Mitokondriyel Havva Tezinin Çelişkileri

Günümüzün popüler bilimsel terimleri, evrime bilimsel kılıf uydurmada sık kullanılır. Bunlardan DNA da evrimcilere bu yönde malzeme olmaktadır.

DNA çekirdekte bulunmasının yanında, enerji üretim merkezleri olan mitokondrilerde de bulunur. Çekirdekteki DNA, anne ile babadan gelen DNA'ların birleşmesi sonucu oluşurken, mitokondrideki DNA'nın kaynağı ise yalnızca annedir. Bu noktadan hareketle, her insanın mitokondriyel DNA'sı annesininkiyle aynıdır. Bu yöntemle iz sürerek insanın kökeni araştırılabilir.

"Mitokondriyel Havva" tezi ise, söz konusu bilimsel gerçeğin evrim teorisinin dogmalarına göre yorumlanarak çarpıtıldığı bir varsayımdır. Birkaç evrimci bilim adamı, insanın kökeninin şempanze olduğu iddiasını tartışmasız kanıtlanmış bir gerçekmiş gibi sunarak, ilk insansı canlının mitokondriyel DNA'sının şempanze DNA'sı olduğunu kabul etmiştir. Bu kişilerin iddialarına göre yüzbinlerce yıl içinde rastgele mutasyonlar, şempanze DNA'sını bizim şu anki mitokondriyel DNA'mıza dönüştürmüştür. Bu önyargıdan hareketle mevcut evrim soyağacının hangi tarihte nerede başladığını belirlemeye çalışmışlardır. 


Teoriyi ilk olarak ileri süren Berkeleyli biyokimyacılar Wilson, Rebecca Cann ve Mark Stoneking, üç temel önyargı ve kanıtlanması imkansız tahminlerden yola çıktılar:

1-Mitokondriyel DNA'nın kökeni, "hominid"lere, yani maymunsu canlılara dayanıyordu.

2-Mitokondriyel-DNA'da mutasyonlarla düzenli değişiklikler olmalıydı.

3-Bu mutasyonlar sabit bir hızda, sürekli olarak meydana gelmeliydi.

Bu tahminleri temel alan araştırmacılar, sözde evrim sürecinde türlerin hangi hızda değiştiğini gösterecek olan "moleküler saat"e ulaşabileceklerine inanıyorlardı. Aslında bu programı yazanların yaptıkları, daha en baştan varılmak istenen sonuca göre çalışmalarını yönlendirmekti.

Dayandıkları varsayımlar, varlığı kanıtlanamayan, deney ve gözlemle bile örneklendirilememiş olan iddialardı. (Gerçekte mutasyon, bir canlı yapıda sadece düzensizliğe ve ölüme neden olduğu gözlemlenmiş DNA bozulmasıdır. Mutasyonlar canlıyı daha üst bir düzeye taşıyan herhangi bir ilerlemeye asla sebep olmaz.) (bkz. Mutasyon: hayali bir mekanizma)

Evrimci araştırmacılar önyargılarını kamufle edeceğini umdukları bir bilgisayar programı geliştirdiler. Program evrimin en direkt ve verimli yolu takip ettiği yargısı temel alınarak yapılmıştı. Oysa bu, evrim teorisinin temel varsayımlarına bile aykırı olan hayali bir tablodur.

Nitekim bu tezin bilimsel bir değer taşımadığı, evrim teorisini savunan pek çok bilim adamı tarafından dahi kabul edildi. Nature dergisinin editör kurulundan Henry Gee, "Afrika Cenneti Üzerindeki İstatistiksel Bulut" adlı yazısında mtDNA çalışması sonuçlarını "süprüntü" olarak değerlendirdi. (Henry Gee, "Statistical Cloud over African Eden", Nature, vol. 355, February 13, 1992, s. 583) Gee'nin yazısında, mevcut 136 mtDNA serisi ele alındığında, çizilen soy ağaçlarının sayısının 1 milyarı geçtiği bildiriliyordu. Yani yapılan bu çalışmada bu 1 milyar kadar tesadüfi soy ağacı görmezlikten gelinmiş ancak şempanze-insan arasında evrim olduğu varsayımına uygun olan tek soyağacı seçilmişti.

Washington Üniversitesi'nden ünlü genetikçi Alan Templeton da DNA serilerinden yola çıkarak insanın kökeni için bir tarih belirlemenin imkansız olduğunu bildirdi. Çünkü DNA'lar insan toplulukları arasında bile oldukça fazla harmanlanmıştır.(Marcia Barinaga, "'African Eve' Backers Beat a Retreat", Science, 255, February 7, 1992, s. 687)

Bu, matematiksel olarak bakıldığında soyağacında tek bir insana ait mtDNA'yı ayırt etmenin imkansız olduğu anlamına gelir.

En önemli itiraf ise, tezin sahiplerinden geldi. 1992 yılında çalışmayı tekrarlayan ekipten Mark Stoneking Science dergisine yazdığı bir mektupta "Afrikalı Havva" iddiasının geçersiz olduğunu kabul etti. (S. Blair Hedges, Sudhir Kumar, Koichiro Tamura, and Mark Stoneking, "Human Origins and Analysis of Mitochondrial DNA Sequences," Science, 255 (7 February 1992): 737-739) Çünkü çalışmanın her hali ile istenen sonuca yönelik olarak ayarlandığı ortadaydı.

Mitokondriyel DNA tezi, DNA'daki mutasyonlardan yola çıkılarak geliştirilmiştir. Fakat evrimcilerin, insan DNA'sına baktıklarında hangi DNA basamaklarının mutasyonların sonucu oluştuğuna, hangilerinin de orijinal-değişmemiş olduğuna nasıl karar verebildikleri meçhuldür. Çalışmaya başlarken varlığını iddia ettikleri orijinal insan DNA'sından yola çıkmak zorundadırlar. Ama evrimcilerin burada yaptığı hile ortadadır; kendilerine baz olarak şempanze DNA'sını almaktadırlar. (Barinaga, "Choosing a Human Family Tree," Science, 255 (7 February 1992): 687)

Başka bir deyişle, insan DNA'sının şempanze DNA'sından evrimleştiğine kanıt arandığı bir çalışmada, tarih öncesi orijinal insan diye şempanze başlangıç noktası olarak alınmaktadır. Daha çalışmanın başında evrim gerçekleşmiş varsayımı ile hareket edilmekte, sonra da elde edilen sonuç "evrim kanıtı" gibi gösterilmektedir. Bu yüzden söz konusu çalışma bilimsellikten son derece uzaktır ve magazinsel niteliktedir.

Ayrıca evrimci araştırmacı eğer DNA'da meydana geldiğini iddia ettiği düzenli yararlı mutasyonları "moleküler saat"i hesaplamada temel olarak kullanacaksa sözde mutasyonların hızını da hesaplamak zorundadır. Ama çekirdekteki ya da mitokondrideki DNA'da ne sıklıkta mutasyona uğradıklarını gösterir herhangi bir gösterge bulunmaz.

İçindeki mantıkları değerlendirdiğimizde bu tez şunu göstermektedir: Bir kez daha evrim, evrimden yola çıkılarak kanıtlanmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. DNA ile evrime kanıt aramak, tarafsız olarak yapılan bir çalışma değil, fakat "evrim zaten olmuş" önyargısı temel alınarak yapılmış bir göz boyamadır.

Evrimcilerin neden göz boyama ihtiyacı duydukları sorusunun cevabı ise, evrimi destekleyen hiçbir gerçek bilimsel kanıt olmayışıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder