saatlerin Görevi Nedir?
Vücudumuzdaki SCN adı verilen ve gün ışığına duyarlı olan bu sistem dışında, daha pek çok hücrede de saat yapıları tespit edilmiştir. Bu saatlere de çevresel saatler denmektedir. Bu saatçikler sayesinde hücredeki üretim kusursuz bir şekilde devam eder. Vücudumuzda trilyonlarca hücre olduğu göz önünde bulundurulursa bu muazzam sayıdaki saatin koordineli çalışmasının çok mükemmel bir organizasyonu gerektirdiği daha kolay anlaşılacaktır. Çünkü saatlerin hızındaki ufak farklılıklar bile çok ciddi problemlere sebep olabilir. Örneğin normal büyümenin sağlanması ve tümör oluşumundan kaçınmak için hücre bölünmesinin çok iyi bir biçimde kontrol altında tutulması, bu sistem sayesinde gerçekleşir.
Biyolojik Saatin Ritmi Nasıl Ayarlanıyor?
Biyolojik saatin ritmi tam olarak bir güne göre ayarlanmıştır. Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritimde çalışırlar. Beyindeki ana saati oluşturan sinir hücrelerinde yapılan araştırmalar bu ritmin, hücrelerde üretilen iki özel molekül sayesinde oluştuğunu ortaya çıkarmıştır. Per ve Cry isimli bu moleküller, sadece beyindeki ana saatte üretilir, böylece asıl ritim burada belirlenir.
Beynimizdeki ana saat sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimizden ışık sinyallerini almaya başlar. Bizler uyuyor olsak veya göz kapaklarımız kapalı olsa bile ortamdaki ışık belli bir güce ulaşınca retinamız da uyarılmış olur. Retinadaki sinir düğümü hücrelerine düşen ışık parçacıkları burada Yüce Allah’ın özel olarak var ettiği bir proteinle karşılaşırlar. Melanopsin isimli bu protein, ışığa duyarlı bir proteindir ve ışığı algılayarak elektrik sinyalleri oluşturulmasını sağlar. Bu sinyaller beyinde hipotalamusta bulunan çekirdeklere yani ana saate iletilir. Bu çekirdekteki hücreler ışığı algılayarak günün başladığını haber almış olurlar. Bu sinyali alan ana saat hücreleri tüm vücuda yaydıkları sinyallerle dışarıda havanın aydınlandığını haber verir. Böylece vücudun birçok sistemi uyarılmış olur. Örneğin:
Kognitif (tanımayla ilgili) sistem uyarılır: Dikkat yavaş yavaş açılır. Kişinin ilk kalktığı andaki dalgınlığı bu geçiş döneminden kaynaklanır.
Endokrin (hormonal) sistemi uyarılır: Gün içinde ihtiyaç duyacağınız hormonların sentezine başlanır.
Bağışıklık sistemi uyarılır: Alacağınız ilaçların etkinliği bu yüzden gün içinde farklılık gösterir.
Kalp-damar sistemi uyarılır: Kan sıvısının içerdiği maddelerin dengesi ayarlanır, hücreler arası enzimler üretilmeye başlanır.
Tüm bu ayarlamalar gün içinde ortama uygun şekilde sürdürülür. Karanlık ve loş bir ortamda gün ortasında uykumuzun gelebilmesi bunun bir göstergesidir. 24 saat boyunca dış ortamdaki ışık şiddeti ana saat tarafından algılanır, ana saat bir orkestra şefi gibi diğer saatleri yöneterek vücut düzeninin korunmasını sağlar.
Şuursuz moleküllerin birbirinden uzakta bulunan iki hücre arasında bir haberleşme aracı olarak kullanılması, çok derin olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu mesajlaşmanın, şuursuz hücrelerin ya da tesadüflerin eseri olarak asla meydana gelemeyeceği, ancak Yüce Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşebileceği açıktır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler.
Biyolojik Saatimiz Allah’ın Kontrolündedir
Herkes bir saatin rastlantılar sonucu kendi kendine meydana gelemeyeceğini bilir. Çünkü saatler birden çok aşamanın gerçekleştirilmesi sonucunda üretilir. Örneğin mekanik saatler belli bir hızda dönen çarklardan, atom saatleri atomlardaki titreşimlerden, elektronik saatler elektriksel sinyallerden yararlanılarak yapılır. İşte vücudumuzda ve diğer canlıların içlerindeki moleküler saatler de hücrelerdeki son derece kompleks bir dizi moleküler süreçle yaratılmıştır. İşin ilginç yanı tüm canlılardaki moleküler saatlerin farklı türlerde, birbirinden ayrı yapıda olmasıdır. Elbette bunlardan biri bile tesadüfen meydana gelemez. Tüm kainattaki sistemler gibi vücudumuzdaki saat sistemi de alemlerin Rabbi Yüce Allah tarafından bir düzen içinde yaratılmıştır.
Biyolojik Saatimiz Olmasaydı…
Retinaya düşen ışığı mükemmel bir şekilde beyindeki ana saate sinyalleyen melanopsin molekülüyle ilgili araştırmaya katılan bilim adamlarından biri olan Bruce O’ Hara bu konuda şu yorumu yapmıştır:
“Eğer biyolojik saat olmasaydı birçok davranışsal ve fizyolojik bozukluk meydana gelir, gün içinde beden ısısının korunması bile mümkün olmazdı.“ (http://news-service.stanford.edu/news/2003/january8/clock-18.html)
Biyolojik Saatin Üç Önemli Görevi Vardır
Her aşaması mucize olan bu görevler şunlardır:
* Dış ortamdaki uyarıcıların algılanması
* 24 saatlik ritim oluşturulması
* Tüm saatlerin bu ritme göre ayarlanması
Kuran’da Bildirilen Gerçek
Biyolojik saat 24 saate ayarlı bir ritimdir ve özel olarak programlanmıştır. Bilim adamları dış uyarıcılardan tamamen izole edilmiş kişilerde bile 24 saatlik uyku-uyanıklık döngülerinin sürdüğünü ortaya koymuşlardır. Hatta beyindeki ana saat hücreleri laboratuvarda karanlık bir ortamda yaşatılmış, hücrelerin yine de 24 saatlik ritmi kaybetmediği görülmüştür. Dikkat edilmesi gereken gerçek ise, bu programlamanın bizlere Kuran’da haber verilmiş olmasıdır. Tüm ilmin yegane sahibi olan Rabbimiz, insanı gece vakti dinlenmeye, gündüz vakti ise çalışmaya uygun yarattığını bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
“O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.” (Furkan Suresi, 47)
Saatlerin çalışmalarındaki ufak farklılıklar dahi belli bir zaman sonra birbirinden farklı vakitleri göstermelerine sebep olur. Dolayısıyla ortaklaşa uyum göstermeleri için saatlerin senkronize hale getirilmeleri gerekir. Vücudumuzda ise sayısız saat vardır ve bu saatlerin birbirleri ile uyumlu hale gelmesi için Yüce Allah çok özel sistemler yaratmıştır.
Vücudumuzda Gece ile Gündüzün Belirlenmesinde Moleküllerin Görevi
Daha önce de belirttiğimiz gibi Per ve Cry ismi verilen moleküller, beyinde üretilir. Belli miktarlarda üretilen bu moleküller, daha sonra parçalanarak yok olurlar. Moleküllerin üretildiği süre gündüzü, parçalanıp yok oldukları süre ise geceyi ifade eder. Yani beynimizdeki ana saat bu moleküllerin üretimini gündüzün bir sinyali olarak, parçalanmalarını ise gecenin bir sinyali olarak alır. Hücreler üretilmekteyken hızlı (gündüz) bunlar parçalanmaktayken yavaş (gece) çalışma temposu oluşturulur. Moleküllerin sayısı bir duvar saatindeki sarkacın görevini yapmaktadır. Gece boyunca birer birer parçalanan moleküller bittiği anda bu bir sinyal kabul edilir ve üretime yeniden geçilir. İşte bu anda hücre gündüz olduğunu algılamış gibi hızlı çalışmaya başlar. Böylece beynimizdeki ana saat içinde gece ve gündüz ritimleri oluşturulmuş olur.
* Bu sistem gün ışığından nasıl faydalanır?
* Vucudumuzdaki saatlerin ayarı nasıl yapılır?
Her sabah kalkmaya o kadar alışmışızdır ki, uyanmamız esnasında bedenimizde olup bitenleri genellikle pek düşünmeyiz. Oysa bu sırada bedenimizde mucizevi bir alarm sistemi harekete geçmiş ve bizi uyandırmıştır. Çünkü Allah, bedenlerimizi adeta zamanı algılayan bir saatle birlikte yaratmıştır. Bu uyku, beslenme, kan basıncı ve vücut ısısının ayarlanması gibi bedensel faaliyetlerin gün içinde düzenlenmesini sağlayan bir beden saatidir. Bedenimizin derinliklerinde saklı bu saati bilim adamları “biyolojik saat” olarak isimlendirmektedirler. Biyolojik saatimiz mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır ve mükemmel bir şekilde işlemektedir. Biyolojik saatimizle kolumuzdaki saat arasındaki paralellik de hayranlık uyandırıcıdır. Çünkü her ikisi de günlük ritimlerini 24 saatte tamamlar.
Vücudumuzdaki Saat Sistemi 24 Saate Göre Ayarlanmıştır
Yüce Allah’ın üstün aklının ve detay sanatının delillerinden biri olan saat sistemi, hücre içinde yer alan moleküllerden yapılmış birçok saati bünyesinde barındırır. Bu saat sistemi gözümüze, beynimize kısacası vücudumuzun tamamına yayılmıştır. Bilim adamları beynimizde SCN (Suprachiasmatic nucleus) adı verilen bölümün bu saat sisteminin merkezi olduğunu düşünmektedirler. SCN sayısız saat hücresinden oluşur. Bu saat, bir günlük zaman dilimi olan 24 saat boyunca eş zamanlı olarak çalışmak için gün ışığındaki bilgiyi kullanır.
Ancak bu noktada Yüce Allah’ın üstün yaratışı mükemmel bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Çünkü beynimizin içindeki SCN bölgesi kapkaranlık bir bölgededir ve gün ışığı ile direkt hiçbir teması yoktur. Hatta buradaki hücreler güneşin ve ışığın ne olduğunu bile bilmezler. Ancak beynimizdeki hücreler arasındaki organizasyon sayesinde bu sistem kusursuz bir biçimde çalışır.
Biyolojik Saat Gün Işığından Nasıl Faydalanır?
Gözümüzün ağ tabakasında melanopsin-pozitif gangliyon hücreleri adında ışığa duyarlı olan hücreler vardır. Bu hücrelere gün ışığı düştüğünde elektrik üretilir ve bu elektrik sinyali RHT adında bir hat boyunca beynimizde bulunan SCN’ye iletilir. Böylece SCN için gerekli olan “kendini güneş ışığına göre ayarla” emri alınmış olur. Bu tıpkı, kronometrenin tuşuna bastığınızda saatini sıfırlaması gibidir. Elbette ki SCN’deki merkezi saati 24 saatlik güne ayarlayan gangliyon hücreleri ve RHT kanalı Yüce Allah’ın vücudumuza yerleştirdiği üstün yaratılış örneklerinden yalnızca birkaçıdır.
İnsan Vücudundaki Çevresel Saatlerin Görevi Nedir?
Vücudumuzdaki SCN adı verilen ve gün ışığına duyarlı olan bu sistem dışında, daha pek çok hücrede de saat yapıları tespit edilmiştir. Bu saatlere de çevresel saatler denmektedir. Bu saatçikler sayesinde hücredeki üretim kusursuz bir şekilde devam eder. Vücudumuzda trilyonlarca hücre olduğu göz önünde bulundurulursa bu muazzam sayıdaki saatin koordineli çalışmasının çok mükemmel bir organizasyonu gerektirdiği daha kolay anlaşılacaktır. Çünkü saatlerin hızındaki ufak farklılıklar bile çok ciddi problemlere sebep olabilir. Örneğin normal büyümenin sağlanması ve tümör oluşumundan kaçınmak için hücre bölünmesinin çok iyi bir biçimde kontrol altında tutulması, bu sistem sayesinde gerçekleşir.
Biyolojik Saatin Ritmi Nasıl Ayarlanıyor?
Biyolojik saatin ritmi tam olarak bir güne göre ayarlanmıştır. Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritimde çalışırlar. Beyindeki ana saati oluşturan sinir hücrelerinde yapılan araştırmalar bu ritmin, hücrelerde üretilen iki özel molekül sayesinde oluştuğunu ortaya çıkarmıştır. Per ve Cry isimli bu moleküller, sadece beyindeki ana saatte üretilir, böylece asıl ritim burada belirlenir.
Beynimizdeki ana saat sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimizden ışık sinyallerini almaya başlar. Bizler uyuyor olsak veya göz kapaklarımız kapalı olsa bile ortamdaki ışık belli bir güce ulaşınca retinamız da uyarılmış olur. Retinadaki sinir düğümü hücrelerine düşen ışık parçacıkları burada Yüce Allah’ın özel olarak var ettiği bir proteinle karşılaşırlar. Melanopsin isimli bu protein, ışığa duyarlı bir proteindir ve ışığı algılayarak elektrik sinyalleri oluşturulmasını sağlar. Bu sinyaller beyinde hipotalamusta bulunan çekirdeklere yani ana saate iletilir. Bu çekirdekteki hücreler ışığı algılayarak günün başladığını haber almış olurlar. Bu sinyali alan ana saat hücreleri tüm vücuda yaydıkları sinyallerle dışarıda havanın aydınlandığını haber verir. Böylece vücudun birçok sistemi uyarılmış olur. Örneğin:
Kognitif (tanımayla ilgili) sistem uyarılır: Dikkat yavaş yavaş açılır. Kişinin ilk kalktığı andaki dalgınlığı bu geçiş döneminden kaynaklanır.
Endokrin (hormonal) sistemi uyarılır: Gün içinde ihtiyaç duyacağınız hormonların sentezine başlanır.
Bağışıklık sistemi uyarılır: Alacağınız ilaçların etkinliği bu yüzden gün içinde farklılık gösterir.
Kalp-damar sistemi uyarılır: Kan sıvısının içerdiği maddelerin dengesi ayarlanır, hücreler arası enzimler üretilmeye başlanır.
Tüm bu ayarlamalar gün içinde ortama uygun şekilde sürdürülür. Karanlık ve loş bir ortamda gün ortasında uykumuzun gelebilmesi bunun bir göstergesidir. 24 saat boyunca dış ortamdaki ışık şiddeti ana saat tarafından algılanır, ana saat bir orkestra şefi gibi diğer saatleri yöneterek vücut düzeninin korunmasını sağlar.
Şuursuz moleküllerin birbirinden uzakta bulunan iki hücre arasında bir haberleşme aracı olarak kullanılması, çok derin olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu mesajlaşmanın, şuursuz hücrelerin ya da tesadüflerin eseri olarak asla meydana gelemeyeceği, ancak Yüce Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşebileceği açıktır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler.
Biyolojik Saatimiz Allah’ın Kontrolündedir
Herkes bir saatin rastlantılar sonucu kendi kendine meydana gelemeyeceğini bilir. Çünkü saatler birden çok aşamanın gerçekleştirilmesi sonucunda üretilir. Örneğin mekanik saatler belli bir hızda dönen çarklardan, atom saatleri atomlardaki titreşimlerden, elektronik saatler elektriksel sinyallerden yararlanılarak yapılır. İşte vücudumuzda ve diğer canlıların içlerindeki moleküler saatler de hücrelerdeki son derece kompleks bir dizi moleküler süreçle yaratılmıştır. İşin ilginç yanı tüm canlılardaki moleküler saatlerin farklı türlerde, birbirinden ayrı yapıda olmasıdır. Elbette bunlardan biri bile tesadüfen meydana gelemez. Tüm kainattaki sistemler gibi vücudumuzdaki saat sistemi de alemlerin Rabbi Yüce Allah tarafından bir düzen içinde yaratılmıştır.
Biyolojik Saatimiz Olmasaydı…
Retinaya düşen ışığı mükemmel bir şekilde beyindeki ana saate sinyalleyen melanopsin molekülüyle ilgili araştırmaya katılan bilim adamlarından biri olan Bruce O’ Hara bu konuda şu yorumu yapmıştır:
“Eğer biyolojik saat olmasaydı birçok davranışsal ve fizyolojik bozukluk meydana gelir, gün içinde beden ısısının korunması bile mümkün olmazdı.“ (http://news-service.stanford.edu/news/2003/january8/clock-18.html)
Biyolojik Saatin Üç Önemli Görevi Vardır
Her aşaması mucize olan bu görevler şunlardır:
* Dış ortamdaki uyarıcıların algılanması
* 24 saatlik ritim oluşturulması
* Tüm saatlerin bu ritme göre ayarlanması
Kuran’da Bildirilen Gerçek
Biyolojik saat 24 saate ayarlı bir ritimdir ve özel olarak programlanmıştır. Bilim adamları dış uyarıcılardan tamamen izole edilmiş kişilerde bile 24 saatlik uyku-uyanıklık döngülerinin sürdüğünü ortaya koymuşlardır. Hatta beyindeki ana saat hücreleri laboratuvarda karanlık bir ortamda yaşatılmış, hücrelerin yine de 24 saatlik ritmi kaybetmediği görülmüştür. Dikkat edilmesi gereken gerçek ise, bu programlamanın bizlere Kuran’da haber verilmiş olmasıdır. Tüm ilmin yegane sahibi olan Rabbimiz, insanı gece vakti dinlenmeye, gündüz vakti ise çalışmaya uygun yarattığını bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
“O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.” (Furkan Suresi, 47)
Saatlerin çalışmalarındaki ufak farklılıklar dahi belli bir zaman sonra birbirinden farklı vakitleri göstermelerine sebep olur. Dolayısıyla ortaklaşa uyum göstermeleri için saatlerin senkronize hale getirilmeleri gerekir. Vücudumuzda ise sayısız saat vardır ve bu saatlerin birbirleri ile uyumlu hale gelmesi için Yüce Allah çok özel sistemler yaratmıştır.
Vücudumuzda Gece ile Gündüzün Belirlenmesinde Moleküllerin Görevi
Daha önce de belirttiğimiz gibi Per ve Cry ismi verilen moleküller, beyinde üretilir. Belli miktarlarda üretilen bu moleküller, daha sonra parçalanarak yok olurlar. Moleküllerin üretildiği süre gündüzü, parçalanıp yok oldukları süre ise geceyi ifade eder. Yani beynimizdeki ana saat bu moleküllerin üretimini gündüzün bir sinyali olarak, parçalanmalarını ise gecenin bir sinyali olarak alır. Hücreler üretilmekteyken hızlı (gündüz) bunlar parçalanmaktayken yavaş (gece) çalışma temposu oluşturulur. Moleküllerin sayısı bir duvar saatindeki sarkacın görevini yapmaktadır. Gece boyunca birer birer parçalanan moleküller bittiği anda bu bir sinyal kabul edilir ve üretime yeniden geçilir. İşte bu anda hücre gündüz olduğunu algılamış gibi hızlı çalışmaya başlar. Böylece beynimizdeki ana saat içinde gece ve gündüz ritimleri oluşturulmuş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder