biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hz. Hüseyin (ra)




HAZRETİ HÜSEYİN (RA)

Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu olan Hz. Hüseyin (ra) hicretin dördüncü  yılında doğdu. Annesi, Hz.  Muhammed(sav) ’in soyunu devam ettiren tek kızı olan Hz. Fatıma’dır. Hüseyin adı, ona Resulullah Efendimiz (sav) tarafından verildi. Hüseyin, Arapça’da güzel, yakışıklı manasına gelmekteydi.  Hz. Hüseyin ‘in lakaplarından bazıları ise Sıbt (torun), Seyyid'i Şüheda, Tâbi’li emr’illah (Allah’ın emrine uyan), Zeki ve Mübarek” ti.
Hz. Hüseyin (ra), Hz. Muhammed (sav)'e  çok benziyordu. Hz. Ali (r.a)  bu benzerliği şöyle dile getirmiştir:

"Hasan, Resûlullah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108)
Hz. Hüseyin (ra)’in ilk çocukluğu Resûlullah efendimiz(sav)in derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Peygamber Efendimiz(sav)’in vefatının ardından eğitimini ve terbiyesini  Hz. Ali’nin yanında tamamladı. Beş erkek, üç kız olmak üzere 8 çocuğu oldu. Hz. Hüseyin (ra) de ağabeyi Hz. Hasan (ra) gibi  Resulullah (sav)’in mübarek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetişti. Peygamberimiz (sav) torunlarına karşı sevgi doluydu ve onlarla şakalaşırdı.
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu." (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.519 )
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur
Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler. (Tirmizi, Menâsık, 31)
Hz. Hüseyin (ra), Allah sevgisi ile dolu, yiğit, güzel ahlaklı, merhametli ve cömert idi.
Hz. Hüseyin (ra) kardeşi Muhammed bin Hanifiye'ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor:
"Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum." Yine benzeri sözleri ile ’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddim'in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah'ın ve babam Ali'nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (Maktel-i Harezmi, c.1, s.188)
HZ. HÜSEYİN(RA)’IN ŞEHADETİ

Hz Hüseyin (ra) on yıl imamet etti. Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü zor koşullar ve en ağır baskılar altında geçti. Hz. Hüseyin (ra) 681 yılında Muharrem ayının onuncu günü akrabalarından 72 mübarek kişi ile birlikte Kerbelâ’da şehid edildi.
Hz. Ali (ra)’ın şehadetinin ardından hilafet Muaviye’nin eline geçmişti. Muaviye, oğlu Yezid’in kendisinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatta iken garantiye almaya çalıştı. Taraftarlarına Yezid’e bağlılık yemini ettirdi. Yezid başa gelince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz. Hüseyin (ra)’a değil kendisine itaat etmesini aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hz. Hüseyin (ra) da, Küfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Hz. Hüseyin bu teklifler üzerine beraberindekilerle birlikte Kufe’ye yola çıktı. Kufe yakınlarındaki Kerbela'da kamp kurdu.
Yezid 30 bin kişilik orduyu Hz. Hüseyin (ra)'in üzerine gönderdi. Hz. Hüseyin (ra) ve mübarek ailesi once tamamen susuz bırakıldı, daha sonra Hz. Hüseyin (ra)’ın henüz altı aylık olan oğlu Ali Asgar dahi okla vurularak şehit edildi. Hz. Hüseyin ve 72 arkadaşının şehadetinin ardından, onlarla birlikte bulunan kadınlar ve çocuklar Yezid tarafından esir alındı. Esir alınıp yıllarca hapisanede tutulanlar arasında Hz. Hüseyin (ra)’ın kardeşi Hz. Zeynep ve oğlu Zeynelabidin de vardı.
Hz. Hüseyin (ra)'in şehadetini Mübarek Peygamberimiz (sav) mucizevi bir şekilde haber vermişti. Resulullah bu şehadeti şu şekilde anlatılmış ve tam anlattığı şekilde gerçekleşmiştir:
Allah Resulü (sav) bir gün uyuyordu. Elinde kırmızı bir toprak vardı.
"Ey Allah Resulü, bu toprak nedir?" diye sordum.
Buyurdu ki: Cebrail -Hüseyin'i kasdederek- onun Irak topraklarında şehit edileceğini söyledi. Bu toprak, oranın toprağıdır."
(İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 736)
"Hüseyin'i kastederek, bu oğlum Kerbela denilen yerde şehit edilecek. Onu orada gören ona yardım etsin!" Bunun üzerine Enes b. el Haris Kerbela'ya gitti. Hüseyin ile beraber orada şehit edildi. (İmam Suyuti Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav) el-Hasaisü'l-Kübra Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 737

ADNAN OKTAR:  Hz. Hasan, Hz. Hüseyin  benim ceddimdir. Ben onları şehid edenlere lanet ediyorum, Allah’ın laneti üzerlerine olsun. Ama yas tutmam. Benim arslan dedelerim Hz. Ali (ra) da şehit oldu, Hz. Hamza da şehid oldu. O onların yiğitliğidir. Koçyiğittir onlar ve biz her zaman şehitler verdik, yas tutmadık. Şehit için yas tutulmaz, şehit için iftihar edilir. İftihar ediyorum ben onlarla inşaAllah. Ama sevgiyle yad ederiz, hürmetle yad ederiz, onlar bizim canımız, ciğerimiz, “onlar cennet ehlinin seyyidleri” inşaAllah, Peygamberimiz (s.a.v)’in ifadesiyle. 01 12 2010 tarihli röportajından

Hazreti Hasan (ra)




HZ. HASAN (RA)

Ehlibeyt’ten olan Hz. Hasan (ra)  Peygamber Efendimiz (sav)’in torunudur.  Hz. Ali (ra)’ın oğlu olup, Peygamber (sav)’ın kızı Hz. Fatma’dan Hicretin 3. senesinde Medine’de dünyaya geldi. Hz. Muhammed (s.a.v.) kulağına ezan okuyup, ismini “Hasan” koydu.

Hz. Hasan (ra), henüz çocuk yaşında iken Resulullah (sav)’e biat eden çocuklardandı. O’nun  mükemmel terbiyesiyle yetiştirilip, büyüdü. Resulullah (sav) tarafından pek çok hadis-i şerif ile iltifata mazhar oldu.

Sekiz yaşında iken önce dedesi Hz. Muhammed (sav), sonra da annesi Hz. Fatıma vefat etti.  Bundan sonra babası Hz. Ali (ra)’ın terbiyesinde büyüdü. Hz. Hasan (ra) beyaz ve güzel yüzlü olup, herkesten daha fazla Peygamberimiz (sav)’e benzerdi.

Hz. Hasan (ra)  Allah sevgisi ile dolu, yumuşak huylu, vakarlı, barış yanlısı, merhametli, sabır ve kerem sahibiydi.  Malını Allah yolunda harcar ve bol sadaka verirdi. Hz. Hasan (ra) yirmi beş kere yaya olarak Hacca gitti. Onbeş erkek ve sekiz kız evladı vardı. Tüm eşleri Hz. Hasan (ra)’ı çok sevip, aşık oldu. Hz. Hasan (ra),  Hz. Hüseyin (ra)  ile birlikte Peygamberimiz (sav)’in neslini günümüze kadar devam ettiren iki mübarek şahsiyetten biridir.

Peygamber efendimiz(sav)‘in hz. Hasan (ra)’a olan sevgisi ve şefkati

Peygamberimiz, Hz.Hasan (ra)'ı çok sever, ona şefkatle muamele ederdi. Birçok sahabe, Peygamber Efendimiz (sav)'in torunlarını nasıl sevdiğini, onlarla nasıl ilgilendiğini ve oyunlar oynadığını aktarmıştır.

El Bera (ra): "Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda iken gördüm." ( İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, İz Yayıncılık, s.13 )

ADNAN OKTAR: Dedelerinin omzunda geziyorlarmış, Peygamberimiz (s.a.v.)’in. Biri sağ omzunda, biri sol omzunda oralarda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onları gezdiriyormuş bahçede falan, mescide giderken falan da. Onların da en hoşlarına giden şeymiş, sarılıyorlarmış dedelerine. Acayip, ikisi de birbirinden şeker, maşaAllah. (11 Haziran 2011)

Resullullah (sav)  Hz. Hasan(ra)’ı çok sever, onunla şakalaşır, kucağına alır, öper, mübarek sakalları ile oynamasına müsade ederdi.  Hz. Zeyd (ra)'in oğlu Üsame (ra) Peygamber Efendimiz (sav) ile ilgili şunları anlatmıştır:

"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.508)

Peygamber Efendimiz (sav) namaz kılarken henüz küçük bir çocuk olan Hz. Hasan gelir, secdeye varmış olan RasuluIIah (sav)'in sırtına, boynuna çıkardı. Rasulullah (sav) de Hz. Hasan’a olan sevgisinden  ve merhametinden dolayı onun düşüp incinmesini engellemek için secdeden yavaş yavaş kalkardı.  Resulullah (sav), "dünyadaki iki reyhanım" dediği torunları Hasan ve Hüseyin'i sık sık yanına çağırtıp onları koklar ve bağrına basardı.

Ebû Eyyûb-i Ensârî (r.a.) şöyle anlatır: “Birgün Resûlullahın (s.a.v.) huzuruna girmiştim. Hasan ile Hüseyin önünde oynuyorlardı. “Yâ Resûlallah! Sen bunları çok mu seviyorsun dedim.” “NASIL SEVMEM. BUNLAR BENİM DÜNYADA ÖPÜP, KOKLADIĞIM İKİ REYHANIMDIR!” buyurdu. (Buhari, Fedailü's-Sahabe 22, Edeb 18; Tirmizi, Menakıb 30)

“Kim güneşi kaybederse aya başvursun. Onu da kaybederse yıldıza başvursun.” Eshâb-ı kirâm bu hadis-i şerifin izahını isteyince Resulullah (sav) bunu şöyle açıkladı, “GÜNEŞ BENİM. AY ALİ’DİR. Fâtıma da, yıldızdır. KUZEY KUTBUNA YAKIN OLAN O İKİ YILDIZ İSE HASAN İLE HÜSEYİN’DİR.” (Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh-1011)

"Hasan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da bana kin tutmuştur" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288);

Hz. Hasan (ra)’ın halifelik dönemi

Hz. Hasan (ra) babası Hz. Ali (ra)’ın şehid edilmesiyle 661 senesinde halife oldu. Kendisine kırkbin kişi biat etti.  Fakat, Mısır ve Şam ahalisi Muaviye’ye biat etti. Hilafetin yedinci ayında Bağdad yanında iki tarafın ordusu savaşa hazır iken, Müslüman kanı dökülmemesi için, Hz. Hasan (ra) hilafeti  Muaviyeye bıraktı. Bu olaya İslam tarihinde 661 yılına bu antlaşmadan dolayı birlik yılı anlamına gelen “amü’l Cemaa” denilmiştir.  Bu durum aynı zamanda Peygamber Efendimiz (sav)’in bir mucizesini gösteriyordu.  Çünkü Hz. Hasan küçük iken Resulullah (sav) O’na işaret ederek, “Bu oğlum Seyyiddir. Ümid ederim ki, Allahü teâlâ O’nun vasıtasıyla iki tarafın arasını bulur” diye buyurmuştu. Hz. Hasan (ra)’ın hilafetten çekilmesiyle Müslüman kanı dökülmedi, barış ve huzur sağlandı.  Böylece Resulullah (sav)’in Hz. Hasan (ra) ile ilgili söylediği bu söz gerçeklemiş oldu.

Hz. Mehdi (as) hz. Hasan (ra)'ın soyundandır

Peygamberimiz (sav) hadislerinde, Müslümanların Hz. Mehdi (as)’ı doğru şekilde tanıyabilmeleri için Hz. Mehdi (as)’ın  “kesin ve ayırt edici bazı özelliklerini” bildirmiştir. Bunlardan biri de “Hz. Mehdi (as)’ın Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelen bir kimse” olacağıdır.

“HZ. MEHDİ, FATİMA’NIN EVLATLARINDANDIR VE HASAN’IN SOYUNDANDIR.“(Ebu Davud, Hz. Mehdi, 1)

Tamman, Fevaid isimli eserinde ve İbni Asakir, Abdullah b. Amr’dan tahric ettiler. Buyurdu ki: HASAN’IN EVLADINDAN BİRİSİ (HZ. MEHDİ) doğu tarafından çıkacak, eğer O’na dağlar bile karşı gelse, onları ezecek, ve kendisine o dağlarda yollar edinecektir.  (Ali Bin Hüsamettin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Hz. Mehdi’sinin Alametleri, s. 22)

Resulullah (sav) hz. Mehdi (as) ve hz. Hasan (ra)’ı cennet ile müjdelemiştir

Hakim, İbni Mace ve Ebu Naim, Hz. Enes’den tahric ettiler. Ben Resulullah (sav)’den duydum. Şöyle buyurdu: Biz Abdülmuttalip’in evladından yedi kişi, cennetin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, HASAN, Hüseyin ve HZ. MEHDİ. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, s. 19)


Hz. Ali (Ra)’In, Hz. Hasan (Ra), Hz. Hüseyin (Ra) Ve Kendinin Şehadetleri İle İlgili Söyledikleri

Hz. Hasan (ra) 10 yıl süren İmamet dönemini çeşitli baskılar altında geçirdi. Hatta evinde bile can güvenliği yoktu ve hicretin 50. yılında zehirlenerek şehit edildi. 

ADNAN OKTAR: Bak dedem ne diyor? Canım benim, Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah’a yemin olsun ki ben ve bu iki oğlum Hasan (r.a.) ve Hüseyin (r.a.) şehit edileceğiz” diyor. Sağlığında, Allah’a yemin ediyor. Peygamber (s.a.v.) söylüyor; sen de, sen de, sen de üçünüz de şehit olacaksınız diyor hayattayken. Vahiyle bildirildiği için o da yemin ederek bildiriyor. Bakın Hz. Ali Keremallahü Veche Esedullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah’a and olsun, Allah’a yemin ediyorum ki ben ve bu iki oğlum şehit olacağız” diyor. “Ve benim evlatlarımdan birini gönderecek” Hz. Mehdi (a.s.) diyor. “Kanımızı talep edecek, bizim intikamımızı alacak” diyor. EvvelAllah evvelAllah. Nasıl? Dünya hakimiyeti ile intikamını alıyor, değil mi? Hani soyu kesikti Peygamber (s.a.v.)’in değil mi? İşte o tahakkuk edecek, Peygamber (s.a.v.) neslinin dünya hakimiyeti tahakkuk edecek inşaAllah. Milyonlarca seyit ayaklanacak inşaAllah manen. Kanımızı talep edecek diyor. Hz. Mehdi (a.s.)’ın alnına sürülmüştür Hasan (r.a.)’ın, Hüseyin’in (r.a.)’ın ve Ali (r.a.)’ın kanı. Onların intikamını alacak. İntikam nedir? Dünya hakimiyetidir, küfrün yeryüzünden silinmesidir. Tabii, üç çizgi olarak alnına sürüldü inşaAllah, inşaAllah.

Bir dava adamı: Şehit Muhsin Yazıcıoğlu




ŞEHİDİMİZ MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN TÜRK İSLAM BİRLİĞİ İDEALİ
Bir Dava Adamı Şehit Muhsin Yazıcıoğlu

Şehidimiz Muhsin Yazıcıoğlu tam bir dava insanıydı.
Tüm ömrünü Kuran ahlakının yeryüzünde hakim  olması ve Türk İslam birliğinin bir an önce kurulması için yaptığı çalışmalar ile geçirdi.
Kurduğu ve Başkanı olduğu Büyük Birlik Partisinin temel  amacının da Türk İslam Birliği’ni kurmak olduğunu  açıkça belirtmişti:
VIDEO: Can  kardeşlerim annelerim bacılarım. Büyük Birlik Partisi Türkmeniyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisi ve Sünnisiyle milletimizi tasada, kıvançta bir yapacak, birlik yapacak, büyük  birlik yapacak bir davanın adıdır.
Hiç bir zaman davasından taviz vermedi, baskılara aldırmadı ve fikri mücadelesini bırakmadı. Davasına sadık, gerekirse zorluklarla mücadele etmekten çekinmeyen bir liderdi.  Şevkle, aşkla Türk İslam Birliği’ni savundu.  Nasıl dava adamı olunacağını kendi sözleriyle şöyle belirtiyordu:
 

VIDEO: Her saniyem, her dakikam, her saniyem, her anım her şeyimle o yüce davaya helal olsun diyorum.

VIDEO: 41 yıllık mücadele hayatımda sizin karşınıza çıkarken utanacağım hiçbir şey Allah'a çok şükür yoktur.

Yazıcıoğlu, henüz bir lise öğrencisiyken de vatan ve millet sevgisi ile doluydu, hedeflerini belirlemişti. Hedefi Türkiye’nin önderliğinde Türk ve İslam ve Birliği’nin kurulmasıydı ve bunun için çalışmalarına daha o yıllarda başladı.

VIDEO: Benim ecdadım cihan devleti kurmuştu niye oradan buraya geldik diye ben bunun hesabını lise öğrencisi iken yapıyordum.
VIDEO: Doğulusu Batılısı, Kürdü Türkmeni, Alevisi Sünnisi, bu mübarek toprakta ezan sesi ile ve albayrağın altında bir olsun istiyorum, beraber mutlu olalım diyorum, birlikte mutlu olalım diyorum. Türk dünyası ile birleşsek diyorum, İslam coğrafyası ile beraber olsak diyorum. İşte onun içinde benim hayalim Türk İslam Medeniyeti Türk İslam Birliği olsun dedim...

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu Sevgi Dolu Bir İnsandı

Yazıcıoğlu, herkese sevgi ve şefkat ile bakan, yüreği Allah aşkı ile dolu bir insandı. İnsanlar arasında ayırım yapmaz, yaptığı konuşmalarda da birleştirici tavrını açıkça belli ederdi. Kendi yazdığı “Gül” isimli şiiriyle de herkesi sevgiye, barışa ve kardeş olmaya çağırıyordu:
VIDEO: Hangi partili olursanız olun diyorum ki buradan Gül; gül ki gül yüzünde binlerce güller açsın,
Gül, gül bahçesi gül yüzünden sevgi topla demet demet,
Sevgide güller açsın, gülleri sevgi dağıtsın,
Sevgiyle bakıyor, gül gibi görüyorsan sen bahtiyarsın diyorum
ve hepinizin birbirine sevgiyle bakmasını ve bir gül atmasını istiyorum adaylarımı size, sizleri de Allah’a emanet ediyorum.
VIDEO : Biz her zaman beraberiz. Biz kardeşiz. Benim için şu Kürt, bu Türkmen, bu Alevi, bu Sünni, bu Çerkez, bu Laz, bu Boşnak yok! Benim için “Yaratılmışı severim yaratandan ötürü” anlayışıyla insan var karşımda.

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun Tü m Siyasi Partilere Çağrısı

Türk milletine olan coşkulu sevgisini  ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne olan inancını sık sık dile getiren Yazıcıoğlu, tüm siyasi partililere çok önemli olan şu sözlerle seslendi:

VIDEO: Ak Partili olabilirsiniz, MHP’li olabilirsiniz, DYP’li olabilirsiniz, CHP’li olabilirsiniz, Büyük Birlik'li olabilirsiniz, Saadet Partili olabilirsiniz hangi partiden olursak olalım hepimiz aynı gemideyiz ve ecdadın bize emanet ettiği en önemli değerimiz Vatan Toprağımızdır, Devletimizdir, Cumhuriyetimizdir, Ezanımızdır, Bayrağımızdır.


ADNAN OKTAR: İnşaAllah bu mübareğin, bu güzel şehidimizin bu büyük ülküsünü, büyük idealini bizler, Büyük Birlik Partisi gençliği, ülkücü gençlik, Saadet gençliği, AK Parti gençliği, hatta CHP gençliği hep birlikte inşaAllah yerine getireceğiz, Allah’ın izniyle. Büyük bir Türk-İslam Birliği oluşacak Allah’ın izniyle. Çok mübarek, çok tatlı bir kardeşimizdi. Allah gani gani rahmet etsin, şehidimiz. (24 Haziran 2011)

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun Vatanı Bölmek İsteyenlere Cevabı

Yazıcıoğlu tüm toplantılarında ve sözlerinde vatanımızı böldürtmeyeceğimizi ve birlik beraberliğimizi hiç kimsenin bozamayacağını  açıkça belirtmiştir. Teröre ve bölücülüğe karşı net tavrını cesaretle ortaya koymuştur.
VIDEO: Bir Türkmen çocuğuyum, Bir Türkmen çocuğu olarak bir Türkmen’i sevdiğim kadar bir Kürdü de seviyorum. Elbette ben Kürdü kardeşim görüyorum. Ama biz Kürt, Türkmen kardeşiz, düşmanımız ortak düşmanımız PKK’dır, bölücülüktür, eşkiyalıktır…
VIDEO: Değerli arkadaşlar ben söyleyeyim de siz cevabını verin. Herhalde bilirsiniz BÜR olanları söyleyelim bakiyim. Bu Avrupa duysun başkaları duysun Evet Vatan 1, bayrak 1, devlet 1, din 1, kıble 1, secde 1, Kitap 1, Peygamber 1, Allah 1. Bu kadar 1’e rağmen milleti bölmek isteyenler kahrolsun.
Şehit Olmasından 6 Gün Önce Yaptığı  Ölümle İlgili Konuşması

Mübarek şehidimiz Muhsin Yazıcıoğlu vefat etmesinden sadece 6 gün önce 19 Mart günü partisinin Karaman Seçim Bürosu’nda ölüm ile ilgili şu sözleri söylemiş,  Allah’a olan tevekkülünü ve dünya görüşünü belirtmişti:
VIDEO: Şimdi bakın yoldan geliyoruz, şimdi yine yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Ruh bir saniyeliktir. Küt dedim mi bir soluktur gitti. Bununda nerede geleceği nasıl geleceği ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. 
ADNAN OKTAR: Çok değerli bir mübarek veli insandır. Mürşittir aynı zamanda. Bilinmiyor ama öyle bir yönü vardır. Tasavvuf ehlidir ve mürşittir. Evet, Nakşi’dir inşaAllah Hocamız. Allah gani gani rahmet etsin. Cennetin güzel süslerinden, inşaAllah. (24 Haziran 2011 )
VIDEO: Milletime yemin olsun, şehitlerim gazilerim emin olsun, mazlumlar, mağdurlar, millet geleceğe güvenle baksın, Sakarya davasına gönül verenler onun geri yatmasına asla izin vermeyecekler çünkü Sakarya biziz çünkü biz Sakarya’yız yüz üstü süründüğümüz yeter artık yeter yüz üstü süründüğümüz, yeter Sakarya’nın süründüğü… Yeni bir Türk İslam kültür ve medeniyetinin doğum sancısı Anadolu’nun saf ve masum çocuğu Sakarya artık yüz üstü sürünme yüzüstü çok süründün çok süründün yüz üstü ayağa kalk Sakarya…
ADNAN OKTAR: Bak Muhsin Yazıcıoğlu mübarek, canım benim, koç yiğidim, Ulubatlı Hasan’ımız; nasıl inletiyor ortalığı! MaşaAllah. Esrarengiz bir olayla şehit ettiler, ama acayip esrarengiz, acayip esrarengiz. Allah adına yemin ediyorum, intikamını alacağız. İntikamı nedir? İttihad-ı İslam’dır, Türk-İslam Birliği’dir, inşaAllah.  (24 Haziran 2011 )

Mehmet Şevket Eygi Hayatı




MEHMET ŞEVKET EYGİ 

Mehmet Şevket Eygi 7 Şubat 1933 tarihinde Zonguldak’ın Ereğli İlçesinde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Galatasaray Lisesinde yatılı olarak tamamladı. 1956'da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Mezuniyetin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı’nda iki sene Fransızca  mütercimliği yaptı,  burada çalışırken, Avukat Rıza Ulucak ve  Bediüzzaman’ın talebelerinden Salih Özcan ağabey gibi değerli kişilerden oluşan  on kişilik bir grupla 1957 yılında İslam adında bir dergi çıkardı. Daha sonra Ömer Nasuhi Bilmen hocanın hususî kalem müdürü olarak çalıştı.  1960'da memuriyetten istifa ederek İstanbul'a geldi ve burada gazetecilik mesleğine atıldı .
İstanbul’a geldiği ilk yıllarda Haftalık Yeni İstiklâl gazetesini çıkarttı ve Bedir Yayınevi'ni kurdu. 1966'da günlük Bugün gazetesini çıkarttı, 1969'da yurt dışına çıktı.
1974’de  Türkiye’ye döndü.  1970'lerde yayınladığı günlük Bugün Gazetesi, haftalık Yeni İstiklal ve Büyük Gazete’nin kapanmasının ardından Son Havadis,  Son Çağrı ve Zaman gazeteleri gibi çeşitli yayın organlarında makaleleri yayımlandı. Mehmet Şevket Eygi halen Milli Gazete'de köşe yazarlığını sürdürmektedir.
Son derece kültürlü olan Mehmet Şevket Eygi’nin yüzbin kitaplık bir kütüphanesi vardır. Kitaplarının yarısından fazlası Fransızca, Arapça, Farsça ve İngilizcedir. Değerli hocamız bu yıl içinde Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Özel Birikim Okulları 4. Bilim Sanat Şenliği'nde yılın En iyi Fikir Adamı ödülünü almıştır.

ADNAN OKTAR: Çok mübarek, muhterem, müberrah bir insandır. Çok mütevazidir. Olağanüstü genel kültürü vardır. Biliyorsunuz Galatasaray mevzunudur. Mükemmel Fransızcası vardır. Osmanlıca'yı çok iyi bilir. Ehli Sünnetin kalesidir Hocamız. Çok titizdir ve mazlumdur, güzel huyludur ve çok şefkatlidir. İnsanları çok sever. Hayvanları sever. Bitkileri sever. Koruyup-kollayıcıdır, affedicidir. Her yönü mükemmeldir... (30 ağustos 2011 )

Mehmet Şevket Eygi haksızlığa veya adaletsizliğe direnmesi ve fikirleri sebebiyle zaman zaman hapis dönemi yaşamıştır.  1984-85’te yazdığı üç ayrı yazıdan 28 ay hapis cezası almış ve Sağmalcılar, Gerede ve Şile cezaevlerinde hapsedilmiştir.
2005 yılında tekrar yargılanmış,  üstelik Yargıtay, daha önce aynı konuda başka bir kişi için beraat kararı vermiş olduğu halde, Mehmet Şevket Eygi’ye hapishane yolunu açık tutmuştur.

MEHMET ŞEVKET EYGİ’NİN ESERLERİ

Mehmet Şevket Eygi’nin eserleri ehli sünnetin kalesi gibidir. Müslümanların güçlü, vasıflı ve kaliteli olması için neler yapmaları gerektiği ile ilgili çözümler önerir.

MEHMET ŞEVKET EYGİ: Tabii İslamiyetteki, İslam’ın şartları 5 diyoruz. Bunlar temel şartlardır. Fakat beşten ibaret manasına gelmez. İslam’ın temel farzlarından biri de birlik, beraberlik ve tek bir ümmet halinde olmaktır. (MEHMET_SEVKET_EYGI_ILE_CANLI_YAYIN_SOHBETI_(6_MAYIS_2010))

Mehmet Şevket Eygi’nin bazı kitapları şunlardır:

•             Çareler Çözümler Teklifler Tenkitler
•             İslami Konular
•             Müslümanın 100 Vazifesi
•             Yahudi Türkler Yahut Sabetaycılar
•             Gıybet illeti
•             Namazı Dosdoğru Kılmak

 Son zamanlarda yayınladığı makalelerden bazıları ise şöyledir:

•             İslam'ı ve Ümmeti İçinden Yıkmak İstiyorlar
•             Mübarek Cemaat
•             Müslüman Uyan Uyan Uyan
•             İtikad Bozuklukları Dinden Çıkartabilir

Samimi bir Müslüman olan Eygi, Müslümanları Deccalin hipnozuna karşı uyarır ve İttihad-ı İslam'ı şevkle savunur. Bu nedenle  bazı kişiler tarafından yalnız bırakılmıştır. Ancak hocamız tüm bunlara karşı direnmekte ve Hz. Mehdi(as)’ın bu yüzyılda geleceğini açıkça müjdelemektedir.

ADNAN OKTAR: ...Hocamız Mehdi (a.s.) aşığıdır. Mehmet Şevket Eygi Hocam aşkla bekliyor, “ben bir tek ona tabi olurum” diyor, mesela söylemiş geçenlerde. ( 24 Haziran 2010 tarihli Kahramanmaraş Aksu TV ve Kaçkar TV )

ADNAN OKTAR: Hocamız yıllardan beri bu konuya titizlikle dikkat çeker, Hz. Mehdi (a.s.)’a biatın önemini, Müslümanların birlik olmasını, İttihad-ı İslam’ı sürekli anlatır.  Hocamız çok şerefle anılacak bir insandır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunda, Hz. İsa Mesih (a.s.) geldiğinde onun müstesna bir yeri olacaktır. Çünkü müjdecidir, sürekli şevklendiren, sürekli dikkat çeken, sürekli Müslümanların heyecanını yönlendiren güzel bir insan. Allah hidayetini artırsın Hocamız’ın.
 (11 Nisan 2011)

MEHMET ŞEVKET EYGİ HZ. İSA (AS) ‘IN GELİŞİ  ve HZ. MEHDİ (AS)’IN ZUHURU KESİNDİR DİYOR

MEHMET ŞEVKET EYGİ  Ahir Zaman’da Mehdi (a.s.)’ın geleceği tevatür beyyinesiyle sabit. Hadis-i Şerifler’le ve Cumhur-u Ulema’nın kitaplarında çok açık ve kesin bir şekilde yazmaları ile bellidir. Bir kere Mehdi (a.s.) gelmeyecektir diyenler yanılıyorlar. Bunların görüşleri, bunların düşünceleri şaz düşüncelerdir. İkinci husus yine Ahir Zaman’da Hz. İsa (a.s.)’ın tekrar yeryüzüne nüzul edeceği hususunda da yine Cumhur-u Ulema’nın, efendim en büyük imam derecesine çıkmış ulema ve fukuhanın ve efendim kamil mürşitlerin, evliyaullah derecesindeki alimlerin kitaplarında da vardır. (MEHMET_SEVKET_EYGI_ILE_CANLI_YAYIN_SOHBETI_(6_MAYIS_2010))

ADNAN OKTAR: Ben çok severim onu. Ehli sünnetin kalesidir. Milli Gazete’de yazardır. Onun “Sahife” diye bir bölümü var. Değil mi? Çok güzel yazılar yazar. Ben diyor muhalifim. Herkese muhalifim diyor. Bir kişiye muhalif değilim diyor Mehdi (a.s.)’a muhalif değilim diyor.. Bir tek ben ona uyarım ve hiçbir şekilde ona muhalif olmam diyor. Ve diyor asrın imamını görmeden ölen cahiliye ölümü üzerine ölür diyor. Sürekli söyler o mübarek. Asrın imamını mutlaka arayın der. Allah ömrünü uzun etsin. (10 Şubat 2010 tarihli TV Kayseri)

MEHMET ŞEVKET EYGİ, HZ. MEHDİ (A.S.)’IN BU YÜZYILDA GELECEĞİNİ MÜJDELEMEKTEDİR

Mehmet Şevket Eygi, Milli gazetedeki bir yazısında Hz. Mehdi(as)’ın bu yüzyılda geleceğini şöyle ifade etmiştir.
Ashabın büyüklerinden Ka'b hazretlerinin (RA) Resulullah Efendimiz hakkında nazmettiği "Banet Sü'ad" adlı kasideye, ondukuzuncu asır Osmanlı ricalinden Eyüb Sabri Paşa "Azizü'l-Asar" adıyla bir şerh yazmış ve bu 1291 yalında İstanbul'da 283 sahife olarak basılmıştır. Bu kitabın 176'ncı sayfasında özetle şöyle yazılmaktadır:
"Bazı keşif sahipleri Hazret-i İmam Mehdi radiyallahu anh'ın 1400 hicri yılında zuhur edeceğini tahmin etmişlerdir... Bazıları ise 1422 yılını göstermiştir."Şu anda hicri 1419 yılındayız. Mehdi'nin zuhuruna az kalmıştır.
… Haberlerde Mehdi hazretleri zuhur edince bir kısım ulemanın onu tanımayacağı, karşı geleceği bildiriliyor. Bunlar ulema-i su’dur. Müslümanları oyalayan, afyonlayan, aldatan, uyutan kişiler… (Mehmet Şevket Eygi, Milli Gazete, 15/06/1998)

ADNAN OKTAR: Sohbetleri güzeldir, konuşmaları güzeldir. Yazıları nefistir. Milli gazetenin hemen üçüncü sayfasında üstte Hocamızın yazılarına ulaşmak mümkün olur. Ben Milli gazeteyi açtığımda ilk orayı okurum. Çok şahane bir üslubu vardır. Çok güzel, isabetli teşhisleri vardır. Bazı insanlar sevmez Hocamızı. Varsın sevmesinler, önemli değil. Kalp ehli onu çok seviyor. Melekler sever, inşaAllah. Allah sever, inşaAllah. Bizler seviyoruz. Çoğunluğun sevmesi diye bir problemimiz yok, inşaAllah. Dert değil, inşaAllah. Hakkı, hakikati açıkça ifade eder, Mehmet Şevket Eygi Hocamız. Hocamız'a selam ediyoruz. Ellerinden öpüyoruz, hürmet ediyoruz. Mükemmel yazısı da. Allah ellerine dert vermesin. Ömrünü uzun etsin. Bediüzzaman gibi ahir zamanın çok önemli şahıslarından birisidir. Kıymetinin iyi bilinmesi lazım. Çok az kaldı böyle değerli alimler, çok az. Bediüzzaman’ı görmüş, alimleri görmüş, tarihi bir şahsiyettir. Değerinin çok iyi bilinmesi lazım, çok çok iyi bilinmesi lazım.  (30 ağustos 2011 )

Hacı Bektaş-ı Veli



HACI BEKTAŞ-I VELİ

Gerçek ismi, Seyid Muhammed bin İbrahim Ata olan Hacı Bektaş-ı Veli  1281 yılında Horasan Nişabur’da doğmuş bir düşünürdür.  Hz.Ali’nin soyundandır ve “Seyyid”dir.   Anadolu Alevi ve Bektaşiliği'nin doğmasına öncülük etmiştir.
İlk eğitimini Şeyh Lokman-ı Perende'den almış ve Ahmet Yesevi 'nin öğretilerini takip etmiştir. Ondan dolayı Ahmet Yesevi'nin 'halife'si olarak kabul edilmektedir.  Zahir ve batın ilimlerinde derin bilgilere sahiptir.
Anadolu'ya geldikten sonra kısa zamanda tanınarak kıymetli talebeler yetiştirmiştir.

Kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile büyük hizmetler yapan Hacı Bektaş-ı Veli ve talebeleri, Osmanlı sultanları tarafından da sevilmiş ve hürmet görmüştür. Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı Devleti'nin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri olmuştur. 
Allah aşkı ile dolu olan Hacı Bektaş-ı Veli'den etkilenip onu kendilerine manevi pir olarak kabul eden Yeniçeri Ordusu, manevi hayatını ve disiplinini ona bağladı. Bu nedenle Yeniçerilere tarihte Hacı Bektaş Veli’nin çocukları da denirdi. 
Yeniçerilerin sefere giderken ettikleri ve Gülbank diye bilinen duada da Hacı Bektaş Veli'nin adı anılırdı.

"Allah, Allah! İllallah! Baş uryan, sine püryan, Üçler, yediler, kırklar! Gülbang-i Muhammedi, Nûr-i Nebi, Kerem-i Ali... Pirimiz, sultanımız Hacı Bektaş-ı Veli... Demine devranına Hu diyelim Hu "

Hacı Bektaş-ı Veli'nin sohbetlerini takip ederek ona manevi olarak  bağlananlara "Bektaşi" denilir. Hacı Bektaş-ı Veli  öğretisinin temelini  “Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur" sözleriyle belirtir.İncinsen de, incitme”, “Her ne ararsan kendinde ara” sözleri ile felsefesini açıklar ve bütün insanlığı sevgi, barış ve kardeşliğe şöyle çağırır:
Sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda
Bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda
Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda.

Hacı Bektaş-ı Veli ‘nin eserlerinden bazıları şunlardır:
Makalat - (Farsça)
Kitâbu'l-Fevâid
Şerh-i Besmele
Şathiyye



HACI BEKTAŞ-I VELİ ‘NİN ÖĞÜTLERİNDEN ve SÖZLERİNDEN BAZILARI

Marifetin birinci makamı edep, ikinci makamı, korkudur. Üçüncü makamı, az yemektir. Dördüncü makamı, sabır ve kanattır. Beşinci makamı, utanmaktır. Altıncı makamı, cömertliktir. Yedinci makamı, ilimdir. Sekizinci makamı, marifettir. Dokuzuncu makamı, kendi nefsini bilmektir."

“İnsanın cemali sözünün güzelliğidir.”
“Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız.”
“Hakikatın ilk makamı, toprak olacağımızın bilinmesidir.”
“Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.”
“Ayağa kalkarsan hizmet amacıyla kalk,
Eğer konuşacaksan hikmet ile konuş,
Oturacağın zaman, saygı ile otur!” 

“Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır.

Hayatının büyük bir kısmını Hacıbektaş’ta geçiren Hacı Bektaş-ı Veli, ömrünü de burada tamamladı. Mezarı, Nevşehir iline bağlı Hacıbektaş ilçesinde bulunmaktadır.


ADNAN OKTAR:  Çok sevecendir aleviler, Bektaşiler de öyle. Yani böyle coşkun bir Allah sevgisi ve insan sevgisi vardır. Lafını, sözünü bilir, olgundur insaniyetlidir, derin insanlardır, yani derin insanlardır, yani derin düşünürler. (Eylül 2008,  İran Al Alam TV)

ADNAN OKTAR: Ben Hacı Bektaş kasabasına gittim, orada kaldım. Alevi aileler ile tanıştım. Benim de eniştelerimin iki tanesi Alevi’dir. Onlarla görüştük. Aleviliği inceledim, Alevi ileri gelenleri ile görüştüm. Bizim evimize geldiler. Türkiye’nin çimentosu. Baktık, aslan yatağı. Hepsi delikanlı, yani baş eğmez, yiğit insanlardan oluştuklarını gördüm ve sevgi insanları, şefkat insanı, merhamet insanı. Hayvanlara ayrı sevgileri, bitkilere, insana, gökteki kuşlara karşı, hep barış insanıdır Aleviler. Ve genel kültüre çok önem verirler. Yani düşüncenin gelişmesine, sanata, bilime çok önem verirler. Dolayısı ile, Hz. Ali (r.a)’yi de çok sevdikleri  için, Hz. Ali (r.a.)’de benim dedem olduğu için, ben de onları canım gibi çok seviyorum. Allah mübarek etsin. Gönülleri çok rahat olsun. Aleviler, Hz. Mehdi (a.s.)’nin de aslanlarıdır. İnşaAllah Hz. Mehdi (a.s.)’nin manevi yardımcılarıdır, ahir zamanda. (6 Ocak 2010 )

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri'nin Hayatı




SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, 1888 yılında Bulgaristan'ın Silistre vilayetinde doğdu. İlk tahsilini kendisi de alim olan babasından aldı. 1916 yılında İstanbul'da dönemin en meşhur ve önemli medresesi olan Fatih Medresesini birincilikle bitirdi. Daha sonra Süleymaniye Medresesinde Medresetü'lKuzat yani günümüzdeki Hukuk Fakültesini de birincilikte bitirdi. 30 yaşında ordinaryüs profesörlük ünvanı kazandı.

Genç yaşta hapishaneyle tanıştı

Ömrü boyunca İslam'a hizmet etmek ve Kuran'ı gönüllere yerleştirmek için büyük gayret sarfedenSüleyman Hilmi Tunahan, bu yolda türlü zorluklarla karşılaşmıştır. İlk kez 1939 yılında yaptığı İslami mücadeleden dolayı tutuklandı. Genç denecek yaşta hapishane ile tanıştı. Hapishanede ilmi ve irfani çalışmalarına daha da hız verdi. 1944 yılında ikinci defa tutuklandı, 8 gün boyunca işkenceye tabi tutuldu. 1957 yılında da Kütahya Hapishanesi'nde 69 yaşında 59 gün tutuklu kaldı.İdam talebiyle yargılandı, mahkeme tarafından suçsuz bulunarak beraat etti.

Talebelerine olan sevgisi

Süleyman Efendi talebelerine çok kıymet verir, onların her türlü sıkıntılarıyla ilgilenirdi. Kendi parasıyla talebelerinin masraflarını karşılardı.
Yetiştirdiği talebeler için; “Ben canlı kitaplar yazıyorum. Onlar hiçbir zaman tozlanmayacak, sürekli kendisini okutturacak” derdi.
Süleyman Hilmi Efendi şeker hastalığı sebebiyle 16 Eylül 1959 tarihinde İstanbul'da Hakk’ın rahmetine kavuştu.

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN'IN TALEBELERİNE ÖNEMLİ VASİYETİ:

Süleyman Hilmi Tunahan tüm Müslümanların ittifak içerisinde olmasının önemini şu sözleriyle öğütlemiştir:
“Vasiyetim olsun: Tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız...
Her yerde birlik ve beraberlik lazımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddi ve manevi yardımı cemaat ile beraberdir.Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.”

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ "HZ. MEHDİ (AS)'IN ÇAĞINDAYIZ" DİYOR

Hz. Mehdi hakkında vaki hadis-i şeriflerde, Fahr-i Alem (sav) Efendimiz'densırran (gizlice) haber sadır olmuştur (meydana gelmiştir); ancak, anahtarı kimde ise o açar ve işin hakikatini o anlar, başkası anlayamaz. Herkes anlasa sır zahir olur.Usule muhalif gelir. Yani zamanın sahibi (Hz. Mehdi (as)), Resulullah (sav)'ın varisi perdeyi kime açarsa, ancak o anlar. Nüzul-i Isa aleyhisselam'daki sır da böyle. Allah dostlarının rütbesindeki büyüklükleri nisbetinde halleri ve sırları kapalıdır. HZ. MEHDİ (AS) BİZİM USULUMUZ ÜZERE GELECEK, ŞİMDİ O DEVİRDEYİZ.

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN’IN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Süleyman Efendinin bağlılarından Arif Hikmet Köklü Beyefendi şu hatırayı anlatmışlardır; 
'Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı. Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman Efendi Hazretlerine 'Biz Said Nursi'yi nasıl bileceğiz?' diye sordum. 'BU BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ TÜRKİYE'DE EN SEVDİĞİM ZATTIR' dediler."(Prof.Ahmed Akgündüz-Arşiv belgeleri ışığında Süleyman Hilmi Tunahan-Osav yay.) 
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili diğer görüşlerini ise şöyle belirtmiştir:
 "Said Nursi'ye makamını bizzat Resulullah vermiştir. En yüksek dereceye çıkmıştır. Hz. Allah'ın ilham ettiği şekilde yazacak, onun hizmeti de öyle...
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN TALEBELERİYLE ARANIZDA ZERRE MİKTAR BİR İHTİLAF ÇIKARIRSANIZ HUZUR-U İLAHİDE İKİ ELİM YAKANIZDADIR..."
(Prof.Ahmed Akgündüz-Arşiv belgeleri ışığında Süleyman Hilmi Tunahan-Osav yay.) 
BediüzzamanHazretleri de Süleyman HilmiTunahan Hazretleri ile ilgili şunları söylemiştir:
“Ben kendini görmemişim. Fakat manen tanırım. Ulema-i su İslam dininin şerefini ayak altına düşürdüler. Fakat o bunu minarenin şerefesi gibi yükseltti. ONU VE TALEBELERİNİ OKUDUĞUM EVRADIN inşaALLAH SEVABINA ORTAK KILIYORUM. (Mehmed Emre-Hatıralarım.s:55-56-Erhan yay.)

Şeyh Nazım el Kıbrısi Hazretleri'nin Hayatı



Şeyh Nazım el Kıbrısi Hazretleri, 23 Nisan 1922’de Kıbrıs Larnaka’da doğmuştur. Bu nedenle kendisine Kıbrıslı Şeyh Nazım anlamına gelen Şeyh Nazım el Kıbrısi denilen bu mübarek insanın tam adı, Muhammed Nazım Adil El Kıbrısi El Hakkani’dir.

Annesinin kökeni Mevleviliğin kurucusu olan Mevlana Celalettin Rumi Hazretlerine dayanmaktadır.Babası ise İslam ahlakı ile ahlaklanmış müstesna kişilerdendir.

Her zaman güleryüzlü ve sabırlı olduğu bilinen Şeyh Nazım Hazretleri’nin çocukluğu, Kıbrıs’ta dönemin İslam alimlerinden olan dedesinin yanında geçmiş ve İslamiyet ile ilgili ilk temel eğitimini de onun yanında almıştır. Aldığı bu ilk eğitim onun hayatı boyunca müşfik, insanları seven, onları Allah’ın yoluna güleryüz ve hoş sohbetle davet eden bir insan olmasına vesile olmuştur.

1940’ta İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsünde Kimya Mühendisliği eğitimi almaya başlayan Şeyh Nazım Hazretleri, 1944’te LübnanTripoli’ye gitmiş, orada şehirdeki dönemin İslam alimlerinden olan Tripoli Müftüsü Şeyh Münir-el Malik ile tanışmıştır. Aynı zamanda yine dönemin ünlü İslam alimlerinden olan Abdullah el-Dağıstani ile tanışıp sohbetlerine katılmıştır. Şeyh Nazım Hazretleri’nin gerek dedesinden, gerek Abdullah el-Dağıstani’den aldığı eğitim, onun İslam ahlakı konusunda derin bilgi sahibi olmasına vesile olmuştur.

1974 yılında Avrupa ziyaretlerine başlayan Şeyh Nazım Hazretleri, o yıllarda da hangi kültür ya da inanıştan olursa olsun her dine mensup insanla görüşerek sohbet etmiş ve din ahlakını tanıtmaya çalışmıştır.

Dünyanın her yerinden onun sohbetlerinden istifade etmek isteyen yüzbinlerce seveni vardır. Bu kadar çok sevilmesinin sebebi; samimi, sıcak ve candan bir üslupla din ahlakını anlatması, Allah korkusu ve sevgisi ile herkese her zaman güleryüzle yaklaşmasıdır.

Şeyh Nazım Hazretleri, 1991’de Amerika’ya ilk ziyaretini gerçekleştirmiş ve bu ülkenin yaklaşık 15 eyaletini ziyaret etmiştir. Burada Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve diğer inanışlardaki insanlarla tanışmış, onlara da İslam ahlakını anlatmıştır.

ABD’ye ikinci ziyaretini ise 1993’te yapmıştır. Birçok şehri, kasabayı, buralardaki camileri, kiliseleri ve sinagogları ziyaret etmiştir. Bu vesile ile kısa sürede Kuzey Amerika’da 10.000’den fazla insanın İslamiyet’le tanışarak Müslüman olmasına vesile olmuştur.

1993’te ABD’nin Michigan eyaletinin Fenton bölgesinde “Hakkani Derneği ve Dinlenme Merkezi”ni açmış ve burada çok sayıda seminer ve sohbet yapılmıştır. Onun ahlakını örnek alan binlerce talebesi, ondan öğrendiklerini diğer insanlara anlatmak için başka ülkelere seyahetler yaptılar. Bu coşkulu hareket Grand Opening (Muhteşem Açılış) olarak adlandırıldı.

Şeyh Nazım Hazretleri 1996 yılında, Uzakdoğu ziyaretlerine başladı. Brunei, Malezya, Singapur, Hindistan, Pakistan, Sri Lanka‘daki önemli şehirleri ziyaret etti. Her gittiği ülkede önemli şahsiyetlerle görüşüp, devlet adamları ve ülkenin önde gelen erkanı tarafından ağırlandı.

Bilgisi, tevazusu, insanlara yaklaşım tarzı ve her durumda Allah’a olan bağlılığı ile onu gören her insan tarafından muhabbet ve derin bir saygıyla karşılandı.

Şeyh Muhammed Nazım Adil el Kıbrısi Hazretleri şimdi Kıbrıs’ta Lefke’deki medrese şeklindeki evinde dünyanın her yerinden ziyaretine gelen misafirlerini ağırlayıp onlarla sohbetlerde bulunmakta, 88 yaşında olmasına rağmen üstün çabası ile Kuran ahlakının yeryüzünde yoğun bir şekilde yaşanması için gayret göstermektedir.
Allah ona uzun ömür versin, başımızdan eksik etmesin inşaAllah.


Sultan-ul Evliya Abdülkadir Geylani Hazretleri (1078 - 1166)

Hz. Ali (r.a)' ın Hayatı




HZ. ALİ (RA) (599 -661)

Peygamber Efendimiz (sav)'in amcası Ebu Talip'in oğlu olan Hz. Ali (ra), küçük yaşta İslamiyet'i kabul eden ilk Müslümanlardandır.
Ayrıca Resulullah Efendimiz (sav)’in damadı ve Ehli Beyt’indendir.

Hz. Muhammed (sav)'in yanında büyümüş, onun eğitiminden geçerek yetişmiştir.
Hiç bir zaman putlara secde ve ibadet etmemiş, yalnızca Allah'a secde etmiştir.
Bu nedenle “KerremallâhüVecheh” (Allah yüzünü şereflendirsin) sıfatıyla anılmıştır..
Hz. Ali (ra) İslamiyet'i kabul ettiği küçük yaşlarından itibaren Peygamberimiz (sav)'in en yakın yardımcılarından olmuş, vefatına kadar onun yanından ayrılmamıştır.

Hicretten yaklaşık olarak 23 yıl önce Mekke'de doğan Hz. Ali Kuran ahlakını yaşamada Peygamberimiz (sav)'in örnek gösterdiği mübarek bir İslam halifesidir. İslam tarihinin en görkemli dönemlerinden olan "Dört Halife Dönemi"nin son halifesi olmuştur.
Hz.Muhammed(sav), sevgili tek kızıHz.Fâtıma’yı, Hz.Ali ile evlendirerek onu kendisine damad etmiştir.

Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'dan Hasan, Hüseyin ve Muhsin adında 3 erkek, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm adında iki kızı olmuştur. Hz. Peygamber (sav)’in nesli Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın oğulları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’den devam etmiştir.    


Hz. Ali’nin,  Resulullah (Sav)’ e  Olan  Sevgisi Ve  Örnek İtaati

Muhammed bin Cerir-i Taberi, Hz. Ali (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir.

Resulullah (sav) beni çağırdı ve şöyle buyurdu: “Ya Ali! Allah-u Teala, kendi yakınlarımı uyarıp korkutmamı emretmiştir. Sen bizim için bir yemek yap. Sonra Abdulmuttalib oğullarını, onlarla konuşmam için bir araya topla da iletmekle görevli olduğum şeyi onlara ileteyim.” 

Ben de Resulullah’ın emri üzere onları bir araya topladım, Resulullah (sav) onlara hitaben şöyle buyurdular: “Allah-u Teala, sizi O’na davet etmekle beni görevlendirmiştir. Sizlerden hanginiz, aranızda benim kardeşim, vasim ve halifem olmak istiyor?” Orada bulunanların hepsi sustular. Onların hepsinden yaşta küçük olmama rağmen; “Ya Resulullah! Ben senin yardımcın olmak istiyorum” dedim. Resulullah (sav) elini benim boynuma koyarak şöyle buyurdu: “Bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; sözünü dinleyin ve emirlerine uyun.” (Tarih-i Taberi, c.2, s.62. )


İlim Öncüsü Bir İslam Halifesi

Hz. Ali (ra)'ın öne çıkan özelliklerinden biri, Allah'ın izniyle sahip olduğu ilimdir.
Sahip olduğu ilim, fıkıh metinleri ve hükümleriyle sınırlı kalmamış, matematik ve benzeri bilim dallarında da çağının öncülerinden olmuştu. Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ali (ra)'ın bu önemli özelliğini bir hadis-i şerifinde şöyle övmüştür:

"Ben ilmin şehriyim, Ali (ra) ise kapısıdır." (Deylemi)

Hz. Ali daha çocukluğundan itibaren Peygamber Efendimiz (sav)'in yanında bulunmuş, Kuran ahlakını ve Kuran'ın hikmetlerini ondan öğrenmiş, onun vahiy katipliğini yapmıştır. Hz. Ali, Eshab-ı Kiramın en büyük fıkıh alimlerindendir.

Hz. Ali (a.s) şöyle derdi:
Ben Allah Resulü’nden duyduğum her şeyi mutlaka ezberler ve asla unutmazdım  (Bihârü'l-Envâr, c.35, s.329)

Sayın Adnan Oktar'ın 26 Aralık 2009 Tarihli Röportajı
Peygamberimiz (s.a.v) vahiyle bildiriyor, o yüzden son derece bilgiliydi Hz.Ali (a.s). Yani özel bilgileri de vardı.

Hz. Ali (Ra)'In Örnek Cesareti

Hz. Ali (ra)'ın ön plana çıkan diğer bir özelliği de örnek cesareti olmuştur.Hz. Ali Allah'tan başka kimseden korkmadan ve çekinmeden kararlılık göstermiş hiçbir şart ve ortamda Kuran ahlakından taviz vermemiştir.

Katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulunmuş, sadeceTebük Seferi'ne Peygember Efendimiz (sav)'in emri ile Medine'de kaldığı için katılmamıştır.
Bedir savaşında henüz 25’li yaşlarında idi ve İslamiyet'i koruyanların başındaydı. Yetmiş yara almasına rağmen son ana kadar Resulullah (sav)’in yanında savaşmaya devam etti.
Uhud Savaşında Hz.Ali müşriklerle savaşırken ve Hz.Peygamber(sav)’i korurken elindeki kılıcı kırılmış, bunun üzerine Hz.Muhammed (sav) kendi kılıcı olan elindeki meşhur “Zülfikâr” adlı kılıcı vermiştir.

"Hz. Ali’nin kılıcı da Mehdi’nin yanında olacaktır. Bir rivayette de vardır. Zülfikar o da buradadır, Hz. Ali’nin kılıcı. Topkapı’dadır biliyorsunuz. Peygamber Efendimiz’in kılıçları da yanında olacaktır. Onları teberrüken kullanacaktır Hz. Mehdi. Yani yanında bir süs ve güzellik olarak bir süre bulunduracaktır."

Hendek Savaşı'nda, Araplar'ın ünlü savaşçısı Amr bin Abduved'i ağır bir darbeyle yere serdi. Hendek Savaşı'nın sonucunda Hz. Ali'nin bu başarısının önemli bir yeri vardır.

Hz. Ali Hayber Savaşı sırasında  Hayber kalesinin kapısını eli ile yıkmış ve bu kapıyı kendisi için kalkan olarak kullanmıştır.

"Tam mücahit. Hz. Ali (r.a.)’yi 17 yerinden yaralamışlardı, aslanım benim, ayakta aslan gibi daha hala devam ediyor. 17 yerinden yaralı, kılıç yarası aldı, inşaAllah. Bir tane kılıç yarası alsa insan takla atar, düşer. 17 yerinden yaraladılar benim aslanımı, maşaAllah. Dedemi. Aslan gibi yine ayaktaydı. Hayber Kalesi’nin kapısını söktü, inşaAllah. O adrenalinle maşaAllah."


Mekke fethedildiğinde Hz.Muhammed (sav) ile birlikte , Ka’be-i Muazzama’nın çevresindeki putları kırdılar; içerisine girip oradaki putları da yerlerinden sökerek dışarıya attılar.
Yüksekteki putların kırılması için Hz.Muhammed (sav), Hz.Ali’ye “Yâ Ali! Omuzlarıma bas çık, şunları indir, kır” diye buyurdular. Hz.Ali, Resulullah (sav)’ın omuzlarına basıp putları indirdi. O anda yaşadığı coşkulu Allah aşkını anlatırken  

“Bana öyle geldi ki, dileseydim göğe ulaşabilirdim” buyurmuşlardır.


Hz. Ali’nin Dış Görünümü Ve Güzelliği
Hz. Ali buğday tenli, yeşil gözlü, sık sakalları olan, güler yüzlü, geniş göğüslü, heybetli  bir  görünüşe sahipti.

ADNAN OKTAR'IN 23 EKİM 2009 TARİHLİ DEM TV RÖPORTAJINDAN
"Hz. Ali benim dedem aslan gibidir o böyle geniş omuzlu yeşil gözlüdür Hz. Ali. Pehlivandı o biliyorsunuz müthiş güçlüydü. Hayber kalesinin kapısını söktü kuvvetinin şiddetini oradan anlayın. Çok şakacıdır Hz. Ali,sevecen, neşeli, dışa dönük bir insandır, hayat doluydu. ...Benim dedem Hazreti Ali görenin nefesi kesilecek derecede yakışıklıydı."

Hz. Ali (RadiyallahuAnh)’In Bazı Lakapları

Şir-i Yezdan (Allah'ın Aslanı)
Kur'an-ı Natık (Konuşan Kuran)
Haydar(Arslan)
Haydar-ı Kerrar (Kahramanca döne döne düşmana saldıran)
Murtaza (Allah'ın razı olduğu kişi)
Şah-ı Velayet (Velilerin Şahı)
Emir’il müminin (Müminlerin Emiri )
Esedullah (Allah'ın Arslanı)
Şah-ı Merdan (Yiğitlerin Şahı)
Seyfullah (Allah’ın kılıcı)
Sultan-ül-eshiya  (Cömertlerin Sultanı)
Ebu Turab (Toprağın babası)

Hz. Ali (as) 661 yılında Ramazan ayının 19. gününün sabahı Kufe camiinde sabah namazını kılarken İbn-i Mülcem'in zehirli kılıcıyla aldığı darbe sonucu şehit olmuştur.
Hz. Ali, vefat etmek üzere iken buyurdu ki:

- Yeminle söylüyorum ki, umduğuma kavuştum. 

Resulullah (Sav) Hz. Ali’nin Şehadetini Önceden Haber Vermiştir

Resulullah (sav) Hz. Ali’ye Ebu Turab yani toprağın babası künyesini vermiş ve şehadetini haber vermiştir.

Allah Resulü (sav), Hz. Ali ve AmmarYasir’i yumuşak topraklar üzerine uzanıp uyurlarken gördü ve onları uyandırdı. Sonra elleriyle Hz. Ali’ye dokunarak şöyle buyurdu: “Uyan ey Ebu Turab! (toprağın babası) Sana insanların en bedbahtını haber vermemi ister misin? buyurdu ve sonra onlar iki kişidir buyurdu; biri (Salih’in ) devesini öldüren Uhmir Semud öteki ise (HZ. ALİ’NİN) KAFASINA İŞARET EDEREK BURAYA-KILICIYLA DARBE VURUP SAKALINI KANA BULAYACAK KİŞİDİR.”(MüsnediAhmed, c.4, s.263-264, 5/326, h.17857; s.327, h.17862; el-Müstedreku’s-Sahiheyn, 3:140, 3/151, h.4679; TarihulUmemivel Memluk 2:261, 408/2, Hicretin 2. Yıl olayları, es-Siretu’n-Nebeviyye, 2:236, 2/249; el-Bidayetuven-Nihaye 3:247, 303/2 hicretin 2. Yıl olayları.)

Peygamber Efendimiz (Sav) İn Hz. Ali (Ra) Hakkındaki Sözleri 
  • "Ali (ra)'yi seven, beni sevmiştir. Ona düşmanlık, bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de elbette Allah'ı incitmiş olur."(Taberani) 
  • "Her şeyin bir kanadı vardır, bu ümmetin kolu kanadı da Ebu Bekir (ra) ve Ömer (ra)'dir. Her şeyin bir kalkanı vardır, bu ümmetin kalkanı da Ali (ra)'dir." (Hatib)
Hz. Ali (Ra)'in Dilinden Hz. Mehdi (As)
Hz. Ali (ra) kendi soyundan gelecek olan Hz. Mehdi(as)’a karşı coşkun bir sevgi duyuyordu. Bir sözünde Hz. Mehdi (as)’a ulaşmak için her türlü engelin aşılması gerektiğini belirtmiştir.
Kapalı bir sandık içinde olsam dahi Mehdi (a.s)’a katılmak için kilidini kırar çıkarım. Çünkü orada Allah’ın halifesi Mehdi (as) vardır.  (Kıyamet Alametleri, Berzenci, sf. 171)
Bir diğer sözünde ise Hz. Mehdi (as) için dua etmiş ve “onu ne de çok görmek isterdim” diyerek Hz. Mehdi (as)’a olan sevgisini ve özlemini belirtmiştir:
Sonra Hz. Mehdi aleyhisselam’ın sıfatlarını sayarak buyurdu ki:“İÇİNİZDEKİ EN GENİŞ SIĞINAKTIR, İÇİNİZDE İLMİ EN ÇOK OLANDIR, VE DOSTLARINI, SEVDİKLERİNİ EN FAZLA ARAYIP SORANDIR. Allah’ım! Onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine vesile kıl ve ümmetin dağınıklığını onunla topla! Eğer Allah seni muvaffak kılarsa ONUN BİATINA KOŞ (ONA TABİ OL) VE ONDAN ASLA VAZGEÇME. EĞER MUVAFFAK OLUR DA, ONA ULAŞIR VE HİDAYET OLURSAN ONDAN ASLA VAZGEÇME. Âh – ve eliyle göğsünü göstererek – onu ne de çok görmek isterdim.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 252)

PEYGAMBERİMİZ HZ. MEHDİ (A.S.)'IN ADINI BİLİYORDU ANCAK AÇIKLANMAMASI İÇİN HZ. ALİ'DEN SÖZ ALMIŞTI

Cabir, Ebu Cafer’den naklediyor, “Ömer, iman edenlerin Prensine (Hz. Ali’ye) Mehdi hakkında sorunca şöyle dedi: Ya İbn Ebu Talib (Hz. Ali) bana Mehdi’yi anlat. Adı nedir?” İman edenlerin Prensi (Hz. Ali) dedi ki: “Benim sevgili ve yakın dostum (Peygamberimiz (s.a.v.) dedi ki, YÜCE ALLAH ONU ORTAYA ÇIKARANA KADAR ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN ADINI KİMSEYE SÖYLEMEMEM İÇİN BENDEN SÖZ ALDI. ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) ADI, YÜCE ALLAH’IN ELÇİSİNE EMANET ETTİĞİ BİLGİLERDEN BİRİDİR. (İkmal al Din) (Gaybet, Allame Muhammed Bakır El-Meclisi, Ansariyan Yayınları, İran, 2007)

SAYIN ADNAN OKTAR’IN 8 NİSAN 2010 TARİHLİ RÖPORTAJINDAN
ADNAN OKTAR: " EvvelAllahevvelAllah. Nasıl? Dünya hakimiyeti ile intikamını alıyor, değil mi? Hani soyu kesikti Peygamber (s.a.v.)’in değil mi? İşte o tahakkuk edecek, Peygamber (s.a.v.) neslinin dünya hakimiyeti tahakkuk edecek inşaAllah. Milyonlarca seyit ayaklanacak inşaAllah manen. Kanımızı talep edecek diyor. Hz. Mehdi (a.s.)’ın alnına sürülmüştür Hasan (r.a.)’ın, Hüseyin’in (r.a.)’ın ve Ali (r.a.)’ın kanı. Onların intikamını alacak. İntikam nedir? Dünya hakimiyetidir, küfrün yeryüzünden silinmesidir. Tabii, üç çizgi olarak alnına sürüldü inşaAllah, inşaAllah.