One needs to direct all his love and attention to Allah



Excerpt from Mr. Adnan Oktar's Live Conversation on A9 TV dated January 2nd, 2012

ADNAN OKTAR: One needs to love Allah very much. One must not only say, "I do love [Allah]" and leave it there, because for instance, a person feels love for his loved ones, but we look into the love that person feels for Allah and we see that this love seems to be lesser than his love for his loved ones, it is less. The fact is however it is Allah Who creates that loved ones. I mean, it is also Allah Who creates that love in his heart. One says, "I do love my father." It is Allah Who creates his father, his image and everything else and it is Allah Who creates that love in his heart. We ask him, "How much do you love Allah?" Less, lesser.. There is a tremendous collapse of conscience at this point. There is something weird, something strange here. Love as a whole must be for Allah. Allah is the One Who deserves all love. Allah is the One Who deserves all attention. One needs to give all his attention to Allah.

Ms. EBRU: What you've just said is very important, masha'Allah.

ADNAN OKTAR: Of course, all attention should be directed to Allah. If the world does that, the world would turn into Paradise. Because they are aloof with Allah, Allah also remains aloof   with them. I simply express it this way so that you can understand it, Allah thus remains distant from them. That is why Allah does not grant any blessings and that is why people suffer so much pain. Throughout the world satan almost established a university, a school in an endeavor to prevent people love Allah. With the newspapers, radios, televisions under their control, they struggle not to make people love Allah, but when we dig deeper we see that this also is created by Allah. Of course.. It is very weird; we take a look at the time of Prophet Moses (pbuh); Allah first creates the Pharaoh and He creates disbelief in the Pharaoh. Allah says [to Prophet Moses (pbuh)], "The Pharaoh will object to every single thing you say. You will constantly work miracles, Pharaoh will reject all of them, he will object to every single one of them; he will accept none of them." This is how Allah created him. Allah says [to Moses (pbuh)], "And you will go and preach him." When we analyze it in the deeper sense, we encounter a very weird secret. For instance dajjal (anti-messiah) is created; Allah creates Darwin, Allah is the One Who creates darwinism, materialism. And it is also Allah Who creates Hazrat Mahdi (pbuh) to demolish them. For instance had Almighty Allah willed so, He could have charged Prophet Jesus Messiah (pbuh) with this duty but He does not. He assigns Hazrat Mahdi (pbuh) [to this duty], whereas he charges Prophet Jesus (pbuh) with politics, covert politics.

Violence is one of the methods of communists' worshiping the satan



Excerpt from Mr. Adnan Oktar's Live Conversation on A9 TV dated January 2nd, 2012

ADNAN OKTAR: Yes, in the communist, Stalinist and Leninist mindset, violence is absolutely necessary. According to their mindset there is contradiction in the society and contradiction brings about conflict. As per their belief of thesis- anti-thesis and synthesis; they claim that there is naturally contradiction within the matter. They also claim that there is a contradiction in society and say that "Contradiction turns into conflict, and such incidents happen as a result of conflicts and thus we attain our goals." So they say; "The society improves in this way; by way of this conflict. We will thus proceed towards a communal society." Consequently violence is the indispensable form of act of worship for communism. This is an evil teaching, an evil act of worship for the communist religion, this atheist religion. According to their conviction, horror, blood and violence are absolutely essential. Our Interior Minister attempted to draw attention to this issue a little bit; they tried to turn the place upside down. Therefore it is a requisite to carry out an education program against communist violence. Anti-Darwinist, anti-materialist, anti-Stalinist, anti-Leninist education.. Apart from that, these men would continuously practice; they make exercises on communism and implement it. This gives them excitement, encourages them for brand new acts. They consider this as a successful act and continue. They believe that they will progress even more and become more effective if they continue with this mindset. They say, "At least we did not stand about doing nothing, we made something beneficial." Just as how Muslims give alms to a person, teach science, do somebody good, perform prayer and fasts -just as those are their acts of worship- the most important worship of communism, their regular prayer, is murder and violence. It is sabotage and destruction. These are their evil acts of worshiping. This is their way of worshiping the satan and that is what they are doing.

The malls of the Paradise will be super modern




Excerpt from Mr. Adnan Oktar's Live Conversation on A9 TV dated January 4th, 2012

ADNAN OKTAR: The malls of the Paradise will be super modern. People assume that they will be made up of "grape branches,"etc.. But they actually are ultra-modern in the Paradise.

I mean  these malls we have right now in Turkey, would appear to be- let me say it like this- they would appear to be very very very primitive for you, let me say it that much. I mean it would not be possible to make a comparison. The malls in the Paradise are ultra-modern. The stairways, the design, the ornaments, the materials used… That is because you would take food and eat there as well, you just do not pay for them. For instance there would be places like café's there as well you go in them and have drinks, there are servants there, there are houris serving but in the end they do not put a bill on the plate. They do not put anything in front of you. You just say; "May Allah be pleased with you" and you go out and leave.  That is because they are bound to do that, they are the servants of Allah under command. Allah shows us the malls here just for us to get to know them here.  

Darwinistlerin Sahte Spekülasyon Malzemeleri: Soyu Tükenmiş Dinozorlar


Dinozorların hayali evriminin bu kadar fazla gündem yapılmasının tek bir sebebi vardır: dinozorların soyunun tükenmiş olması...

Dinozorların hayali evriminin bu kadar fazla gündem yapılmasının tek bir sebebi vardır: dinozorların soyunun tükenmiş olması. Darwinistler, bu canlıların geride kalmış iskeletlerini alır ve bunların üzerinde istedikleri gibi spekülasyon yaparlar. “Benzer yapı” adını vererek, pulun tüylere dönüştüğü, kanatların kendiliğinden oluştuğu, yerde yaşayan bir sürüngenin kanatlanarak uçtuğu gibi hikayelerini rahatlıkla anlatabilirler. Onlara göre ne de olsa bunu okuyan halk, fosilin gerçek niteliğinden haberdar değildir. Ve ne de olsa, canlı dinozorlar üzerinde bunu test edebilme imkanımız yoktur. Dolayısıyla bilimsellik adı altında istenen yalanı söyleyebileceklerini, bir bulguyu istenen şekilde okuyucularına sunabileceklerini zannederler. Ancak Darwinistler yanılmaktadır. 
Artık halk Darwinistlerin taraflı, yalan haberlerine kanmamakta, araştırarak gerçekleri görmektedir. 
Darwinistlerin sahtekarlığını ortaya çıkaran en iyi örnek Coelacanth olmuştur. Darwinistler, soyunun tükendiğini zannettikleri Coelacanth hakkında olmadık uydurma senaryolar sıralarken, canlının hala yaşamakta olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla Darwinistlerin bu canlı üzerinde yaptıkları tüm spekülasyonların uydurma olduğu ortaya çıkmıştır. Coelacanth, Darwinist sahtekarlığın boyutlarını anlamak bakımından oldukça önemli bir örnektir. 
İşte tüm diğer soyu tükenmiş canlı fosillerinde olduğu gibi, dinozor fosilleri üzerinde de yapılan şey budur. Darwinistler, kuşlardan tamamen farklı yapıda sürüngenler olan dinozorların kuşların atası olduğu iddiasındadırlar. Hatta kimileri, tüm dinozorların ara form olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmektedirler. İşte bütün bunların tek nedeni, dinozorların soylarının tükenmiş olması ve bu nedenle de Darwinistler için iyi birer malzeme olmalarıdır. 
Bugünlerde gündeme yeni bir iddia gelmiştir. Bu, Telegraph gazetesinin internet sitesinde ve aynı zamanda ülkemizde Milliyet gazetesi internet sitesinde de konu edilen dinozorların kur yapmak için kanatlar edindikleri yönündeki iddiadır. Buna göre mükemmel yapıdaki kusursuz canlılar olan dinozorlar, günün birinde kur yapmak amacıyla kanat geliştirmeye karar vermiştir. Ve Darwinistlere göre bunun hemen ardından günümüzün muhteşem komplekslikteki olağanüstü Yaratılış harikası olan kuşlara dönüşmüşlerdir. (Darwinistlerin konuyla ilgili bir önceki iddiası dinozorların sinek yakalamaya çalışırken kuşa dönüştükleri yönündeki saçma iddia idi. Şimdiki iddia, “mükemmel uçucu sineğin orada nasıl bulunduğu” sorusu karşısında afallayan Darwinistlerin durumu örtbas edebilmek için başvurdukları yeni yöntem gibi gözükmektedir.)
Bu sahtekarlığa insanlarımızın aldanmayacağı ortadadır. Fakat Darwinist safsatanın bilimsel olarak nasıl büyük bir açmaz içerdiğinin özetini de vermek yerinde olacaktır: 
-  Bir sürüngen familyası olan dinozorlar mükemmel yapılı, olağanüstü büyüklükteki mükemmel canlılardır. Bu canlıların hayali şekilde değişim geçirerek yine olağanüstü kompleks yapıdaki, son derece farklı özelliklere sahip kuşlara dönüşmesi İMKANSIZDIR. 
-  Dinozordan kuşa geçişi göstermesi gereken TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL YOKTUR. Darwinistler, ara fosil iddialarıyla yalan söylemektedirler. Ara form olarak iddia ettikleri canlıların tümünün, ya tam dinozor ya da tam bir kuş olduğu kesin olarak ortaya çıkmıştır. 
-  Archaeopteryx’in mükemmel bir uçucu kuş olduğu kesin ve bilimsel delillerle ortaya çıkarılmıştır. 
-  Darwinistlerin dinozordan kuşa hayali geçişin olduğu iddia ettikleri dönemde yaşayan mükemmel uçucu kuş fosili bulunmaktadır. (bkz. http://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/fosil.php?Id=2440 vehttp://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/fosil.php?Id=7447
-  Darwinistlerin dinozorlar üzerinde “tüy” dedikleri yapıların tümünün canlının üzerindeki zar katmanlarının fosilleşmiş hali olduğu ortaya çıkmıştır. Darwinistler, bu yorumlarla insanları yıllarca aldatmışlardır. 
-  Birer sürüngen olan dinozorların soğukkanlı oluşu, pullara sahip oluşları, iki ayaklı asimetrik bir yürüme şekli ile hareket etmeleri ve bunun gibi olağanüstü derin farklar, dinozor-kuş hayali evrimini imkansız kılmaktadır. 
-  Dinozorların küçük boyda olanları Darwinistler tarafından hayali ara geçişe delil gösterilmeye çalışılır. Oysa bunlar, kemik yapılarından da kesin olarak anlaşıldığı gibi, dinozorların farklı türleri değil, yavru dinozorlardan başka bir şey değildir. 
Dinozorların kanatlanıp kuş oldukları iddiası, hiçbir bilimsel değeri olmayan ve defalarca çürütülmüş olan büyük bir aldatmacadır.Darwinistler eski demagojik taktiklerin hala başarılı olabileceğine inanarak bu tür aldatmacalara devam etmektedirler. Oysa dünya çapında insanlar artık ara fosil diye bir şey olmadığını ve 100 milyon fosilin Yaratılış gerçeğini ispat ettiğini öğrenmişlerdir. İşte bu yüzden Darwinistlerin artık insanları aldatabilme yolu kalmamıştır. 


This world is a place to be astounded at




Excerpt from Mr. Adnan Oktar's Live Interview on A9 TV dated January 6th, 2012

ADNAN OKTAR: The life of this world is very short, it is a place we live in very shortly. All those that come goes, all those that come goes. As you see, there are news about death every single day. No one is here to stay. No one will remain behind. This is a place to be very astounded at. When one looks carefully.. Well, when in primary school, secondary school and even sometimes in high school one would not be aware of this marvel that intensely.  I mean, later on one would look and see that he is in a very strange place. This is not that much understood while in primary school. A child [at that age] would only be asking whether or not his mother boiled eggs for him. He would just say; "Mum, I am late for school." Or he goes and hugs his father. He asks after the whereabouts of his bicycle. He would not even be aware of things. I mean he would not be aware how extraordinary the place he is in is. When in secondary school he would be laughing and playing with his friends. Then the signs of adolescence will appear. He would be asking what would happen to him in the future. As a matter of fact, he would even be making rehearsals for his marriage, etc. He would be thinking about what he would be doing, what kind of a job he would have, how would he be rich. He just thinks about things like these.

In his high school years, a bit more improved examples of these take place. "I will begin to work, I will be doing this, I will be doing that," he would say. Then he looks and sees that he is in an extraordinary place far above the business life and married life. He would then feel out of breath and say "Well, what have I been doing? While struggling with things like marriage, work.. and checks and bills etc.. I have been sent to this world with an extra ordinary life and I am not even aware of this." He would say; "There is a tremendous situation here."
Sometimes people would not be that much aware of such things. Then the amount of the amazement he feels would increase in time. He looks and sees that life is very short. "Allah, Allah.. why have I been this much obsessed with this world!" he would then say.  He would look and see that huge world is floating in the universe. Yet, there is magma in it and it is boiling profusely deep down. The crust of the world is as thin of an apple's peel. He would then realize that he has been living on a fire ball boiling profusely and it moves forward with a tremendous speed in an immense space. 

He looks and sees that there is another world inside the brain. He thus understands that the actual eyes he has do not see. He understands that his actual eyes are blind. He understands that his actual ears are deaf. He understands that eyes that are not made up of flesh are his real eyes. But he cannot see those eyes. Those eyes have no brain, no lens, no optic track, no nothing.  But those are the eyes that actually see. Look there is an eye inside the brain that sees the electric current. This is what is called the eye. The others have nothing to do with the eyes. They are electric producing machines. Eyes are machines that produce electricity. Ears are machines that produce electricity. They produce electricity with a very low ampere. It is nothing special. It is clear that the eyes do not see, the ears do not hear.  The soul inside the human brain sees sharply in full colors without having blood, without having optic tracks, without having a lens system, without having a brain. That is the real eye. And Darwinists do not talk about this real eye. That is the same with the ears.  Human ears can by no means hear. They can only produce electric current. They produce good electric current. Well when I say good; they actually produce a very thin, weak, low quality voice. They just produce the electricity pertaining to the voice. But that is very weak. If you were to give the electricity going to the ears to any other device after increasing the amperage, I mean if you attempt to turn it into voice you would be hearing a very distorted voice. It would be very bad. If you attempt to reflect the signals coming from the optic track going into the eye to a screen, a very bad blurred, out of focus image which you would not be able to see would be formed. There would be a terrible image that is upside down. Nothing could come out of that. There would not be such a three dimensional image that could not be differentiated from the real one- We cannot differentiate the image from the actual object at the moment, right? We cannot tell the difference, it is that sharp.

After a while, one would understand the system that sees this actual image. And then he looks and sees that he is in such helplessness. He is bound to have eight hours sleep every day; he is bound to have seven hours sleep. He first realizes this. He realizes illnesses, he sees that all his body is full of weaknesses from top to bottom.

Many people would then realize that they are putting on airs for nothing. And from that moment on he starts to give all his attention to Allah with all his might. That increases on and on as time passes by. The dosage of this would either increase or decrease depending on his strength of mind, faith and conscious, insha'Allah. And now we are striving hard to make sure that our people's faith would constantly increase.  

Allah tests Muslims with a very beautiful test



Excerpt from Mr. Adnan Oktar's Live Conversation on A9 TV dated December 13th, 2011 

ADNAN OKTAR: I look at the artistry of Allah.. it is amazing. And He shows this to us in an image inside our brains. Look at the colorfulness of this image. And what is more, there is someone who sees this image. I mean that is a complete mistery for people. Look there is someone who sees. That is such a great happening, my brother. There is no explanation for that. This is even more than metaphysical. Look there is someone who sees. Someone sees consciously. I mean there is no explanation for that. But no, making light drop on a point is something, forming an image [inside the brain] is another, and there is someone who sees that image. Someone who sees without an eye, who hears without an ear.. And that is the real person. How strange have we been created, how interesting our creation is. How extensive the artistry of Allah is. How beautifully are we being tested, how beautifully are we being tested..

I am very curious about the Hereafter, Paradise, masha'Allah. Hazrat Ali (ra) says, "You will wake up like waking up from sleep." He says, "You will wake up with a sharpness like a curtain opening." Who knows how? We will see, masha'Allah. We do not know how the doors of Paradise or the gardens of Paradise are like? For example, we will go and look at Hell, insha'Allah. Insha'Allah, Allah will save us from there insha'Allah. How strange? Masha'Allah. There is very little time; a trial time. People love this world during this trial time. Allah Allah, what is there to like in this world? It is obvious that Allah gave us means enough to pass the trial here. What is there to be devoted this such? Even a crazy person would not care this much.

Zaman Algısı, Zamansızlık ve Kader Gerçeği






ADNAN OKTAR’IN KANAL 35 TV (İZMİR) RÖPORTAJI (25 Ocak 2009)

MUHABİR: Zaman ve mekân dersem ne diyeceksiniz?

ADNAN OKTAR: Bakın benim bir klasik anlatımım vardır, yine anlatayım. Şimdi fincanı sehpaya vurduğumda bir ses duydunuz.

MUHABİR: Evet

ADNAN OKTAR: Bir daha vuruyorum; iki zamanı, yani iki olay iki anı kafanızda kıyasladınız. Bu aradaki farka siz zaman dediniz. Yani, bu bir inanç; aslında tek bir an var, tek bir anın içerisinde bunlar oldu. Yani, tamamen bir inançtır. Serbest uzayda, boş uzayda Einstein’da söylüyor bunu; zaman diye bir şey yok. Zaman ve mekân tamamen görecelidir yani, algıya bağlı olan bir şey. Zaman olmadığı için, tek bir an olduğu için, tek bir anın içinde her şey yaratılıp bitti. Yani, bütün sonsuz hayat tek bir anın içinde olup bitmiştir. Ama Allah onu algı olarak, bir inanç olarak bize veriyor. Beynin bir inancı bu, bir kıyasla meydana gelen beyindeki mantığın oluşturduğu bir sistem. Yoksa zaman yok, yani, teknik olarak da mümkün değil zaman diye bir şeyin olması. Tek bir an var.

MUHABİR: O zaman, zamanın her anı zamansızlıkla belirlenmiş diyebilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Efendim?

MUHABİR: Zamanın her anı zamansızlıkla belirlenmiş.

ADNAN OKTAR: İşte tek bir tane an var, her şey onun içinde oluyor. Yani, bizim geçmişimiz, kâinatın ilk patlaması, o Big Bang denen olay, 15 milyar yıl geçmesi. 15 milyar Allah katında 15 saniye bile değil, 15 salise bile değil; hemen olup bitmiştir.

MUHABİR: Sabit ve değişmez değil o zaman, zaman, sabit ve değişiyor mu?

ADNAN OKTAR: Tabi, algıya bağlı, mesela şu an daha Hitler’i yeni gören varlıklar olabilir. Hitler’in doğumunu daha yeni gören insanlar olabilir. Mesela, Napolyon’u daha yeni gören, daha yeni onun ordularını gören insanlar olabilir. Yani, tamamen algıya ve o andaki varlıklara, onun sunumuna bağlı olan bir şeydir bu.

MUHABİR: O zaman, zaman kavramı tamamen bir ansa bizim için yaşadığımız gün, yaşadığımız yıl, yaşadığımız yüzyıl da tamamen bir anın içinde yaşanıyor.

ADNAN OKTAR: Tabi

MUHABİR: Şöyle düşünebilir miyiz, bir odaya kapatalım bir kişiyi; güneşi sahte olarak doğurup batırtalım ve saat sürecini, saat kavramını ortadan kaldıralım. Bu sizin belgesellerinizde çok güzel anlatılmış. Biraz açalım mı?

ADNAN OKTAR: Evet, kesin kavrayamaz. Yani, her şeyi söyleyebiliriz. Mesela, bir insanı uyutsak, yani, suni olarak narkozla uyutsak 4 sene geçti desek o kişiye. Yani 4 yıl sonrasının gazetelerini göstertsek, kupürlerini göstertsek, ‘sen baygındın’ desek, buna kesinlikle inanır. Çok makul görür.

MUHABİR: Evet oldukça enteresan bir konu; peki insanlar bu konuyu nasıl değerlendiriyorlar, yani zaman her şeyin ilacıdır gibi bir kavram var, bir cümle var.

ADNAN OKTAR: Evet

MUHABİR: Zaman her şeyin ilacıdır, cümlesini kurarken yine o kafalarında yarattığı sadece o inanca göre mi hareket ediyorlar?

ADNAN OKTAR: Yani, bazen tabi bazı üzüntüler oluyor, bazı korkular oluyor, zaman onları unutturuyor. Zamanın içinde onlar geçip gidiyor; ama o bir algı olarak beynine veriliyor. Onu unutturan da Allah onlara; zaman yoksa bir şeye ilaçlık yapmaz.

MUHABİR: Evet

ADNAN OKTAR: Yani o bir sebep, ilaç olarak etki ediyor orada. Zamanı, o şahıs bir sebep, bir nevi ilaç olarak kullanmış oluyor. Ve o ilacın etkisiyle o meydana gelmiş oluyor.

MUHABİR: Evet, çok enteresan konular ben de sizin sayenizde öğreniyorum hocam. Şimdi o kadar çok gelen sorular ve bunların değerlendirmeleri var ki; zaman-mekân maddeyle birlikte yaratıldı.

ADNAN OKTAR: Evet doğru

MUHABİR: Bunu biraz açalım mı?

ADNAN OKTAR: İlk önce, 15 milyar yıl önce; bilim adamları diyorlar ki: ‘Ne zaman vardı ne mekân vardı’ diyorlar. Fakat açıklayabilmek için ilk madde şöyle diyorlar: Sıfır hacim, sıfır hacim, yani yokluk. Sonsuz yoğunlukta bir şey vardı diyorlar. Bunun patlamasıyla kâinat meydana geldi diyorlar. Yani, Kuran’ın açıklamasını kabul etmiş oluyorlar. Kuran’da kâinatı yokluktan var ettiğini anlatıyor Cenab-ı Allah. Kuran’ın dediğine geldiler sonunda. Ve bir anda oluşmuştur bu. Bu patlamayla beraber anında zaman ve mekân da oluşmuştur. Yani, saniyeler hesabıyla hatta saliseler hesabıyla daha kısa bir zaman içerisinde kâinat hemen biçimlenmiştir. Bu olaydan sonra zaman başlamıştır. Daha önce bir zaman yok, daha önce mekân da yok.

MUHABİR: Hiçbir şey yok.

ADNAN OKTAR: Yok, sadece Allah var.

MUHABİR: Sonrasında da zaman-mekân içerisinde yaşıyoruz, hayatımız bizim için hazırlanmış bir tiyatro sahnesi olarak nitelendirelim. Biz, hep kaderimizi yaşıyoruz.


ADNAN OKTAR’IN KANAL 35 (İZMİR) CANLI RÖPORTAJI (14 Şubat 2009)

ADNAN OKTAR: Zaman tabii algı biçimi. Beynin inancıdır. Beyinde meydana gelen bir inançtır. Dışarda zaman diye bir şey yoktur. Ve tamamen görecelidir. Bunu Einstein çok kapsamlı açıklamıştır ve “bilim adamları maddenin gerçeğini büyük bir korku içinde farkettiler” diyor. Fizikçiler aslında bu gerçeği biliyorlar. Zamanın ve mekanın algı biçimi olduğunu biliyorlar. İnsan nasıl algılarsa o şekilde olmuş oluyor. Dışarda madde var ama insanlar onun görüntüsüyle muhatap oluyorlar ve ne görürse onun için o olmuş oluyor. O yüzden izafidir. Siz bu soruyu sordunuz zamanla ilgili soruyu sordunuz. Ben şu an bunu söyledim. Zamanla ilgiyi soruyu sorduğunuzu söyledim. İkisinin arasında bir kıyas yaptık kafamızda. Oldu bize bir zaman.

ADNAN OKTAR'IN KANAL 67 Z (ZONGULDAK)'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (22 Mart 2009)

 ADNAN OKTAR: Kuran’da Hz. Adem’in nasıl yaratıldığı anlatılmıştır.

MUHABİR: Evet

ADNAN OKTAR: Allah porselene benzeyen bir maddeden bir heykel şeklinde bir varlık yaratıyor ve ben buna ruhumdan üfürdüm diyor ve bu canlandı diyor Cenabı Allah,

MUHABİR: Evet

Can verdim diyor. Şimdi yalnız bunu yaparken Cenabı Allah, Hz. Adem aynı anda zaten cennette, aynı anda dünyada, yani tek bir an vardır Allah’ın katında. Onlar zannediyor ki Allah yalnız başınaydı, durdu, durdu, durdu bir gün mesela bir aklına fikir geldi zannediyorlar haşa, ben bir insan yaratayım dedi zannediyorlar. Halbuki Cenabı Allah’ın sonsuz evvel ve sonsuz sonradır Allah, tek bir an içersinde hepsini yaratıp bitirmiştir. Mesela Hz. Adem’in çamuru hazırlanırken, hazırlarken Cenabı Allah onu, çamurdan şekil verirken, zaten Hz. Adem dünyadaydı, zaten yaşıyordu o an. Ve zaten cennetteydi aynı anda, yani tek bir an vardır ve hepsini Allah bizim beynimizde, insanların beyninde onu görüntü olarak yaratır.

ADNAN OKTAR’IN KON TV KONYA RÖPORTAJI (31 Ağustos 2008)

Adnan Oktar:
Dünyanın yaratılışını soruyoruz, nasıl oldu diyoruz bilim adamlarına diyorlar ki, 0 hacim, bak dikkat edin 0 hacim, sonsuz yoğunlukta bir şey vardı, patladı ve kainat meydana geldi diyorlar. Doğru. Daha önce ne vardı diyoruz, hiçbir şey yoktu diyorlar. Yani hiçbir şey yoktu. Ne zaman vardı, ne mekan vardı diyorlar. Aniden zaman ve mekanı 0 hacim demek hiçbir şey demek. Onlar anlatırken de toplu iğne başı kadar bir atom diyorlar ama şimdi toplu iğne başı kadar atomunda bir hacmi vardır.

Muhabir: Elbette.

Adnan Oktar: Bunlar diyorlar ki, 0 hacim diyorlar. Daha başka bir şey söylüyorlar ve sonsuz yoğunlukta diyorlar. Birden patladı diyor ve patlamadan sonra birden mekan ve zaman meydana geldi diyorlar. Bu ne demektir? Allah bir demektir.

Adnan Oktar : Ben size şöyle diyeyim de oradan daha iyi anlayın. An içerisinde bakın saniye içerisinde demiyorum an içerisinde bütün sonsuz hayatımızı biz Allah katında yaşadık. Hepsi bitti. Bu durumda ve hepsi hayırla bitti, hayırla ve hikmetle ve hayırla bitti. Bu durumda hangi aklı başında Müslüman herhangi bir olaydan tedirgin olur veyahut kalbinde bir korku duyar veya rahatsızlık duyar. Allah’ın dışında hiçbir şeyden korkamaz Müslüman.

ADNAN OKTAR’IN KRAL KRADENİZ TV’DEKİ CANLI RÖPORTAJI (16 OCAK 2009)

ADNAN OKTAR: Evet, zamanı da Allah bizim beynimizin içinde yaratıyor, yani hatta bilim adamları söylüyor, “serbest uzayda dış âlemde” diyorlar, “zaman yok”, diyorlar. Zaman tamamen izafi ve tamamen algıdır diyor. Bunu Einstein söylüyor ki son yüzyılın en mühim âlimlerden birisi, biliyorsunuz “dinsiz bilim adamı olmaz, bilimsiz de din olmaz” diyor yani din ile bilimin iç içe olması gerektiğini söyleyen birisi, dinsiz bilim adamı düşünemiyorum diyor, bilimsizde din olmaz diyor, tabii ikisi iç içedir diyor. Güzel bir söz, çünkü Kuran’ın üslubu da zaten öyledir, yani o tarzdadır. Ve Kuran’da aynı şeyi anlatır. Bunu Einstein’da söylüyor ve diğer bütün modern fizikçiler söylüyor, zaman diye bir şey yok, zaman algı biçimi, zamanı Allah bizim içimizde yaratıyor, tek bir an var, o tek bir anın içinde her şey olup bitmiştir, biz tamamını yaşadık yani sonsuz hayatımız tek bir an içerisinde bitmiştir. İşte buna biz kader diyoruz ve bilerekte ve isteyerek de yaptık ama hepsini de Allah yaratır. Ama tam kavramaya kalkarsak yani beynimizin içindeki şu kadar etten bizim bunu yapacağımız bir şey değil, ayrıca o ete hâkim olan yine Allah. O eti yaratan da Allah, o etin içindeki elektriği yaratanda Allah, bu bilgiyi veren de Allah. Allah’ın verdiği bilginin dışında bizim bir bilgimiz olmuyor, ama tek bir an olduğunu biliyoruz. Bilimsel bir gerçek bu, tek bir an olunca zaten kader mecburen olmuş oluyor. Yani tek bir an var diye bilim adamları ortaya koymuş bunu bir gerçek, herkes bunu biliyor. Tek bir an olunca ne oluyor dersiniz, birisine sorsanız,  kader olur der, başka bir şey olmaz.

Muslims should strive for the salvation of the whole Islamic world not only for the salvation of Palestine



Excerpt from Mr. Adnan Oktar's Live Conversation on A9 TV dated January 15th, 2011


ADNAN OKTAR: During the celebrations of the [47th] anniversary of Al-Fatah, the senior religious authority of Palestine, Mufti [Muhammed Hussein] stated: "The destiny of Muslims is to murder Jews. The Day of Judgment will only come about when Muslims kill Jews."

So he [Mufti] says; "once Jews are killed, Muslims will attain relief. There will then be no hindrance before the Turkish-Islamic Union. Everything will turn out to be splendid, this is all it takes." Well, what if you unite without murdering the Jews? What would you lose? May Allah forbid, let us assume that you have made such a massacre; what would you do afterwards? You will keep on brewing your shisha (nargeela), and lie down, scratching your tummy. Do the Jews tell you not to read the Qur'an? Do they tell you not to establish the Islamic Union? Do they want you not to struggle against Darwinism and materialism? Do the Jews hinder your way? It is your governments that make it obligatory to teach Darwinism and materialism. Do the Jewish prime ministers make it obligatory? Or do the Jewish Presidents make it obligatory? You do that yourselves; You do believe in Darwinism and materialism anyway.

 In Morocco, Tunisia, Algeria and Palestine.. Palestine used to be the fortress of communism. Palestine was the place where people received communist training. People all over the world used to go there to get guerilla training. Did Jews conduct the communist training there? You did. Did Jews establish the communist guerilla camps? You did. You can go nowhere by bloodshed. Allah will inflict affliction upon you if you shed blood; you will simply be on a downward spiral of troubles. Pull yourselves together. I address to all those who are pro-murder.

Jews are the descent of the prophets; Allah predestined them as Jews. They live as Jews. The Qur'an refers to them as the People of the Book. The People of the Book are under the aegis of Muslims. Their lives, possessions, honor and chastity are under the aegis of Muslims. Muslims can marry ladies from the People of the Book, they can make commerce with them, eat their food; one can't simply go and kill them. In this case, let's assume that one has a Jewish wife; will he go and kill her as well? According to this mindset, right?  They say there is a hadith which reads "Stones, trees will provide information." Notice what he [Mufti] said; "Our war is of a war with the forefathers of apes and swine." May Allah forbid, he considers the entire community of the People of the Book as apes and swine. Does Allah refer to them as "apes and swine" in the Qur'an? They are referred as "the People of the Book." Does Allah tell us to go marry apes and swine in the Qur'an?  Allah says, "Marry with the People of the Book", right? He says; "You can marry with the People of the Book." Now according to the mindset of this person, that person would be marrying an ape or a swine by doing that. Again in compliance with this mindset, their children would also become apes and swine. Does Allah tell us to go and eat the food of apes and swine or does He tell us that we can eat the food of the People of the Book? "You can eat the food of the People of the Book, you can marry with the People of the Book," says Allah. They must not misbehave, act unscrupulously. They are thus waging a war against the Qur'an; they are unaware of what they are telling. Their ears do not hear what they utter. That expression referred to a specific community of the time that revolted against Allah. "Be apes and swine." Right now Allah also turns the bigots into apes and swine. Whoever wages a war against Allah and the Qur'an, that person turns into an ape or a swine. Therefore it is haram (unlawful) to say that stones and trees will point to every Jew and you will kill Jews altogether, whether a girl, woman or a child. This is unbecoming for a Muslim to utter; it is an encouragement to massacre, to a genocide. It is persecution and it is wholly in contradiction with the Qur'an. Allah would not command us to go and kill them after telling us that we can marry them. Allah would not tell us to go kill them after He tells us that we can eat their meals. If Allah calls them "the People of the Book", then He does not tell us to go and kill them. "Stones and trees providing information" is a sign that refers to the structuring of the security intelligence at the End Times. I recently said that as well. I said that secret cameras should be installed in rocks and trees to be used in the technical surveillance of the terror organization of the PKK. Indeed it is currently being done. One may be a Jew or a Christian, a Muslim or a Buddhist. If he is immoral, someone committing persecution, then he must be subject to technical surveillance and arrested. Isn't a Muslim who is cruel also arrested? So, that is okay.. If needed, [also a Muslim] is punished. Anyone committing persecution -whether a Christian, a Buddhist or a Muslim- would be treated in compliance with the same provision.  Consequently this is not an issue peculiar to Jews. If a Jew commits a crime, he is also punished. They also punish those criminals among them, they imprison them. They penalize those criminals. They subject them to technical surveillance as well. This is a hadith that refers to the technical surveillance that will be carried out at the End Times. Or else, if one talks about the annihilation of our Jewish brothers, the descent of Prophet Abraham (pbuh), the descent of the Prophet Israel (pbuh), the descent of Prophet Joseph (pbuh) and Prophet Solomon (pbuh), solely depending on this hadith, despite the provisions of the Qur'an; then this means that this guy also rejects the verses of the Qur'an. According to this hadith, he should not adopt the other verses of the Qur'an [May Allah forbid]. That is because he can take a Jewish wife, then he will look at this hadith and say to his wife; "I learned that you are a swine, an ape", "Even if you hide behind a stone or a tree, I will kill you." He will kill his wife just before his kids, is that it? This would be a murder, a persecution and an insanity. A Muslim would never say such a thing. Under the influence of mass psychology they put forward such aberrant sentiments, such erroneous views. Such societies absorbed in grudge and envy consisting of people growing up with lack of love embrace this. Rather than getting involved in such persecution and making effort solely for the salvation of Palestine, say; "let us struggle for the salvation of the entire Islamic world. Let us demand the Unity of Islam and Hazrat Mahdi (pbuh). May Allah make Hazrat Mahdi (pbuh) our leader". Jews await King Messiah and we are awaiting Hazrat Mahdi (pbuh). They are the same person. A Muslim must say "Let us live altogether in bliss and unite." Jews must also feel comfortable, why would we kill them? May also Christians feel at ease, and so do the Muslims. May everyone feel at ease. You do not want the Unity of Islam. You are far-removed from the Unity of Islam. You do not embrace it. You do not embrace Hazrat Mahdi (pbuh), the King Messiah. You do not accept the descent of Prophet Jesus (pbuh) and then you say that we must act despotically. You say that we must annihilate everyone through mass-execution. Will you even stop there? Let us say you annihilated the Jews as a whole. Then it will be the turn of Christians. You will also annihilate them. Then it will be our Shia brothers' turn. The man says that he will also chop them up like leek. He says " like leek" Then you will chop the Jaferites, the Alawites, the Bektashis, the Wahabites, the Buddhists and the communists.

Almost no one will remain left on earth. You already reprehend those who are not the members of your own sect, your own community; you will also chop them up. Allah does not give way to such aberrant notions, such ideas and those have always remained as oppressed people. They have always been losers. Prosperity does not come through persecution. Persecution is not to be encouraged. There is peace, love and compassion in the Qur'an. Muslims are responsible for protecting the People of the Book. This was what was practiced in the time of our Prophet (saas). Muslims used to revere the churches, their synagogues. In the Qur'an Allah relates that churches and synagogues are under protection. They are under the protection of Muslims. They can perform their religious obligations as ever they like. Hazrat Mahdi (pbuh) who will come in the End Times will treat Jews with the original of the Torah, Christians with the original of the Gospel and Muslims with the morality of the Qur'an. This is the word of our Prophet (saas) revealed to him. This is the true word. That is why encouraging people to such erroneous convictions, views would be haram. That would be a sin, very wrong and it is a persecution. An unwise suggests an idea and big masses may follow it because they instructed the masses in compliance with rage and grudge. For instance look at Facebook; people are full of hatred, rage. Expressions of love are very scarce. I see that even young girls curse one another with sexual content. They formed abbreviations of curses, all having sexual content. They curse almost after each statement. Then they say, "Why do you say 'Insha'Allah' almost after each word? And I ask you; why do you add a curse after each word? We do add the words "Insha'Allah" and "Masha'Allah" after everything we say and you do add the abbreviations of curses with sexual content at the end of every sentence.  What you are doing is wrong; what we are doing is right. Insha'Allah.

Evrendeki Cisimlerın Uzaklıkları Nasıl Ölçülüyor?


Dünyamızın içinde olduğu Samanyolu galaksisi yaklaşık 100.000 ışık yılı büyüklüktedir...

Yaşadığımız Dünyada her şeyi metre, kilometre gibi ölçü birimleriyle ölçüyoruz. Karınca 5 milimetre, golf topu 5 santimetre, zürafa 5,5 metre, Çin Seddi 6,400 kilometre ve Dünyanın ekvator bölgesinin çevresi 40.000 kilometredir. Ancak, Yüce Rabbimiz’in kusursuz yaratılış delilleriyle donattığı uzayın büyüklüğünü anlayabilmek için çok daha büyük uzaklık ölçü birimlerine ihtiyacımız vardır. “Işık yılı”, bu birimlerden biridir. 

Işık yılı, evrendeki birbirinden çok uzak cisimlerin arasındaki mesafeyi bulmak için kullanılan bir uzaklık birimidir ve ışığın bir yılda gittiği yolu ifade eder. 

Işık bir saniyede 300.000 kilometre yol alabilir. Bir yılda ise yaklaşık olarak 9,461,000,000,000 kilometre yolculuk yapabilir. 

Bize en yakın yıldız 4.22 ışık yılı uzağımızdadır. 

Dünyamızın içinde olduğu Samanyolu galaksisi yaklaşık 100.000 ışık yılı büyüklüktedir. 

İçinde 200 milyar yıldız bulunan Samanyolu galaksisinin uzay içindeki hızı, saatte 950.000 km’dir. 

Evrende Samanyolu gibi 100 milyar civarında galaksi bulunduğu tahmin ediliyor. 

Galaksimize en yakın olan galaksi Andromeda’dır. Bu galaksi, 21 kentilyon kilometre uzağımızda bulunuyor. Kentilyon; 10’un yanına 17 tane sıfır eklenmesi ile oluşan bir sayıdır. Bu uzaklığı, bildiğimiz ölçümlerle anlatmak mümkün olmamaktadır. Işık yılı olarak ifade edersek, Andromeda galaksisi bizden 2.3 milyon ışık yılı uzakta bulunur. 

Evrende uzaklığı görüntülenebilen en uzak yapı olan kuasar ise, Dünyadan 13.7 milyar ışık yılı uzakta bulunur. Bu uzaklıktan daha uzaktaki hiçbir şey henüz görülememiştir. 

Allah üstün güç sahibi Yaratıcımızdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: 

”Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, Güneş'e, Ay'a ve yıldızlara Kendi buyruğuyla baş eğdirendir...” (Araf Suresi, 54)

Kurbağaların Sıçrama Hareketlerindeki Yaratılış Özellikleri


Kurbağaların sahip olduğu sıçrama özelliği, evrimin geçersizliği açısından önemlidir...

Kurbağalar, çok uzun mesafeleri kolaylıkla sıçrayarak kat edebilen mükemmel atlayıcı özelliklere sahip canlılardır.

Kurbağalar daha önce bu konuda hiç çalışma yapmadıkları halde nasıl sıçrarlar?

Bu sıçrama hareketleri sırasında niçin yorulmazlar? 


Günümüzde olimpiyatlarda uzun mesafeye atlayabilmek için atletler çok uzun yıllar antrenman yapmakta, kaslarını sıçrayabilmek için hazırlamaya çalışmaktadırlar. Çünkü sıçrama, tüm vücut kaslarının üzerine ciddi ağırlık bindiren bir harekettir. Vücudun tüm kaslarını birden çalıştırmayı gerektirdiğinden, hem çok ciddi enerji harcattırır hem de oldukça yorucudur. Fakat; insan için çok yorucu olan bu hareket; minicik bir kurbağa için son derece olağan ve kolaydır. İnsan birkaç kez üst üste zıpladığında nefes nefese kalabilirken, kurbağada en ufak bir yorgunluk belirtisi bile görülmez. 

Kurbağaların Sıçrama Özelliklerinin Kaynağı Kaslarındaki Yaratılış Özelliklerinde Gizlidir 

Bazı kurbağalar, boylarına kıyasla, hayranlık uyandıracak mesafelere sıçrayabilirler. Kurbağaların bu sıçrama özelliği Brown Üniversitesi’nden araştırmacıların oldukça dikkatini çekmiş ve kurbağa sıçrayışlarını filme alarak özel bir X ışını teknolojisi yardımıyla kurbağaların kaslarının işleyişini incelemişlerdir. 

Brown Üniversitesi’nden kurbağa sıçrayışının biyomekaniğini inceleyen Henry Astley “Kaslar tek başına bu kadar iyi sıçrayışlar üretemez” diyerek kurbağa sıçrayışlarındaki mucizevi duruma dikkat çekmektedir. 

Yapılan kapsamlı incelemeler sonucu, kurbağa tendonlarının mekaniksel işleyişinin, tazyikle dışarı fışkıran bir kaynak su gibi çalıştığı tespit edilmiştir. Atlayışın sırrını oluşturan, “gerilen tendon” özelliğidir. Atlamaya hazırlanırken, tendonlar gerilir ve atlama esnasında da geri teperler. Sıçramadan önce, bacak kasları kısalır ve tendonlara enerji yükler daha sonra her bir tendon kendine yüklenen bu enerjiyi tazyikle fışkırtarak kurbağayı sıçratır. Bu tazyik o kadar kuvvetlidir ki, kurbağayı çok uzaklara fırlatabilir. Tazyiği oluşturmak için, kurbağanın vücut ağırlığının çeyreği bacaklarında birikir. Başka bir deyişle, tendonun bu gerilen ve tazyikle geri tepen özelliği olmadığında, ağaç tepelerinde ve su üzerindeki yapraklarda yaşayan kurbağalar hayatlarını sürdüremezler. 

Kurbağa atlayışını, 17 kez yavaşlatarak üç boyutlu bir X ışını video teknolojisi ile inceleyen bilim adamları, atlayışın bundan daha da kapsamlı olduğunu fark etmişlerdir. 

Kurbağa kendini sıçramaya hazırladığında, baldır ikiz kasları kısalır. Tam 100 milisaniye sonra da, bu kas tamamen durur ve hareket etmeyi bırakır ve böylece enerji tamamen gerilen tendonlara yüklenir. Atlama esnasında da, bilek kemiği etrafına sarılı tendon, enerjiyi dışarı salarak, adeta okun yaydan çıkması süratinde enerjiyi bırakır. Bu salınım bilek ekleminin çok hızlı olarak genişlemesine neden olur ve kurbağayı tazyikle fırlatır. 

Kurbağaların Sıçrama Teknikleri Allah’ın Sonsuz İlminin Eseridir 

Kurbağaların sahip olduğu sıçrama özelliği ve kaslarının yapısı sürüngenlerin sıçramayı öğrenerek kurbağaya dönüştüğü yönündeki fikirlerin yanlış olduğunun tespiti açısından önemlidir. Bu büyük yanılgı, sıçrama hareketinin son derece basit ve öğrenilebilir bir hareket olarak görülmesinden kaynaklanır. 

Oysa ki, bir canlı istediği kadar sıçramayı öğrensin; hiçbir zaman kaslarının yapısını ve tendonlarının işleyişini değiştiremez. Vücutta herhangi bir anatomik değişiklik yapmak için, o canlının tüm genlerinin ve DNA’sının yeniden yazılması gerekir. Bir canlının tendonunun neye benzeyeceğine, nasıl çalışacağına dair bir bilgi ancak genlerinde varsa, hücreler o tendonu inşa edebilir. 

Hiçbir canlının genlerine müdahale ederek, kendi geninin tüm haritasını baştan yazma imkanı ve bilgisi elbette ki yoktur. 

Yer, gök ve ikisi arasındaki herşeyin Yaratıcısı ve Hakimi olan Yüce Rabbimiz, tüm genlere ve tüm hücrelere hakimdir. Her bir geni yaratan ve her bir hücreye inşa edeceği tendonu ilham eden Allah, “Kusursuzca Var Eden” ismine canlılardaki bu mükemmel özellikleri birer delil kılar. Bir ayette Rabbimiz’in bu sıfatı şöyle bildirilir: 

“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.” (Haşr Suresi, 24) 

Kurbağalar Yüce Allah’ın Üstün Yaratma Sanatına Sahip Canlılardan Biridir 

‘Kurbağalar, çok farklı çevrelerde yaşayabilecek özelliklerde yaratılmışlardır. Dolayısıyla, Antartika dışında tüm kıtalarda hayat sürebilirler. 

‘Çöllerde, ormanlarda, çayırlarda ve hatta yükseklikleri 5.000 m.'yi aşan Himalaya ve And Dağları'nda bile yaşayan kurbağa türleri vardır. En bol bulundukları yerler ise tropikal bölgelerdir. 2 kilometrekarelik bir yağmur ormanı parçasında yaklaşık 40 farklı türde kurbağaya rastlanmıştır. 

‘Kurbağaların bazı türlerinde yalnız erkekler, bazı türlerinde yalnız dişiler, bazı türlerinde de her ikisi birden yavrulara bekçilik eder. 

Kurbağalar sıçrama yeteneğine kendi çabaları veya tesadüfler sonucunda sahip olmamış, en baştan bu yetenekle birlikte yaratılmıştır. Hiç şüphesiz, kurbağaları yaratan; göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki herşeyin hakimi olan Yüce Allah’tır. Allah, kurbağaların ve yeryüzündeki diğer tüm canlıların metabolizmalarına her an hakimdir. Bir Kuran ayetinde şöyle buyrulmaktadır: 

"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur." (Hud Suresi, 56) 

Kurbağaların Yavrularına Karşı Gösterdikleri Fedakarlık Örnekleri 

Costa Rica'nın "Küçük Ok Zehiri Kurbağaları"nın erkekleri, yumurtaların başlarında onlar çatlayana kadar 10-12 gün bekçilik yapar. Dünyaya gelen iribaşlar olağanüstü bir çaba gösterip dişinin sırtına tırmanır ve annenin sırtına adeta kaynamışcasına tutunurlar. Yavruların tutunma işi tamamlanınca, dişi kurbağa ormanda yer alan Bromelia türündeki ağaçlardan birine tırmanır. Bu ağacın havaya bakan açıklıklarında kadeh şeklinde çiçekler mevcuttur. Çiçeklerin içi ise su doludur. Anne kurbağa bu çiçeklere ulaşınca yavrularını çiçeğin içine bırakır. Yavrular artık burada güvenle büyüyecektir. 

Ancak bu su birikintisinde yavruların beslenmesini sağlayacak herhangi bir yiyecek yoktur. Bu nedenle anne kurbağa, yavruların erişkin hale gelebilmesi için gerekli olan 6 hafta boyunca sık sık su birikintisine uğrayarak döllenmemiş bir yumurta bırakır. İribaşlar, protein ve karbonhidrat yönünden hayli zengin olan bu yumurtayı yiyerek beslenir. 

Gladyatör kurbağaları ise yumurtalarının bulunduğu alanı kollayan bir başka kurbağa türüdür. Bu türün erkekleri, baş parmaklarının dibinde bulunan ve iğneye benzeyen çıkıntılarla yaratılmışlardır. Başka bir erkek kurbağa yumurtalara yaklaşacak olursa, bu çıkıntılarla onun korkuturlar. 

Küçük Afrika Kara Kurbağası (Nectophyrine afra) olarak bilinen bir başka türde ise erkek kurbağalar göl ve ağır akan suların kenarlarına çamurdan yuvalar yapar. Bu havuzcuklar su ile doludur. Kurbağa bu su birikintisinin yüzeyinde ince bir film tabakası oluşturarak yumurtaların buna takılı kalmasını sağlar. Bu sayede yumurtalar su yüzeyinde kalarak oksijen alır. Ufak bir sarsıntı, örneğin bir kurbağanın sıçraması ya da bir yusufçuğun pike yapması bile yüzey filmini yırtarak yumurtaların dibe çökmesine neden olacaktır. Bu durumda da yumurtalar oksijensizlikten ölecektir. Bu yüzden erkek kurbağalar yumurtaların başında sabırla nöbet tutar. Bu nöbet sırasında da ayaklarını suya vurarak yumurtalara daha çok oksijen gelmesini sağlar. 

Karnındaki zar saydam olduğu için "cam kurbağaları" adını alan bir başka kurbağa türü ise yavrularının başında nöbet tutmaz. Allah onlara başka bir yöntem ilham etmiştir: Yumurta kümelerini, tropikal göl ve ırmakların üstündeki kaya ve bitkilere yapıştırırlar. Yumurtalar açıldığında ise iribaşlar suya düşer. 

Farklı kurbağa türlerinin yavrularını korumak için gösterdikleri tüm bu bilinçli ve fedakar davranışlar Darwinizm'in temel varsayımlarını çürütmektedir. Tüm canlıların sadece kendilerini düşündüklerini ve doğada bencil bir yaşam mücadelesi olduğunu öne süren Darwinizm, tek bir kurbağanın yavrularını korumak için gösterdiği çaba karşısında bile açmaz içindedir. Dahası, bu canlıların gösterdikleri akıllı davranışlar da Darwinizm'in iddia ettiği gibi rastlantılarla açıklanamamakta ve bu canlıları Allah'ın yarattığını göstermektedir. Nitekim Allah bir Kuran ayetinde canlılarda insanlar için açık deliller olduğunu şöyle bildirmiştir:

"Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir." (Bakara Suresi, 29) 

Yapılan araştırmalar kurbağaların kas yapılarının şaşırtıcı derecede mükemmel bir düzene sahip olduğunu göstermiştir. Doğadaki canlı cansız tüm varlıklar gibi kurbağalarının kas yapıları da Yüce Allah tarafından kusursuz bir biçimde oldukça ince detaylarla birlikte yaratılmıştır. 

"Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır."(Casiye Suresi, 4) 

Kaslardaki Minyatür Motorlar


Milyarlarca küçük motor birarada çalışarak kasların hareket etmesini sağlar...


Bir otomobili tek bir motor yürütür. Uçakları ise 1, 2 veya 4 motor uçurur. Peki bu sayfayı elinizde tutmanızı veya tek bir adım atmanızı kaç motor sağlamaktadır?

Büyük veya küçük her kasın çalışma prensibi aynıdır: Milyarlarca küçük motor birarada çalışarak kasların hareket etmesini sağlar.

Milyarlarca minik motor -şu anda ne yapıyorsanız yapın- sizin bu hareketi yapabilmeniz için ihtiyacınız olan gücü üretirler. Söz konusu motorlar "kas lifleriniz"dir. 


Vücudunuzda 6 milyardan fazla motor vardır. Bu küçük motorlar size su içirir, araba kullandırır, yürütür, konuşturur, kalbinizin atmasını sağlar, gözünüzü kırptırır, nefes aldırır, yemek yedirir, boynunuzu çevirmenizi sağlar. Hatta bu satırları okurken, gözünüzün satırları takip edebilmesi için soldan sağa hareket etmesi bile bu küçük motorların sağladığı güç sayesinde gerçekleşir. 

Kaslardaki motorların büyüklüğü, kullanıldıkları yere göre değişir. Bazı motorların büyüklüğü santimetrenin yüz binde biri kadarken bazı motorların büyüklükleri ise 3 santimetreyi bulur. Küçük motorlar yani kas lifleri biraraya gelerek büyük güç tribünlerini yani kasları oluşturur. Örneğin kolunuzu kasmanızı sağlayan ön kol kası milyonlarca küçük motorun biraraya gelmesiyle oluşmuştur. 

İnsan vücudunda irili ufaklı 400'ün üzerinde güç tribünü bulunur. Bazı kaslar, örneğin göze giren ışık miktarını ayarlayan kaslar küçüktür. Bazı kaslar da -insan ağırlığını taşıyan bacak kasları gibi- büyüktür. Ancak büyük veya küçük her kasın çalışma prensibi aynıdır: Milyarlarca küçük motor birarada çalışarak kasların hareket etmesini sağlar. Örneğin elinize bir kalem alıp, gözlerinizle yazdıklarınızı takip ederken bu motorların oluşturduğu 100'den fazla kas faaliyete geçer. 

Bedenimizdeki bütün kasların çalışma sistemi son derece hassas sınırlarla belirlenmiştir. Çok sayıda kas hücresi biraraya gelerek vücudumuzdaki kasları oluşturur. Kısacası hücrelerimizin uyumlu hareketi sayesinde yaşamımızı rahatlıkla sürdürürüz. Kasların en önemli özelliklerinden bir tanesi de yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bir kontrol sistemine bağlı olmalarıdır. 

Bunlar kaslarımızın sahip olduğu özelliklerden sadece birkaç tanesidir. Pek çok insan bunlardan haberdar değildir. Dahası hiç kimse kaslarını kullanırken onları nasıl hareket ettireceğini, hangi kasa ne kadar enerji gönderilmesi gerektiğini, hareket ettireceği organın hangi açıda tutulması gerektiğini düşünmez. Kas sistemi de vücuttaki diğer sistemler gibi mükemmel bir şekilde işler. 

İnsan bu mükemmel sisteme sahip olmak için hiçbir çaba sarf etmemiştir. İnsanı yoktan var eden, göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunan herşeyin Rabbi olan Allah, ona böyle bir sistem vermiştir. İnsana düşen, kendisine verilen bu gibi nimetlerin farkına varıp, Yaratıcımız olan Allah'a karşı sürekli şükredici olmaktır.