Hz. İsa (a.s.) bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış olan, Allah’ın dünyada ve ahirette seçkin kıldığı bir elçisidir. Hz. İsa (a.s.)’ın doğumu, hayatı ve Allah Katına alınması hep mucizevi bir biçimde gerçekleşmiş, bu mübarek insanın hayatı Kuran’da ayrıntılı olarak haber verilmiştir. Hz. İsa (a.s.)’ı diğer peygamberlerden ayıran en önemli özelliği onun halen vefat etmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri gönderilecek olmasıdır. Onun bu özel durumuna dair Kuran’da önemli işaretler vardır. (Nisa Suresi, 156-159; Al-i İmran Suresi, 55; Maide Suresi, 117; Zuhruf Suresi, 57-61; Al-i İmran Suresi, 45-48; Maide Suresi, 110; Al-i İmran Suresi, 59; Meryem Suresi, 33) Bu ayetlerin birinde “Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur.” (Zuhruf Suresi, 61) buyrulmaktadır. Bu ayet Hz. İsa (a.s.)’ın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne açık bir işaret taşır.
Yüce Rabbimiz, dünya hayatının sonunun yaklaştığı ahir zaman adı verilen dönemde, tüm zorlukların, savaşların, terör, dejenerasyon ve korkuların hüküm sürdüğü bir zamanda, dünyaya mübarek bir şahsı gönderecek ve onun vesilesiyle her türlü zulmü ve adaletsizliği sona erdirecektir. Bu mübarek şahıs Hz. Mehdi (a.s.)'dır. Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhurunun ardından Hz. İsa (a.s.) yeniden yeryüzüne gelecek ve Hz. Mehdi (a.s.) ile birlikte, tüm dünyaya İslam ahlakını hakim kılacaktır. Şüphesiz bu iki değerli zat tüm insanlık için büyük bir müjde ve Yüce Allah’ın büyük bir rahmetidir.
Hz. İsa (a.s.)’ın gelişi Kuran’ın pek çok ayetinde bildirilmesinin yanı sıra Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde de müjdelenmiştir. Bu hadislerden biri şu şekildedir:
“VALLAHİ MUHAKKAK VE MUHAKKAK MERYEM OĞLU İSA (A.S.) İNECEK, HEM ADİL BİR HAKEM, ADALETLİ BİR HÜKÜMDAR OLARAK İNECEK... (Ebu Hureyre r.a. / Buhari, Büyu 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242 (155); Ebu Davud, Melahim 14 (4324); Tirmizi, Fiten 54 (2234)”
Ayet ve hadislerde haber verildiği gibi Hz. İsa (a s.)’ın dünyanın bu son dönemi olan ahir zamanda geleceği çok açıktır. Ancak Hz. İsa (a.s.)’ı tanımak herkes için mümkün olmayabilir. Bu konu ile ilgili Bediüzzaman Said Nursi şunları söylemektedir:
“Hz. İsa (a.s.) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. Onun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır.” (Mektubat, s. 54)
Ancak Hz. İsa (a.s.)’ı bazı özellikleriyle tanımak mümkün olabilir:
* Üstün iman gücü,
* Hikmet ve hitabet gücünün çok yüksek olması,
* Çok güvenilir olması,
* Dünya üzerinde hiçbir akrabası, tanıyanı, ailesi olmaması
* Deccalin hipnozunu bozması,
* Allah’ın izniyle ölüyü diriltmesi,
* Gözü kör olan birinin gözlerini açması
* Simasının çok güzel ve nurlu olması
* Gözlerindeki derinlik, keskin bakış ve yeşile bakan gri renkli gözleri,
* Kırmızıya çalar beyaz renkli parlak yüz rengi,
* Küçük ve güzel burnu, hafif çilli ve düzgün yüz hatları,
* Sanki su damlıyor gibi ıslak görünümlü yeni taranmış izlenimi veren kestane rengi saçları. Aynı renkteki sık sakalı,
* Uzuna yakın orta boylu, geniş omuzlu, ince belli çok çevik, güçlü ve atletik yapılı vücudu,
* Temiz, kibar ve uzun parmaklı, parlak renkli mükemmel şekilli elleri, gibi belirgin özellikleri vesilesiyle müminler tarafından hemen tanınacaktır.
Hz. İsa (a.s.)'ın nüzulünden sonra tüm Hristiyanlar ve Musevilerin Müslüman olmaları ise yine bu dönemin en kutlu olaylarından biridir. Çünkü Hz. İsa (a.s.) Musevileri ve Hristiyanları gerçek Musevi, İsevileri gerçek İsevi olmaları için Kuran ahlakına uymaya davet edecek, Hristiyanlar ve Museviler de Müslümanların samimi uygulamalarını örnek alarak gerçek İsevi, gerçek Musevi olmak için gerçek Muhammedi olmak gerektiğini anlayacaklardır.