Yapısı sarmal bir merdivene benzeyen DNA molekülü, bu merdivenin basamaklarının ortasından fermuar gibi ikiye ayrılır...
Bilindiği gibi hücreler bölünerek çoğalırlar. Öyle ki, insan vücudu
başlangıçta tek bir hücre iken bu hücre bölünür ve sonuçta
2-4-8-16-32... oranında bir katlanmayla çoğalır.
Peki bu bölünme
işlemi sonucunda DNA'ya ne olur? Hücrede tek bir DNA zinciri vardır.
Halbuki yeni doğan hücrenin de bir DNA'ya ihtiyacı olacağı açıktır. Bu
açığı gidermek için DNA, her aşaması ayrı bir mucize olan ilginç bir
seri işlem yapar. Sonuçta, hücrenin bölünmesinden kısa bir süre önce
kendisinin bir kopyasını çıkarır ve bunu yeni hücreye aktarır!...
Hücrenin
bölünmesi ile ilgili yapılan gözlemler göstermektedir ki hücre,
bölünmeden önce belirli bir büyüklüğe ulaşmak zorundadır. Bu belirli
büyüklük sınırını aştığı anda ise bölünme süreci kendiliğinden başlar.
Hücrenin şekli bölünmeye uygun olarak yayvanlaşırken, DNA da az önce
belirttiğimiz gibi kendini eşlemeye başlar.
Bunun anlamı şudur:
Hücre bir bütün olarak bölünmeye "karar vermekte" ve hücrenin içindeki
farklı parçalar bu bölünme kararına uygun olarak davranmaya
başlamaktadırlar. Hücrenin böylesine kollektif bir işi kendi aklı ve
iradesiyle yapmadığı açıktır. Bölünme işlemi, gizli bir emir ile başlar
ve başta DNA olmak üzere hücrenin tümü buna göre hareket eder.
DNA,
kendini çoğaltmak için önce karşılıklı iki parçaya ayrılır. Bu olay
oldukça ilginç bir şekilde gerçekleşir. Yapısı sarmal bir merdivene
benzeyen DNA molekülü, bu merdivenin basamaklarının ortasından fermuar
gibi ikiye ayrılır. Artık DNA iki yarım parçaya bölünmüştür. Her iki
parçanın da eksik olan yarıları (eşlenikleri) ortamda hazır bulunan
malzemelerle tamamlanır. Böylece iki yeni DNA molekülü üretilmiş olur.
Operasyonun her kademesinde enzim denilen ve adeta gelişmiş robotlar
gibi çalışan uzman proteinler görev yapar. İlk bakışta basit gibi
görünse de bu operasyon sırasında gerçekleşen ara işlemler o kadar çok
ve karmaşıktır ki, olayı ayrıntılarıyla anlatmak sayfalar tutar.
Eşleşme
sırasında ortaya çıkan yeni DNA molekülleri denetleyici enzimler
tarafından defalarca kontrol edilir. Yapılmış bir hata varsa—ki bu
hatalar son derece hayati olabilir—derhal tesbit edilir ve düzeltilir.
Hatalı şifre kopartılıp yerine doğrusu getirilir ve monte edilir. Bütün
bu işlemler öyle baş döndürücü bir hızla yapılır ki, dakikada 3.000
basamak nükleotid üretilirken bir yandan da tüm bu basamaklar görevli
enzimler tarafından defalarca kontrol edilir ve gereken düzeltmeler
yapılır.
Üretilen yeni DNA molekülünde, dış etkiler sonucunda
normale göre daha fazla hata yapılabilir. Bu sefer hücredeki ribozomlar,
DNA'dan gelen emir doğrultusunda DNA onarım enzimleri üretmeye
başlarlar. Böylece DNA kendi kendini korur ve hem kendisini hem soyun
devamını güvence altına alır.
Hücreler de insanlar gibi doğar,
çoğalır ve ölürler. Ancak hücrelerin ömrü meydana getirdikleri insanın
ömründen çok daha kısadır. Örneğin altı ay önce bedenimizi oluşturan
hücrelerin bugün büyük bir çoğunluğu hayatta değildir. Fakat zamanında
bölünerek yerlerine yenilerini bıraktıkları için, siz şu anda hayatta
kalabilmektesiniz. Bu yüzden hücrelerin çoğalması, DNA'nın kopyalanması
gibi işlemler—her ne kadar çok karmaşık da olsalar—insanın varlığını
sürdürmesi açısından en ufak bir hataya yer verilmemesi gereken hayati
işlemlerdir. Ancak çoğaltma işlemi o kadar kusursuz işler ki, hata oranı
3 milyar basamakta yalnızca bir basamaktır. Bu tek hata da herhangi bir
probleme sebep olmadan vücuttaki daha üst kontrol mekanizmaları
tarafından yokedilir.
İşte bütün gün, siz hiç farkında değilken,
vücudunuzda sizin yaşamınızın problemsiz olarak devam etmesi için akıl
almaz bir titizlik ve sorumluluk anlayışı içinde sayısız işlemler ve
denetimler yapılır, tedbirler alınır. Herkes görevini eksiksiz olarak ve
başarıyla yerine getirir. İşte Allah en büyüğünden en küçüğüne, en
basitinden en karmaşığına kadar sayısız atomu ve molekülü sizin
yaşamınızı güzel ve sağlıklı bir biçimde sürdürmeniz için hizmetinize
vermiştir. Yalnızca bu lütuf ve nimet bile hiç durmadan şükretmeniz için
yeterli değil midir? Yoksa insan aklının başına gelmesi için mutlaka bu
kusursuz sistemde bir takım sorunlar yaratılmasını mı beklemelidir?
İşin
en ilginç yönü de, DNA'nın hem üretimini sağlayan hem de yapısını
denetleyen bu enzimlerin, yine DNA'da kayıtlı olan bilgilere göre ve
DNA'nın emir ve kontrolünde üretilmiş proteinler olmasıdır. Ortada içiçe
geçmiş öyle muhteşem bir sistem vardır ki, böyle bir sistemin kademe
kademe oluşan tesadüflerle bu hale gelmesi hiçbir şekilde mümkün
değildir. Çünkü enzimin olması için DNA'nın olması, DNA'nın olması için
de enzimin olması, her ikisinin olması içinse hücrenin, zarından diğer
bütün kompleks organellerine kadar eksiksiz olarak var olması gerekir.
Canlıların
birbirini izleyen "yararlı tesadüfler" sonucunda "aşama aşama"
geliştiklerini öne süren evrim teorisi, sözkonusu DNA-enzim paradoksu
tarafından kesin biçimde yalanlanmaktadır. Çünkü DNA'nın ve enzimin de
aynı anda var olması gerekmektedir. Bu ise bilinçli bir müdahaleyi
zorunlu kılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder