Sağlıklı bir hayat sürmemizin nedenlerinden biri akciğerlerimizdeki “sürfaktan” adlı maddedir...
Yaşamımızın vazgeçilmezi olan sürfaktanlar, henüz biz doğmadan bile yaşamımızı etkilerler. Çünkü doğduğumuz andan itibaren akciğerlerimiz bu madde sayesinde nefes alıp vermemizi kontrol edebilir. Ellerimizin temizliğinden giysilerimizin temizlenmesine kadar temizlikle ilgili her türlü işlem, sürfaktanlar sayesinde gerçekleşir. Bulutların oluşumu ve yağmurun gübreleme özelliği hep bu gözle göremediğimiz maddeler vesilesiyledir.…
• Yaşamımızda bu derece önemli yer tutan sürfaktanlar nedir?
• Nefes almamızı nasıl kontrol ederler?
• Bulutları nasıl oluşturur, çevremizi ve bizi nasıl temizlerler?
Sürfaktan maddeler en basit tanımı ile bir sıvının yüzey gerilimini azaltan maddelerdir. Bunu bir örnekle açıklamak mümkündür. İçi hava ile dolduğu için içindeki basınç artan balonun bilindiği gibi yüzeyindeki gerilim artar. İşte sürfaktan bu yüzey gerilimini azaltan maddedir. Yapısal olarak hidrofilik (bir molekülün suya bağlanabilme özelliği) bir baş ve hidrofobik (bir molekülün sudan kaçınma özelliği) bir kuyruktan oluşurlar. Yüce Allah’ın yarattığı bu yapısal özellik, sürfaktanların hayatımızın vazgeçilmez unsurları olmasını sağlamıştır.
Temizleme İşlemi Sürfaktan Maddeler Tarafından Gerçekleşir
Sürfaktan maddelerin temizleme işlemi genelde aynı kurala dayanır. Bu maddelerin yapısal olarak suda çözülebilen ve suda çözülmeyen bir tarafları vardır. Suda çözülemeyen (suyu sevmeyen) tarafları kirleri çevreler, sararak içine alır ve hapseder. Sürfaktanlar bu özellikleri ile hem doğayı hem de yapay olarak elde edilen çeşitleri ile günlük yaşamımızda kullandığımız her şeyi temizlerler.
Organik Atıkların Temizlenmesini Sağlar
Doğada çürümüş bitki ve diğer organizma artıklarının parçalanma ürünleri olarak birçok doğal sürfaktan oluşur ve suya karışır. Bu sürfaktanlara en iyi örnek hümik asittir. Hümik asitler toprakta uzun süre kalmakta ve zaman içinde yavaş yavaş içlerine hapsettikleri organik maddelerle birlikte parçalanmaktadırlar. Böylece doğa organik atıklardan temizlenmekte, ayrıca hümik asit aracılığıyla toprağın havalanması ve su tutması, toprak mikro organizmalarının gelişimi ve çoğalması sağlanmakta, bitkilerin stres koşullarına, hastalık ve zararlılara dayanıklılığı artmaktadır.
Deniz Suyunun Temizlenmesini Sağlar
Deniz suyunun içerdiği yağlı cisimler ve proteinler de aynı işleyiş prensibi doğrultusunda sürfaktanlar sayesinde temizlenir.
Gündelik Yaşamdaki Temizlik Sürfaktan Maddeler Sayesindedir
Deterjanlar ve sabunlar suni olarak imal edilen sürfaktan maddelerdir. Deterjan veya sabundaki sürfaktan, düşük konsantrasyonlarda kullanıldığında suyun yüzey gerilimini oldukça düşürücü bir özelliğe sahiptir. Sürfaktan molekülünün hidrofobik (suyu sevmeyen) kısmı kumaş üzerindeki yağ tarafından çekilir ve yağın etrafı hidrofilik (su sever) kısım ile kaplanır. Böylece yağ molekülü yuvarlanarak atılır.
Bulut Oluşumunda Sürfaktan Maddelerin Etkisi Vardır
Plankton adı verilen mikroskobik alglerin yıkımı ile oluşan sürfaktanlar, dalgaların kıyıya vurması ile köpükler oluşturur. Daha sonra bu köpüklerin patlaması ile sodyum klorür ve diğer elementler havaya yayılır. Havaya yayılan bu aerosollerden bir kısmı rüzgarın etkisi ile yeniden denize düşerken diğerleri yükselir ve havada asılı halde kalır. Bu şekilde çok iyi derecede bir buhar taşıyıcısı olan sodyum klorür açığa çıkarak bulut oluşumunu sağlar. Denizlerde oluşan sürfaktanların birleştirici etkisi olmasaydı çok az bulut oluşur ve iklimler çok kurak geçerdi.
Yüce Allah dünyadaki birçok doğal olayda olduğu gibi, bulutların oluşumunda da sürfaktan gibi bir maddeyi sebep olarak yaratmaktadır.
Sürfaktan Maddeler Bitkiler için Gereken Elementleri Toprağa Kazandırırlar
Sürfaktanların canlılar için kaçınılmaz bir ihtiyaç olan yağmuru yağdıran bulutları oluşturmasının yanında bir de gübreleme özellikleri vardır. Denizlerden buharlaşarak bulutlara ulaşan yağmur damlaları sürfaktan maddelerin etkisiyle, deniz yüzeyinin mikro katmanı olan üst kısmındaki mikroskobik alglerin ve zooplanktonların bozulmasından meydana gelen pek çok organik artıkları içlerine hapsederler. Bu artıkların bazıları, deniz suyunda çok az bulunan fosfor, magnezyum, potasyum gibi elementleri ve ayrıca bakır, çinko, kobalt ve kurşun gibi ağır metalleri seçip ayırarak, kendi içlerinde toplarlar. Yeryüzündeki tohum ve bitkilerin yetişmeleri için gereksinim duydukları madensel tuzlar ve elementler sürfaktan maddelerin bu hapsetme özelliği sayesinde yağmur damlalarıyla yeryüzüne inerler.
Yağışlarla toprağa inen bu tuzlar, verimi artırmak için kullanılan geleneksel gübrelerin bazılarının (kalsiyum, magnezyum, potasyum vb.) küçük örnekleridir. Bu tür aerosellerde bulunan ağır metaller ise, bitkilerin gelişiminde ve üretiminde verimlilik artırıcı elementleri oluştururlar.
Kısacası, sürfaktan maddelerin etkisiyle içine çeşitli mineraller hapseden yağmur önemli bir gübredir. Fakir bir toprak, yalnızca yağmur aracılığıyla gelen bu gübrelerle bile, yüzyıllık bir süre içinde bitkiler için gereken tüm elementleri kazanabilir. Ormanlar da, yine bu deniz kökenli aerosoller yardımıyla gelişir ve beslenirler.
Bu yolla, her yıl kara parçalarının toplam yüzeyi üzerine 150 milyon ton gübre düşmektedir. Bu doğal gübreleme işleyişi olmasaydı, Dünya üzerinde çok daha az bitki olacak, hayat dengesi bozulacaktı.
Nefes Almamızın Ana Kaynağı Sürfaktan Maddelerdir
Doğduğumuz andan itibaren rahatlıkla nefes alırız ve aldığımız bu nefes sayesinde hayatımıza devam edebiliriz. Birkaç dakika nefesimizin kesilmesi bile tüm vücut fonksiyonlarımızın durmasına ve hayatımızı yitirmemize neden olabilir. İşte sağlıklı bir hayat sürmemizin nedenlerinden biri akciğerlerimizdeki “sürfaktan” adlı maddedir. Akciğerlerimizi oluşturan 300 milyondan fazla keseciğin çevresi sürfaktan isimli madde ile çevrilidir. Her nefes aldığımızda 300 milyon küçük keseciğin içi havayla dolar. Bu keseciklerin iç yüzeyinde kılcal damarlar bulunmaktadır. Balonlar havayla dolduğu anda, kılcal damarlarda bulunan kandaki karbondioksit, havada bulunan oksijen atomları ile yer değiştirir.
Ancak bu hava keseciklerinin açılıp kapanmaları ilk bakışta görüldüğü kadar kolay değildir. İlk defa şişirilen bir balonu şişirmek ne kadar zorsa, normal şartlar altında çok yüksek bir gerilime sahip olan alveolleri şişirmek de o derece zordur. Ancak nefes alıp verirken hiç zorlanmayız. Alveollerimizin açılıp kapanmasını hissetmeyiz bile. Çünkü solunum sistemimiz rahat nefes alıp vermemizi sağlayan bir yapıya sahiptir. Her nefes alındığında alveollerin kolayca açılıp kapanmasını sağlayacak bir sistemin olmaması, insan için ölümcül sonuçlara yol açabilecek kadar ciddi bir sorundur.
Sürfaktan maddesi bu keseciklerin açılıp kapanmasına yardım eder, yüzey gerilimlerini düşürür. Bu maddenin bir diğer fonksiyonu da nefes verirken keseciklerin tamamen boşalmasını engellemesidir. Sürfaktan sayesinde en güçlü nefes verişte bile akciğerlerde belli miktarda hava kalır. Bu şekilde alveol çevresinde dolaşan kan her zaman havayla temas edip vücudun tüm hücrelerine düzenli olarak oksijen iletir.
Sürfaktan, alveollerin yüzeyinde bulunan çok özel bir hücre grubu (tip II granüler promösitler) tarafından sentezlenir. Vücudun akciğer hariç hiçbir bölgesinde olmayan bu hücreler sayesinde, rahatlıkla nefes alıp verebiliriz.
Bu maddenin önemli özelliklerinden birisi de bebek doğmadan tam bir ay kala üretilmeye başlamasıdır. İşte olayın mucizevi yönü de burada başlar.
* Anne rahmindeyken akciğerini kullanmayan bebek nasıl olup da dışarıda nefes alırken böyle bir zorlukla karşılaşacağını düşünüp, bu maddeyi üretmeye ihtiyaç duyabilir?
* Sürfaktanın akciğerindeki keseciklerine yardımcı olabileceğini nereden bilebilir?
* Bu maddenin keseciklerin yüzey gerilimini düşüreceğini hangi kimya bilgisiyle tahmin edebilir?
Kuşkusuz henüz bir bebeğin tüm bunları akletmesi ve vücuduna ihtiyacı olan eksiklikleri yerleştirmesi mümkün değildir. Her şeyi yaratmaya kadir olan Yüce Allah bebekleri anne rahminde dış dünyaya hazırlayarak onlara rahmet etmektedir. Çünkü bu maddenin yokluğu, bebeğin hayatını çok kısa bir zamanda kaybetmesine neden olacaktır. Bu hazırlığın yapılmadığı yani sürfaktan üretiminin yetersiz olduğu istisnai durumlarda örneğin prematüre bebeklerde bu durum oksijen yetersizliğine neden olur.
YÜCE ALLAH’IN NiMETLERİNİ BİR GENELLEME YAPARAK BİLE SAYAMAYIZ
Yüce Allah’ın kullarına bahşettiği nimetlerin sayısı o kadar fazla, türü o kadar çoktur ki, bu nimetleri saymaya kalkışsak, hatta gruplandırarak saymaya çalışsak bile, sayıp bitirmeye güç yetiremeyiz. Üstelik sahip olduğumuz nimetlerin her birisi yaşamımızı devam ettirebilmemiz için son derece önemli olduğu gibi, pek çoğu da hayatımızı güzelleştirmekte ve kolaylaştırmaktadır. Bize verilen nimetlerden herhangi birinin kısa bir süre için bile eksilmesi veya azalması bunun ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu bize göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu nedenle müminlerin sahip oldukları küçük büyük her şey için, tüm bunları kendilerine lütfeden Allah’a şükretmeleri çok önemli bir ahlak güzelliğidir. Müminlere yakışan kendisine ikram edilmiş olan nimetleri tek tek düşünmek ve her biri için Allah’ı anıp, O’na gönülden şükretmektir.
Sınırsız bir gücün sahibi olan Allah, sürfaktan maddeler ile benzersiz bir nimet yaratmıştır. Tek başına sürfaktan maddeler bile Allah’ın yüceliğini gereği gibi takdir edebilmek ve O’ndan gereği gibi korkmak için yeterlidir.
Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” (İbrahim Suresi, 34)
Sürfaktan maddelerin olmadığı bir dünya bulutların ve yağmurun olmaması, kirlerin temizlenememesi ve belki de hepsinden önemlisi nefes alamadığı için yaşayamayan canlılar anlamına gelir. Sadece tek bir maddenin yokluğu ve dengedeki tek bir bozulma kainatı içine alan tüm sistemi etkileyecektir. Tüm bunlar şu anlama gelir; Allah’ın yarattığı bu düzen içinde müthiş bir denge, hassas bir oran ve kusursuzluk hakimdir.
• Yaşamımızda bu derece önemli yer tutan sürfaktanlar nedir?
• Nefes almamızı nasıl kontrol ederler?
• Bulutları nasıl oluşturur, çevremizi ve bizi nasıl temizlerler?
Sürfaktan maddeler en basit tanımı ile bir sıvının yüzey gerilimini azaltan maddelerdir. Bunu bir örnekle açıklamak mümkündür. İçi hava ile dolduğu için içindeki basınç artan balonun bilindiği gibi yüzeyindeki gerilim artar. İşte sürfaktan bu yüzey gerilimini azaltan maddedir. Yapısal olarak hidrofilik (bir molekülün suya bağlanabilme özelliği) bir baş ve hidrofobik (bir molekülün sudan kaçınma özelliği) bir kuyruktan oluşurlar. Yüce Allah’ın yarattığı bu yapısal özellik, sürfaktanların hayatımızın vazgeçilmez unsurları olmasını sağlamıştır.
Temizleme İşlemi Sürfaktan Maddeler Tarafından Gerçekleşir
Sürfaktan maddelerin temizleme işlemi genelde aynı kurala dayanır. Bu maddelerin yapısal olarak suda çözülebilen ve suda çözülmeyen bir tarafları vardır. Suda çözülemeyen (suyu sevmeyen) tarafları kirleri çevreler, sararak içine alır ve hapseder. Sürfaktanlar bu özellikleri ile hem doğayı hem de yapay olarak elde edilen çeşitleri ile günlük yaşamımızda kullandığımız her şeyi temizlerler.
Organik Atıkların Temizlenmesini Sağlar
Doğada çürümüş bitki ve diğer organizma artıklarının parçalanma ürünleri olarak birçok doğal sürfaktan oluşur ve suya karışır. Bu sürfaktanlara en iyi örnek hümik asittir. Hümik asitler toprakta uzun süre kalmakta ve zaman içinde yavaş yavaş içlerine hapsettikleri organik maddelerle birlikte parçalanmaktadırlar. Böylece doğa organik atıklardan temizlenmekte, ayrıca hümik asit aracılığıyla toprağın havalanması ve su tutması, toprak mikro organizmalarının gelişimi ve çoğalması sağlanmakta, bitkilerin stres koşullarına, hastalık ve zararlılara dayanıklılığı artmaktadır.
Deniz Suyunun Temizlenmesini Sağlar
Deniz suyunun içerdiği yağlı cisimler ve proteinler de aynı işleyiş prensibi doğrultusunda sürfaktanlar sayesinde temizlenir.
Gündelik Yaşamdaki Temizlik Sürfaktan Maddeler Sayesindedir
Deterjanlar ve sabunlar suni olarak imal edilen sürfaktan maddelerdir. Deterjan veya sabundaki sürfaktan, düşük konsantrasyonlarda kullanıldığında suyun yüzey gerilimini oldukça düşürücü bir özelliğe sahiptir. Sürfaktan molekülünün hidrofobik (suyu sevmeyen) kısmı kumaş üzerindeki yağ tarafından çekilir ve yağın etrafı hidrofilik (su sever) kısım ile kaplanır. Böylece yağ molekülü yuvarlanarak atılır.
Bulut Oluşumunda Sürfaktan Maddelerin Etkisi Vardır
Plankton adı verilen mikroskobik alglerin yıkımı ile oluşan sürfaktanlar, dalgaların kıyıya vurması ile köpükler oluşturur. Daha sonra bu köpüklerin patlaması ile sodyum klorür ve diğer elementler havaya yayılır. Havaya yayılan bu aerosollerden bir kısmı rüzgarın etkisi ile yeniden denize düşerken diğerleri yükselir ve havada asılı halde kalır. Bu şekilde çok iyi derecede bir buhar taşıyıcısı olan sodyum klorür açığa çıkarak bulut oluşumunu sağlar. Denizlerde oluşan sürfaktanların birleştirici etkisi olmasaydı çok az bulut oluşur ve iklimler çok kurak geçerdi.
Yüce Allah dünyadaki birçok doğal olayda olduğu gibi, bulutların oluşumunda da sürfaktan gibi bir maddeyi sebep olarak yaratmaktadır.
Sürfaktan Maddeler Bitkiler için Gereken Elementleri Toprağa Kazandırırlar
Sürfaktanların canlılar için kaçınılmaz bir ihtiyaç olan yağmuru yağdıran bulutları oluşturmasının yanında bir de gübreleme özellikleri vardır. Denizlerden buharlaşarak bulutlara ulaşan yağmur damlaları sürfaktan maddelerin etkisiyle, deniz yüzeyinin mikro katmanı olan üst kısmındaki mikroskobik alglerin ve zooplanktonların bozulmasından meydana gelen pek çok organik artıkları içlerine hapsederler. Bu artıkların bazıları, deniz suyunda çok az bulunan fosfor, magnezyum, potasyum gibi elementleri ve ayrıca bakır, çinko, kobalt ve kurşun gibi ağır metalleri seçip ayırarak, kendi içlerinde toplarlar. Yeryüzündeki tohum ve bitkilerin yetişmeleri için gereksinim duydukları madensel tuzlar ve elementler sürfaktan maddelerin bu hapsetme özelliği sayesinde yağmur damlalarıyla yeryüzüne inerler.
Yağışlarla toprağa inen bu tuzlar, verimi artırmak için kullanılan geleneksel gübrelerin bazılarının (kalsiyum, magnezyum, potasyum vb.) küçük örnekleridir. Bu tür aerosellerde bulunan ağır metaller ise, bitkilerin gelişiminde ve üretiminde verimlilik artırıcı elementleri oluştururlar.
Kısacası, sürfaktan maddelerin etkisiyle içine çeşitli mineraller hapseden yağmur önemli bir gübredir. Fakir bir toprak, yalnızca yağmur aracılığıyla gelen bu gübrelerle bile, yüzyıllık bir süre içinde bitkiler için gereken tüm elementleri kazanabilir. Ormanlar da, yine bu deniz kökenli aerosoller yardımıyla gelişir ve beslenirler.
Bu yolla, her yıl kara parçalarının toplam yüzeyi üzerine 150 milyon ton gübre düşmektedir. Bu doğal gübreleme işleyişi olmasaydı, Dünya üzerinde çok daha az bitki olacak, hayat dengesi bozulacaktı.
Nefes Almamızın Ana Kaynağı Sürfaktan Maddelerdir
Doğduğumuz andan itibaren rahatlıkla nefes alırız ve aldığımız bu nefes sayesinde hayatımıza devam edebiliriz. Birkaç dakika nefesimizin kesilmesi bile tüm vücut fonksiyonlarımızın durmasına ve hayatımızı yitirmemize neden olabilir. İşte sağlıklı bir hayat sürmemizin nedenlerinden biri akciğerlerimizdeki “sürfaktan” adlı maddedir. Akciğerlerimizi oluşturan 300 milyondan fazla keseciğin çevresi sürfaktan isimli madde ile çevrilidir. Her nefes aldığımızda 300 milyon küçük keseciğin içi havayla dolar. Bu keseciklerin iç yüzeyinde kılcal damarlar bulunmaktadır. Balonlar havayla dolduğu anda, kılcal damarlarda bulunan kandaki karbondioksit, havada bulunan oksijen atomları ile yer değiştirir.
Ancak bu hava keseciklerinin açılıp kapanmaları ilk bakışta görüldüğü kadar kolay değildir. İlk defa şişirilen bir balonu şişirmek ne kadar zorsa, normal şartlar altında çok yüksek bir gerilime sahip olan alveolleri şişirmek de o derece zordur. Ancak nefes alıp verirken hiç zorlanmayız. Alveollerimizin açılıp kapanmasını hissetmeyiz bile. Çünkü solunum sistemimiz rahat nefes alıp vermemizi sağlayan bir yapıya sahiptir. Her nefes alındığında alveollerin kolayca açılıp kapanmasını sağlayacak bir sistemin olmaması, insan için ölümcül sonuçlara yol açabilecek kadar ciddi bir sorundur.
Sürfaktan maddesi bu keseciklerin açılıp kapanmasına yardım eder, yüzey gerilimlerini düşürür. Bu maddenin bir diğer fonksiyonu da nefes verirken keseciklerin tamamen boşalmasını engellemesidir. Sürfaktan sayesinde en güçlü nefes verişte bile akciğerlerde belli miktarda hava kalır. Bu şekilde alveol çevresinde dolaşan kan her zaman havayla temas edip vücudun tüm hücrelerine düzenli olarak oksijen iletir.
Sürfaktan, alveollerin yüzeyinde bulunan çok özel bir hücre grubu (tip II granüler promösitler) tarafından sentezlenir. Vücudun akciğer hariç hiçbir bölgesinde olmayan bu hücreler sayesinde, rahatlıkla nefes alıp verebiliriz.
Bu maddenin önemli özelliklerinden birisi de bebek doğmadan tam bir ay kala üretilmeye başlamasıdır. İşte olayın mucizevi yönü de burada başlar.
* Anne rahmindeyken akciğerini kullanmayan bebek nasıl olup da dışarıda nefes alırken böyle bir zorlukla karşılaşacağını düşünüp, bu maddeyi üretmeye ihtiyaç duyabilir?
* Sürfaktanın akciğerindeki keseciklerine yardımcı olabileceğini nereden bilebilir?
* Bu maddenin keseciklerin yüzey gerilimini düşüreceğini hangi kimya bilgisiyle tahmin edebilir?
Kuşkusuz henüz bir bebeğin tüm bunları akletmesi ve vücuduna ihtiyacı olan eksiklikleri yerleştirmesi mümkün değildir. Her şeyi yaratmaya kadir olan Yüce Allah bebekleri anne rahminde dış dünyaya hazırlayarak onlara rahmet etmektedir. Çünkü bu maddenin yokluğu, bebeğin hayatını çok kısa bir zamanda kaybetmesine neden olacaktır. Bu hazırlığın yapılmadığı yani sürfaktan üretiminin yetersiz olduğu istisnai durumlarda örneğin prematüre bebeklerde bu durum oksijen yetersizliğine neden olur.
YÜCE ALLAH’IN NiMETLERİNİ BİR GENELLEME YAPARAK BİLE SAYAMAYIZ
Yüce Allah’ın kullarına bahşettiği nimetlerin sayısı o kadar fazla, türü o kadar çoktur ki, bu nimetleri saymaya kalkışsak, hatta gruplandırarak saymaya çalışsak bile, sayıp bitirmeye güç yetiremeyiz. Üstelik sahip olduğumuz nimetlerin her birisi yaşamımızı devam ettirebilmemiz için son derece önemli olduğu gibi, pek çoğu da hayatımızı güzelleştirmekte ve kolaylaştırmaktadır. Bize verilen nimetlerden herhangi birinin kısa bir süre için bile eksilmesi veya azalması bunun ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu bize göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu nedenle müminlerin sahip oldukları küçük büyük her şey için, tüm bunları kendilerine lütfeden Allah’a şükretmeleri çok önemli bir ahlak güzelliğidir. Müminlere yakışan kendisine ikram edilmiş olan nimetleri tek tek düşünmek ve her biri için Allah’ı anıp, O’na gönülden şükretmektir.
Sınırsız bir gücün sahibi olan Allah, sürfaktan maddeler ile benzersiz bir nimet yaratmıştır. Tek başına sürfaktan maddeler bile Allah’ın yüceliğini gereği gibi takdir edebilmek ve O’ndan gereği gibi korkmak için yeterlidir.
Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” (İbrahim Suresi, 34)
Sürfaktan maddelerin olmadığı bir dünya bulutların ve yağmurun olmaması, kirlerin temizlenememesi ve belki de hepsinden önemlisi nefes alamadığı için yaşayamayan canlılar anlamına gelir. Sadece tek bir maddenin yokluğu ve dengedeki tek bir bozulma kainatı içine alan tüm sistemi etkileyecektir. Tüm bunlar şu anlama gelir; Allah’ın yarattığı bu düzen içinde müthiş bir denge, hassas bir oran ve kusursuzluk hakimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder