SS-Radikal Siyonist İş Birliği


Schutzstaffel (Koruma Birlikleri) isminin baş harfleriyle anılan SS'ler, Hitler'in emri ile Heinrich Himmler tarafından örgütlenmiş ve Nazi sisteminin beyin kadrosu olarak işlev görmüştür...

Nazi Partisi ve devlet aygıtı içinde en radikal, en fanatik ve en acımasız kadronun, Hitler'e bağlı devlet-üstü bir örgütlenme olan SS'ler olduğu sık sık söylenir. Schutzstaffel (Koruma Birlikleri) isminin baş harfleriyle anılan SS'ler, Hitler'in emri ile Heinrich Himmler tarafından örgütlenmiş ve Nazi sisteminin beyin kadrosu olarak işlev görmüştür.

Lenni Brenner SS'lerin birtakım Siyonistlerle olan ilişkilerini ise şöyle anlatıyor:

1934 yılında SS örgütü Nazi Partisi içindeki en Siyonist-yanlısı kanat haline geldi. Öteki Naziler onların Yahudilere karşı fazla 'yumuşak' olduklarını söylüyorlardı. SS subayı Baron von Mildenstein, 6 aylık Filistin gezisinden ateşli bir Siyonist sempatizanı olarak dönmüştü. Kısa süre sonra SS'lerin Güvenlik Servisi'ndeki Yahudi departmanının başına getirildi. İbranice öğrenmeye ve İbranice plaklar dinlemeye başladı; Siyonist dostu Kurt Tuchler ile Filistin'e yaptığı gezi sırasında dinlediği Yahudi müziklerini çok sevmişti. SS karargahında Siyonizmin Almanya'daki hızlı ve sevindirici gelişimini gösteren haritalar asılıydı. (Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 84. )

Mildenstein radikal Siyonizmi öven yazılar yazmakla kalmadı, Goebbels'i ikna etti ve Der Angriff (Hücum) adlı önde gelen Nazi yayın organında ırkçı Siyonizmi öven 12 bölümlük bir yazı dizisi yayınlanmasını sağladı. Bu dizi Der Angriff'in 26 Eylül-9 Ekim sayılarında yayınlandı. Yazı dizisinde ırkçı Siyonizmin Filistin'deki çabalarına uzun övgüler yapılıyordu. Yazılanlara göre radikal Siyonizm, SS'lere Yahudi sorununun nasıl çözüleceğini göstermişti. "Toprak kendisini reforme etmiş, bu yeni Yahudi bambaşka bir Yahudi olacak" diyordu Mildenstein. Baron'un bu keşfini kutlamak üzere Goebbels, bir yüzünde gamalı haç, öteki yüzünde de altı köşeli Siyon yıldızının yer aldığı bir madalyon yaptırdı.(Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 85. )

Mayıs 1935'te ise o sıralar SS Güvenlik Servisi'nin şefi olan Reinhardt Heydrich, SS'lerin Das Schwarze Korps adlı resmi yayın organında ırkçı Siyonizmi öven bir yazı yazdı. Heydrich, Yahudiler arasında iki temel grup (asimilasyonistler ve Siyonistler) olduğunu ve radikal Siyonistlerin de kendileri gibi ırk düşüncesine sahip olduğunu yazıyordu. Ona göre asimilasyonistler tehlikeliydi, ama ırkçı Siyonistlerle iş birliği yapmak çok makuldü. Yazısının sonunda söz konusu kendisi gibi düşünen Yahudilere duygusal mesajlar vermişti:

Filistin'in binlerce yıldır hasret olduğu kızlarına ve oğullarına kavuşacağı zaman uzak değildir. Onlara tüm iyi dileklerimizle birlikte resmi desteğimizi de sunuyoruz. (Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 94. )

SS'ler Adına Casusluk Yapan Siyonistler ve Siyonistlere Gönderilen SS Silahları!..

Kısa süre sonra SS'ler ile silahlı Yahudi örgütlerinden bazıları arasında da yakın ilişkiler kuruldu. Bu örgütlerin en önemlisi, WZO'ya bağlı olan Jewish Agency'nin Filistin'deki silahlı kolu olan Haganah'tı. (Haganah, İsrail Devleti'nin kurulmasıyla birlikte İsrail Ordusu'nun çekirdeğine dönüşmüştür. Moshe Dayan, Yithzak Rabin gibi İsrail liderleri eski birer Haganah üyesidirler.) 1937 yılında Haganah ile SS'lerin Güvenlik Servisi SD (Sicherheitsdienst) arasında gizli görüşmeler başladı. 26 Şubat'ta Haganah'ın Filistin'deki ajanlarından Feivel Polkes, gizlice Berlin'e geldi ve SD'nin Yahudi göçü sorumlusu olan SS Subayı Adolf Eichmann ile görüştü. Eichmann, üstü olan Baron von Mildenstein gibi ateşli bir radikal Siyonizm yanlısıydı; Herzl'in kitaplarını okuyor ve bir yandan da İbranice öğreniyordu. Eichmann ile Polkes arasındaki görüşmelerin kayıtları, Eichmann'ın üstü olan Franz-Albert Six'e bir rapor halinde sunulmuştu. Savaş sonrasında SS arşivlerinde bulunan bu belgeye göre, Polkes, radikal Siyonistlerin Nazilere yeni petrol kaynakları bulabileceklerini söylemiş ve Almanya'dan Filistin'e düzenlenen Yahudi göçünün daha da artarak devamını istemişti. Six, Polkes'un söylediklerinden hoşlanmış ve birtakım Siyonistlerle olan ilişkilerin daha da genişletilmesi gerektiğine karar vermişti. SS komutanı, konu hakkındaki düşüncelerini şöyle yazıyordu:


Almanya'dan göç eden Yahudilerin başka herhangi bir ülkeye değil de, yalnızca ve yalnızca Filistin'e gitmelerini sağlayacak bazı düzenlemeler yapabiliriz. Bu tür bir eylem tamamen Alman çıkarlarına uygun sonuçlar doğuracaktır. Zaten Gestapo'nun son düzenlemeleri de bu yöndedir. Polkes'un sözünü ettiği Filistin'de bir Yahudi çoğunluğu oluşturma hedefi de bu düzenlemeler sayesinde gerçeğe dönüştürülebilir. (Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 98. )

Polkes'un Berlin'de yaptığı bu görüşmelerin "iade-i ziyaret"i de aynı yıl içinde gerçekleşti. 2 Ekim 1937 günü Romania adlı bir yolcu gemisi Hayfa limanına vardı. Yolcu listesinde gemide iki Alman "gazeteci"nin var olduğu yazıyordu. Oysa bu gazeteciler iki kıdemli SS subayıydı: Herbert Hagen ve Adolf Eichmann. Gemiden iner inmez Filistin'deki Nazi ajanlarından Reichert ile, birkaç saat sonra da Haganah'taki dostları Feivel Polkes ile buluştular. Polkes iki SS'i yeni kurulan bir kibutza götürdü. (Kibutz: İsrail'in ilk yıllarında İsrail'e göç edenYahudiler tarafından kurulan komünal tarım çiftlikleri.) Eichmann gördüklerinden çok etkilenmişti. Yıllar sonra Arjantin'de teybe aldığı anılarında Polkes ile yaptığı gezinin izlenimlerini şöyle anlatıyordu:

Yahudi kolonicilerin yurtlarını inşa edişlerine hayran olmuştum. Ben de bir idealist olduğum için, yaşama azim ve hırsları beni çok etkilemişti. Daha sonraki yıllarda karşılaştığım Yahudilere hep şunu söyledim: Eğer ben de bir Yahudi olsaydım, mutlaka fanatik bir Siyonist olurdum. Başka bir ihtimal düşünemiyorum. Hiç kuşku yok, Siyonistlerin en ateşlisi ben olurdum. (Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 102. )

Haganah üyesi Polkes ile SS'ler arasındaki bu görüşme sırasında Polkes da önemli sözler söylemişti. "Aşırı milliyetçi Yahudi çevrelerinde, radikal Alman politikasına karşı büyük bir sempati var. Bu sayede Filistin'de bir Yahudi çoğunluk oluşturulabileceği konuşuluyor" diyen Polkes, Şubat ayında Berlin'e yaptığı ziyaret sırasında da, sözünü ettiği Naziler adına casusluk önerisini belirtmişti.

SS'ler ile radikal Siyonistler arasındaki yakın ilişkiler, kuşkusuz en üst düzeyde, yani "Führer" düzeyinde de geçerliydi. 1938 yılının ilk günlerinden birinde, yıllardır Naziler ile radikal Siyonistler arasında aracılık yapan Otto von Henting, söz konusu Siyonist dostlarını arayarak "Führer konuyla yakından ilgilenerek Filistin'e göçü yavaşlatan tüm engellerin kaldırılması için acil bir emir verdi" müjdesini
Naziler bazı Siyonistlere verdikleri destekte o denli ileri gitmişlerdi ki, Filistin'de Araplara karşı savaşan militanlara silah bile veriyorlardı. Amerikalı tarihçi Francis R. Nicosia, The Third Reich and the Palestine Question adlı kitabında, Dünya Siyonist Örgütü'nün Filistin'deki silahlı kolu olan Haganah'a, SS'ler tarafından Araplara karşı kullanmaları için silah yardımı yapıldığını yazar." (Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 85. )

 Yahudilerin Kaçışının Radikal Siyonistlerce Engellenişi

Lenni Brenner Zionism in the Age of Dictators'da şöyle diyor:

Alman Yahudilerinin önemli bir bölümünü Filistin'e istemediklerine göre, Siyonistlerin bu kardeşleri için başka güvenli sığınaklar buldukları sanılabilir. Ama hiç de öyle olmamıştır. (Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators, s. 94. )

Gerçekten de radikal Siyonistler, Alman Yahudilerinin Nazi zulmünden kurtulmaları için hiçbir şey yapmamışlardır. Yahudi soykırımı söylentilerinin ayyuka çıktığı dönemlerde bile radikal Siyonistlerin tavrında hiçbir değişiklik olmamıştır. Hatta bu durum, konuyla ilgili çevrilen pek çok filmde de ele alınmıştır.

 Ünlü Yahudi yazar Elie Wiesel de, David Wyman'ın L'Abandon des Juifs (Yahudilerin Terk Edilişi) isimli kitabı için yazdığı önsözde, bazı Siyonist liderlerin Yahudi halkı kurtarmamasından dolayı, "galeyana gelenler"dendir:

Yahudiler terk edilmişti... Üzücü ve insanı galeyana getirecek başka bir sonuç daha vardı: Büyük Yahudi organizasyonları, Yahudi cemaatinin önemli şahsiyetleri bir kurtarma cephesi kurmayı istememişlerdi.

David S. Wyman da, Elie Wiesel'in görüşlerini kitabının ilerleyen sayfalarında tasdik eder:

Amerikan Yahudi cemaatlerinin hiçbiri Avrupa'daki Yahudileri kurtarmak için bir operasyondan bahsetmediler. Hiçbiri, özellikle Yahudi cemaatleri, Yahudileri kurtarmak istemiyorlardı... B'nai B'rith, 1943 Ocağı'nda Pittsburg'da yapılan toplantıda, Yahudilerin kurtarılması yolunda yapılan tüm propagandaların, Filistin'de Yahudi Devleti kurulması yolunda bir propagandaya dönüştürülmesini istedi...

1938 yılında WZO'nun Weizmann'dan sonraki ikinci adamı (ve sonradan İsrail'in ilk Başbakanı olacak olan) David Ben Gurion, İngiltere'deki "Sosyalist İşçiler Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, bu radikal Siyonist mantığı şöyle açıklar:

Bilsem ki, Almanya'daki bütün Yahudi çocuklarını kurtarmak için ya hepsi İngiltere'ye nakledilecek ya da yarısı İsrail'e götürülecek; ben ikinci şıkkı seçerim. (Ralph Schoenman, The Hidden History of Zionism, San Francisco, 1988, s. 34. )

Aslında işin en ilginç yanı radikal Siyonistlerin Yahudileri kurtarmak için bir şey yapmamış olmaları değildir. Asıl ilginç olan şey, radikal Siyonistlerin Yahudilerin Almanya'dan Filistin harici üçüncü ülkelere göç etmelerini de engellemiş olmalarıdır.

1943 yılında, Alman Yahudilerinin kurtuluşunu engellemek için ünlü bir radikal Siyonist ortaya atılır: Haham Stephen Wise. Siyonizmin Amerika'daki baş sözcüsü olan Wise, Birleşik Devletler Kongresi'nde, "Avrupa'da ölümle karşı karşıya kalan Yahudileri kurtarma tasarısı"nın aleyhinde bir konuşma yapar. Yine aynı Haham Stephen Wise, 1938 yılında, Amerikan Yahudi Kongresi'nin (AJC) lideri olarak yazdığı bir mektupta, Yahudi halka Amerika'ya göç hakkı tanınmamasını savunur. Wise, "Yahudilere Amerika'da sığınma hakkı tanıyacak" herhangi bir yasa değişikliğine de karşı olduğunu söyler.

Aynı Amerika gibi İngiltere'nin kapıları da yine radikal Siyonistler tarafından Alman Yahudilerine kapatılır:

Zor durumda olan Yahudilere, Britanya topraklarında sığınma hakkı sağlanması için, İngiliz Parlamentosu'nun 277 üyesi kendi hükümetlerine bir çağrıda bulundular. Ne var ki, Yahudi olmayanların, Yahudileri kurtarmak isteği ile yaptığı bu teklif, Siyonist liderlerin hışmına uğradı: 27 Ocak 1943 yılında, İngiliz Parlamentosu'ndaki yüzü aşkın Hıristiyan parlamenter, Yahudileri kurtarmak için neler yapabileceklerini tartışırken, bir Siyonist sözcü kalkıp bu önergeye esasta karşı olduklarını, çünkü önergenin Filistin'in sömürgeleştirilebilmesi için, gereken hazırlıkları içermediğini söyleyebilmişti. (Faris Yahya. Zionist Relations with Nazi Germany, s. 59-60. )

Aslında radikal Siyonistlerin, Yahudilerin Nazilerden kaçışını engellemelerinin de basit bir mantığı vardır. Eğer Amerika ya da İngiltere kapıları Yahudilere açılsa, ırkçı Siyonistlerin istemedikleri vasıfsız Alman Yahudileri yanında, Filistin'e göç ettirmeye çalıştıkları vasıflı Yahudiler de büyük olasılıkla bu ülkelere yöneleceklerdir. Bu nedenle hedef kitleyi Filistin'e götürebilmek için, diğer Alman Yahudilerini Nazi baskısı altında yaşamaya mahkum ederler.

Ve kuşkusuz bu hareket kendi halklarına karşı işledikleri bir ihanettir. Bunu görenlerden birisi, Slovakyalı Haham Dov Michael Weissmandel, bu konuda önemli yorumlar yapmıştır. Weissmandel, savaş dönemi boyunca Yahudilerin Nazi baskısından kurtarılması için çabalar, ama çabaları Siyonistler tarafından baltalanır. Hele (radikal Siyonistlerin yaydığı) Yahudi soykırımı söylentileri üzerine Weissmandel iyice çileden çıkar. Bunun üzerine, 1944 yılının Temmuzu'nda radikal Siyonist liderlere yazdığı mektupta şöyle isyan eder:

Neden şu ana kadar hiçbir şey yapmadınız? Bu korkunç ihmalin sorumlusu kim? Siz değil misiniz? Yahudi kardeşlerimiz! Sizler olanları böylesine soğukkanlı bir suskunlukla seyredebildiğinize göre, insan değilsiniz ve sizler de katilsiniz, çünkü Yahudi insanlarının yok edilmesini şu an, şu saat durdurabilecek ya da geciktirebilecek iken kollarınızı bağlamış oturuyor ve hiçbir şey yapmıyorsunuz. Sizler kardeşlerimiz, İsrailoğulları, yoksa aklınızı mı yitirdiniz? Bizleri saran cehennemin farkında değil misiniz? Paralarınızı kimlere saklıyorsunuz? Katillere mi? (R. Patai. Encyclopedia of Zionism and Israel, 1971, s. 597-599. )

Weissmandel'in sezgileri güçlüydü. Gerçekten de radikal Siyonistler "paralarını katillere saklıyor", yani önceki sayfalarda incelediğimiz gibi, Nazilere büyük finansal destekler veriyorlardı. Bir Yahudi devleti kurabilmek için Yahudi düşmanlarıyla iş birliği yapmanın, onların Yahudiler üzerinde uyguladıkları baskıları desteklemenin gerektiğine inanıyorlardı. Kendi soydaşlarına baskı yapsınlar diye Nazilere kolaylıkla para verebiliyorlardı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder